Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
841 (birinin) lokmasını saymaksofrada yemek yiyen kimsenin ne kadar yediğine dikkat etmek.
842 (birinin) mahkemede dayısı olmakyüksek bir makamda koruyucusu, kayırıcısı bulunmak.
843 (birinin) mahremiyetine girmekbir kimsenin özel hayatını öğrenecek kadar ona yakın olmak. Örn: “Türkünün bir tarafında kapılar açılıyor ve siz durup dururken hiç tanımadığınız bir insanın mahremiyetine girmiş oluyorsunuz.” -B. R. Eyuboğlu.
844 (birinin) maskarası olmakbirinin eğlencesi olmak. Örn: “Süslü kafeslere, hazır yemeğe tamah edip insanların maskarası olmanın âlemi var mı?” -H. Taner.
845 (birinin) maskarasını çıkarmakbirini rezil etmek, küçük düşürerek gülünç duruma sokmak.
846 (birinin) maşası olmaksakıncalı bir işte biri tarafından araç olarak kullanılmak.
847 (birinin) muzipliğine uğramakaldatılmak, şakaya hedef olmak. Örn: “Gülmüşler ve kendisine, arkadaşının bir muzipliğine uğradığını söylemişler.” -F. R. Atay.
848 (birinin) nabzına girmekelindeki imkânları kullanarak birinin hoşnutluğunu kazanmak, birini yola getirmek ve düşüncelerini benimsetmek.
849 (birinin) nabzına göre şerbet vermekbirinin hoşuna gidecek, gururunu okşayacak yolda davranmak. Örn: “Başına gelmeyen bela kalmadı. Azıcık nabza göre şerbet versen başına bu dertler gelmezdi.” -A. Boysan.
850 (birinin) nazını çekmekher istediğini yerine getirmek. Örn: “Ben karım için çalışıyorum. Epeyce kazanıyorum. Onun nazını çekerek bütün çocuklarına katlanıyorum.” -M. Ş. Esendal.
851 (birinin) notunu vermekbir kimse için kötü bir kanıya varmak.
852 (birinin) ocağına düşmekbirine koruması için sığınmak veya yardım etmesi için yalvarmak. Örn: “Hanımefendi, gençliğin kadrini biliniz... Ocağınıza düştük.” -P. Safa.
853 (birinin) ocağına incir (darı) dikmek (ekmek)birinin evini barkını dağıtmak. Örn: “İhmal bütün ocaklara incir diker.” -Ö. Seyfettin.
854 (birinin) omzuna binmekyük olmak, ağırlık vermek.
855 (birinin) onuruna ... vermekbirine saygı göstermek için yemek, toplantı vb. ağırlamada bulunmak.
856 (birinin) ödünü koparmak (patlatmak)çok korkutmak.
857 (birinin) öl dediği yerde ölmek, kal dediği yerde kalmakonun sözünden çıkmamak.
858 (birinin) pabuçlarını çevirmekdolaylı olarak kovmak.
859 (birinin) parasını çekmekpara sızdırmak, birinden birtakım gerekçelerle para almak. Örn: “Şunu yaparız, bunu yaparız diye Paşa'yı aldatmaktan ve parasını çekmekten başka bir şey yaptıkları yok.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
860 (birinin) parasını yemekçalışmadan bedavadan geçinmek, birinin sırtından geçinmek.
861 (birinin) parmağı ağzında kalmakşaşakalmak, şaşmak, hayret etmek. Örn: “Haftasına kalmadı, o sert şiş kayboldu, semirmeye başladım. Doktorların parmağı ağzında kaldı.” -P. Safa.
862 (birinin) parmağını aramakilgisini, bağlantısını aramak, kurulan düzeni araştırmak. Örn: “Bu polemik kampanyasında bazı gizli teşekküllerin parmağını aramak gerektiği fikrinde idi.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
863 (birinin) pasaportunu eline vermekkovmak, işten atmak.
864 (birinin) pastırmasını çıkarmak tkz. bir kimseyi iyice dövmek, hırpalamak.
865 (birinin) pestilini çıkarmak1) çok yormak 2) çok dövmek. Örn: “Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı.” -S. F. Abasıyanık.
866 (birinin) peşinde dolaşmak (gezmek)bir amaçla birisini izlemek. Örn: Tarlayı satın almak için peşinde dolaşıyor.
867 (birinin) peşinde gitmek1) bir kimseyi izlemek 2) düşünce ve görüşlerini benimsemek.
868 (birinin) pirinci (çok) su kaldırmamak (götürmemek)alıngan, çabuk darılır olmak, şakadan anlamamak.
869 (birinin) postuna oturmakbir başkasının makamına geçmek.
870 (birinin) pöstekisini sermekdöverek kımıldamayacak duruma getirmek, pestilini çıkarmak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir