Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
8761 semeri devirmekeşek gibi kabaca yatmak.
8762 sempatisini kazanmakbirinin sevgisini, ilgisini ve yakınlığını kazanmak.
8763 semtine uğramamak1) bir yere özellikle gitmemek. Örn: “Mektebin semtine bile uğramamışlar da hangi derse çalışmışlar acaba?” -M. Yesari. 2) birini hiç aramamak, onunla ilgisini kesmek. Örn: “Nice iyiliklerde bulunduğu kimseler, onun semtine uğramaz olmuşlardı.” -Y. K. K
8764 sen ben davası (kavgası)bir konuda anlaşmazlığa düşüldüğünü anlatan bir söz. Örn: “Nihayeti bulunmaz bir sen ben davasına düşmüşler.” -Ö. Seyfettin.
8765 sen bilirsin“nasıl uygun bulursan öyle yap” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Kuşağından mendilini çıkarıp gözyaşlarını sildi. -Ya Rabbi sen bilirsin, ya Rabbi sen bilirsin diye söylendi.” -M. Ş. Esendal.
8766 sen sağ, ben selametiyi veya kötü bir sonuçla biten bir iş karşısında artık yapacak bir şey kalmadığını anlatan bir söz.
8767 seni gidi seni (seni seni)yaramaz, haylaz, çapkın. Örn: “Başını kaldırdı, seni seni diyerek başını sallayıp gülümsedi.” -H. Taner.
8768 senli benli olmak1) iç içe olmak, bütünleşmek. Örn: “Altı ay önce tramvaylar tuhafıma gitmişti. Bu sefer onlarla daha senli benli olduk.” -B. R. Eyuboğlu. 2) aşırı ölçüde içten, teklifsiz olmak. Örn: “Salonda kahvelerini içerlerken senli benli olmuşlardı bile.” -A. İlha
8769 sepet havası çalmak argo 1) işinden çıkarmak, sepetlemek. Örn: “Patrona kalsa sepet havasını çoktan çalardı.” -M. Ş. Esendal. 2) yanından uzaklaştırmak, gitmesini sağlamak.
8770 sepette pamuğu olmamak tkz. bilgisiz, boş kafalı olmak.
8771 ser verip sır vermemekağzı sıkı olmak.
8772 serbest bırakmak1) tutuklu veya gözaltında bulunan birini serbest, özgür duruma getirmek, tahliye etmek. Örn: Elde hiçbir delil olmadığı için serbest bıraktık. 2) kendi düşüncesi ve iradesine göre davranmasına izin vermek. Örn: “Akli muvazenesi pek sağlam bulunmadığı i
8773 serbest çalışmakbir işverene bağlı olmadan kendi adına kazanç sağlamak.
8774 serde ... var alay sözü edilen kimsedeki bir niteliği anlatan söz. Örn: “Bakakalırım giden geminin ardından / Atamam kendimi denize, dünya güzel / Serde erkeklik var, ağlayamam” -O. V. Kanık.
8775 sergi açmaksergilemek. Örn: “Şehir Galerisi'nde açtığı ilk sergide, yalnız zevkine ve hünerine değil, sabrına da şaştım.” -Y. Z. Ortaç.
8776 sergi sermekkurutmak veya göstermek için bir şeyi düz bir yere yaymak.
8777 sergin vermekhastalanıp yatağa yatmak.
8778 serilip serpilmek1) rahat bir biçimde yatmak 2) gelişmek.
8779 serilip yatmakrahat bir biçimde yatmak.
8780 serin gel! argo “sakin ol, soğukkanlı davran” anlamında kullanılan bir uyarma sözü.
8781 serin tutmaksıcaktan etkilenmeden daha soğuk bir durumda bulundurmak. Örn: “Dedelerimiz sıcakta serin tutan birtakım kürkler bulunduğunu bilirlerdi.” -R. H. Karay.
8782 serinlik vermek1) serin duruma getirmek 2) mec. acısını, sıkıntısını azaltmak, avundurmak 3) mec. rahatlatmak, huzura kavuşturmak. Örn: “Evimin cehennemi içinde bana biraz serinlik verebilecek, bir bu fikirler vardı.” -P. Safa.
8783 sermaye yapmak (etmek)iş yeri açmak için gereken parayı sağlamak. Örn: “Üç yüz lirayı alırlarsa bunun yüz lirasını çocuğa sermaye yapacaktı.” -H. E. Adıvar.
8784 sermayeyi doğrultmakticaret için ortaya konan anaparayı batırmadan işletmek ve para kazanmak. Örn: “Köyden kopup, yabancı işçi olup, beş altı yılda sermayeyi doğrultup, yurtta özel teşebbüsçü bir yarım yamalak kapitalist olma özlemi görülüyor çoğunda.” -H. Taner.
8785 sermayeyi kediye yüklemek şaka parasını yiyip bitirmek.
8786 sermest olmakçok hoşlanmak, kendinden geçmek. Örn: “O okurdu, ben dinlerdim o muharebe hikâyeleriyle sermest olurdum.” -Y. K. Beyatlı.
8787 sersem gibiserseme yakışır biçimde.
8788 serseme çevirmeksersem etmek.
8789 serseme dönmeksersem bir duruma gelmek, şaşkın bir duruma gelmek.
8790 sert çıkmakaşırı biçimde karşı durmak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir