Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
8581 saçı sakalı akar gibiüstü başı perişan bir durumda. Örn: “Hani saçı sakalı akar gibi bir adam geliyor ya buraya, o işte.” -N. Ataç.
8582 saçı topuklarını dövmeksaçı çok uzun olmak.
8583 saçı uzun aklı kısa esk. kadınları aşağılamak için kullanılan bir söz. Örn: “Ona oğluna olduğu kadar güvenmiyor. Kız çocuğu bu, ne kadar okusa da saçı uzun aklı kısa olur, der.” -E. Bener.
8584 saçılıp dökülmek1) gereğinden veya kaldırabileceğinden çok harcamak 2) mec. içindekini söylemek.
8585 saçına ak (kır) düşmeksaçı ağarmaya başlamak, yaşlanmak. Örn: “Benim bütün saçlarıma, senin sadece şakaklarına ak düşmüş.” -R. H. Karay.
8586 saçına başına bakmadanilerlemiş yaşına yakışmayacak biçimde.
8587 saçına kar yağmaksaçı aklaşmaya başlamak.
8588 saçını başını yolmakçok üzülmek, üzüntüsünden dövünmek. Örn: “Tanrıça Hebe çaresiz kalmış, saçını başını yoluyordu.” -S. F. Abasıyanık.
8589 saçını süpürge etmekkadın özveri ile çalışıp hizmet etmek. Örn: “Ah gençliğim, ah sana saçımı süpürge ettiğim gençliğim de diyecek değilim.” -A. Ağaoğlu.
8590 saçıp savurmakparasını düşüncesizce, boşuna harcamak.
8591 saçları iki türlü olmakyaşı ilerlemiş bulunmak.
8592 sadakat göstermekbağlı kalmak. Örn: “Eserin aslına fevkalade sadakat gösterilmiş olması da ayrıca kayda şayandır.” -A. H. Çelebi.
8593 sadakatsizlik göstermeksadakatsiz olduğunu ortaya koymak, açıklamak. Örn: “Ama kendi hesabına sadakatsizlik göstermemişti.” -S. F. Abasıyanık.
8594 sadede gelmekkonuyla ilgisiz sözleri bırakarak asıl konuya dönmek. Örn: “Ne ise bunlar hep dedikodu. Sadede gelelim.” -H. E. Adıvar.
8595 sadık kalmakbirine, bir şeye bağlılığını sürdürmek, bağlı kalmak. Örn: “O tarihten sonra da bir daha görüşmediğimize göre, sözüme hâlâ sadık kaldığım söylenebilir.” -E. Şafak.
8596 sadra şifa vermekgönlü, yüreği rahatlatmak, ferahlatmak. Örn: “Reha Bey'e de meseleyi biraz çıtlattım. Ondan da pek sadra şifa verecek bir şeyler öğrenemedim.” -O. C. Kaygılı.
8597 saf bağlamaksıralanmak, sıraya girmek.
8598 saf değiştirmekbaşka bir gruba katılmak.
8599 saf dışı etmek (bırakmak)1) dizinin dışına çıkarmak 2) mec. ilgisini kesmek, işin gereğinden alıkoymak, işlemez duruma getirmek. Örn: “Kendisini de arkadaşlarını da çok rahat susturup saf dışı bırakabilirlerdi.” -O. Aysu.
8600 saf dışı olmak1) dizinin dışına çıkmak 2) mec. ilgisi kesilmek, işin gereğinden alıkonulmak, işlemez duruma getirilmek.
8601 saf tutmak1) saf bağlamak 2) belli bir gruba katılmak.
8602 saflara ayırmakbelli kümeler içinde toplamak.
8603 safra atmak1) insana veya araca fazla yük olan malzemeleri atmak 2) mec. sıkıntı veren bir kimseden veya bir şeyden kurtulmak.
8604 safra bastırmakaçlığını yatıştıracak kadar az bir şey yemek.
8605 safrası kabarmakaçlıktan midesi bulanmak.
8606 sagu sağmakağıt yakmak.
8607 sağ eliyle sol kulağını göstermekkısa yoldan yapılacak bir işi dolambaçlı yollardan geçerek yapmaya çalışmak.
8608 sağ gözünü sol gözünden sakınmakçok kıskanç olmak.
8609 sağ kalmakömrünü devam ettirmek, yaşamasını sürdürmek. Örn: Sağ kalsaydı daha çok kimseye yardımı olurdu.
8610 sağ olhoşa giden bir davranış için “çok yaşa, teşekkür ederim” anlamlarında söylenen bir söz.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir