Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
8311 perhize çekmekperhizi titizlikle uygulamak. Örn: “Öteki doktor bizi perhize çekerken öldürmüş de haberimiz olmamış.” -M. İzgü.
8312 perileri bağdaşmakuyuşup anlaşmak, yıldızları barışmak.
8313 perisi hoşlanmamakyakınlık duymamak, ısınamamak.
8314 perişanlık vermekperişan duruma getirmek, perişan etmek. Örn: “Kaç defa deve kafilelerinin bir at sesi yüzünden ortalığa perişanlık verdiğine rast geldim.” -F. R. Atay.
8315 perte çıkmaktaşıt hurdaya çıkmak.
8316 pervane gibi dönmekbir kimsenin yanından hiç ayrılmamak. Örn: “Hanımefendinin etrafında pervane gibi dönüyor, isteyeceği şeyleri evvelden keşfetmek için gözünün içine bakıyordu.” -R. N. Güntekin.
8317 pervane kesilmek1) saygı duyduğu bir kişiye hizmet edebilmek için devamlı etrafında olmak, didinip durmak 2) her isteği yapmak için çevrede dört dönmek. Örn: “Ana oğul Leman'ın gözlerini sildiler, kızcağızın başında pervane kesildiler.” -N. Hikmet. 3) dönüp durmak. Örn:
8318 pes demekkarşısındakinin kendisinden daha üstün olduğunu kabul etmek, boyun eğmek.
8319 pes etmek1) yenilgiyi kabul etmek, pes demek. Örn: “Evliliği sırasında altı düşük daha yapacak sonunda pes edecekti.” -A. Kulin. 2) yenileceğini anlayıp sırtının yere gelmesini istemeyen pehlivan, yenildiğini kabul anlamına ya “pes ediyorum” demek veya hasmının k
8320 pes perdeden konuşmak1) alçak ve kalın sesle konuşmak 2) alttan alarak, yumuşak bir dil kullanarak konuşmak.
8321 pestil gibikımıldayamayacak kadar güçsüz, bitkin bir biçimde. Örn: “Pestil gibi yerlerde uzandığıma bakma, anam, ben şu huysuza haddini bildirirdim.” -N. Hikmet.
8322 pestile çevirmekçok yormak.
8323 pestili çıkmakçok yorulmak. Örn: “Tulum Hayri dün voleybol oynamış, pestili çıkmıştı.” -R. Ilgaz.
8324 peşinde (peşinden) koşmakelde etmek için uğraşmak. Örn: “Zaman oldu en renkli, en ahenkli şekillerin peşinde koştum.” -N. Hikmet.
8325 peşinden sürüklemekbirinin veya birçoklarının arkasından gelmesini sağlamak. Örn: “Değişen, baş döndürücü bir hızla değişen değişiş iki ayakları topal olanları bile sürükler peşinden.” -N. Hikmet.
8326 peşinden yürümek1) birinin arkasından yürümek, gitmek 2) mec. bir kimseye her konuda uymak.
8327 peşine düşmek (gitmek)1) arkasından gitmek, izlemek. Örn: “Kaçarsa peşine düşerek ona korkulu dakikalar geçirtiyordu.” -Y. N. Nayır. 2) bir isteğin gerçekleşmesini sağlamaya çalışmak. Örn: “Her biri bir yere, ekmek parası peşine gittiler, kendi başlarını da kurtardılar.” -M.
8328 peşine takılmakardından gitmek. Örn: “Üftade Hanım'ın peşine takılmış olan şamatalı, gösterişli ve her yaştan, her cinsten bir kalabalık...” -H. E. Adıvar.
8329 peşine takmakyanında götürmek. Örn: “Valinin yerini öğrendiği gibi savuştu Bayram, İlyas'ı peşine takıp.” -A. Kulin.
8330 peşini bırakmamakbir kimseyi veya şeyi izlemekten vazgeçmemek. Örn: “Başımın belası! Peşimi hiç bırakmaz.” -S. F. Abasıyanık.
8331 peşkeş çekmek1) başkasının malını birine bağışlamak 2) verilmemesi gereken bir şeyi uygunsuz bir amaçla veya yersiz olarak birine vermek. Örn: “Kocasını ardı arkası gelmeksizin kandırdığı yetişmiyormuş gibi bazen genç kızları da şuna buna peşkeş çekermiş.” -E. İ. Ben
8332 peştamal kuşanmak1) peştamal giyinmek 2) mec. bir zanaatta ustalık kazanmak.
8333 pey sürmek1) artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek veya önermek 2) rekabet etmek. Örn: “Onu, kendisine karşı pey sürecek kimsenin çıkmayacağına inanan Güdük Hacı olarak istemişti.” -T. Buğra.
8334 peyda etmekçıkarmak, oluşturmak, ortaya çıkarmak, edinmek. Örn: “Uzun boyu hafif bir kamburluk peyda etmiş.” -H. C. Yalçın.
8335 peynir ekmek gibi1) çok revaçta, çok tutulan, beğenilen 2) çok kolay biçimde 3) çabucak.
8336 pılı pırtıyı (pılıyı pırtıyı) toplamakgitmek üzere bütün eşyalarını toplamak. Örn: “Dört sene sonra ustası pılıyı pırtıyı toplamış, geldiği memlekete geri dönmüş.” -S. F. Abasıyanık.
8337 pır pır etmek1) ışık yanıp sönmek. Örn: “İdare lambası pır pır edip duruyordu sofadaki merdiven başında.” -Ç. Altan. 2) heyecanlanmak.
8338 pırlanta gibiçok iyi nitelikleri olan, değerli, saf, temiz. Örn: “Bunların arasında umutsuz yaşamayan pırlanta gibi delikanlılar vardı.” -T. Buğra.
8339 pışt demekrahatsız edici bir söz söylemek. Örn: ... kimsenin kızına pışt demeden.
8340 pıt pıt atmakkorku, heyecan vb. bir sebeple kalbi fazla çarpmak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir