Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
8671 sandık başına gitmeksandığa gitmek.
8672 sandık düzmekçeyiz hazırlamak. Örn: “İleride yine ona gönderilmek üzere bir de sandık düzmesine ne mâni vardı.” -R. N. Güntekin.
8673 sandıktan çıkmak hlk. seçimle işbaşına gelmek.
8674 sanısına kapılmaksanmak, zannetmek.
8675 sansür koymaksansürlemek. Örn: “Onlar bu vehimle ellerinden gelse / Rüyalara sansür koyacaklar bir gün” -A. N. Asya.
8676 sansürden geçirmekher türlü yayını, sinema ve tiyatro eserini denetlemek.
8677 santim kaçırmamakçok dikkatli ve hesaplı olmak.
8678 sap çekmekbiçilmiş ekini tarladan harmana kaldırmak.
8679 sap derken saman demekbelirli ve doyurucu bir düşünce ortaya koyamamak. Örn: “Konuşma, sap derken saman demek kabîlinden hiçten şeylerden ibaret kalmıştır.” -R. H. Karay.
8680 sap gibi1) çok ince. Örn: “Avurtları çökmüş, boynu yakasının ortasında sap gibi kalmıştı.” -H. Taner. 2) argo yalnız, tek başına.
8681 sap yiyip saman sıçmak kaba 1) bir olaya kızıp ateş püskürmek 2) yararsız şeylerle uğraşmak.
8682 saparta (sapartayı) yemekazarlanmak, terslenmek. Örn: “Mebustan saparta yiyen bu adam kimdir?” -R. E. Ünaydın.
8683 sapartayı vermekazarlamak, terslemek. Örn: “Hanımefendi kalkmış, ikisine de sapartayı vermiş.” -H. R. Gürpınar.
8684 sapına kadartam anlamıyla, bütünüyle. Örn: “O sapına kadar askerdir asker doğmuş, asker ölecektir.” -H. Taner.
8685 sapır sapır dökülmekbaşarısız olmak.
8686 sapla samanı karıştırmakiyi ile kötüyü ayıramamak.
8687 saplanıp kalmak1) takılıp kalmak. Örn: “Mistik olmayan felsefe görünüşünde de tamamen H. Spencer'e saplanmış kalmıştı.” -H. Taner. 2) bir konuda yoğunlaşıp başka bir şeyle ilgilenmemek.
8688 sapsarı kesilmek (olmak)çok sararmak. Örn: “Heyecandan dudakları titriyordu ve benzi sapsarı kesilmişti.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
8689 sararıp solmak1) giderek daha çok solmak. Örn: “Sokakları dolduran sayılmaz şapkaların zalimce, kurnaz ve namussuz gölgelerinde sararmış solmuş.” -Ö. Seyfettin. 2) mec. sağlığı bozulmak. Örn: “Karısı anlaşılmayan bir illetle sararıp soldu, birkaç ay içinde ölüp gitti
8690 sardalya gibi istif olmakbir yerde çok kalabalık ve sıkışık bulunmak.
8691 sarhoşluğa vurmakkendini sarhoş gibi göstermek, sarhoş olmuşçasına davranmak. Örn: “Hatta sarhoşluğa vurup orada kaldığım geceler de oldu.” -M. Ş. Esendal.
8692 sarı çizmeli Mehmet Ağakim olduğu, nerede oturduğu bilinmeyen kimse.
8693 sarılıp kundaklanmakyoğun etki altında kalmak. Örn: “Çünkü bir bakmışım ki hep başkalarının fikirleriyle sarılıp kundaklanmışım.” -E. Işınsu.
8694 sarıp sarmalamaksıkıca sarmak. Örn: “Bak o zaman nasıl yakınlaşacaksınız. Güven nasıl sarıp sarmalayacak ikinizi.” -A. Ağaoğlu.
8695 sarmaş dolaş olmak1) birbirine sarılıp kucaklaşmak. Örn: “Batan bir gemide birbirini arayıp bulduktan sonra sarmaş dolaş olmuş felaketzedelere benziyorlar.” -N. F. Kısakürek. 2) iç içe girmek, karman çorman olmak.
8696 sarpa sarmak (çekmek)güçlükler ortaya çıkmak, çözülmesi çok güç bir duruma gelmek. Örn: “Böyle böyle işler sarpa sarmaya başladı.” -E. Şafak. “Düz ovada sarpa çekme yolunu / Ver mektebe okutsunlar oğlunu” -Âşık Veysel.
8697 sarsıntı geçirmekbeklenmedik bir olaydan çok etkilenmek, üzülmek.
8698 sası kokmakyiyecek bozulmak, çürümek.
8699 satılığa çıkarmaksatmak, satışa çıkarmak. Örn: “Memleketine mi dönüyormuş neymiş, bütün eşyasını satılığa çıkarmış.” -A. İlhan.
8700 satıp savmakgereken parayı sağlamak için elindeki malı ucuza satıp tüketmek, yok pahasına elden çıkarmak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir