9016 | sormak ayıp olmasın | sorulması teklifsizlik sayılan bir şeyi sormadan önce özür dilemek için kullanılan bir söz. |
9017 | sorması ayıp olmasın (sorması ayıp) | sormak ayıp olmasın. |
9018 | sorti yapmak | 1) uçak bir noktadan kalkıp başka bir noktaya inmek 2) uçak bir noktaya çeşitli nedenlerle inişe geçip yeniden yükselmek. |
9019 | sorumlu tutmak | sorumlu saymak, mesul olarak görmek. Örn: Belki bu matbaanın işi ama dergiler elimize ulaşmazsa sizi sorumlu tutarız. -A. Ümit. |
9020 | sorumluluk almak | sorumluluk yüklenmek. |
9021 | sorumluluk düşmek | sorumlu sayılmak, sorumlu olarak görülmek. Örn: Eskiciye düşen sorumluluk, tanıdık eşyaları sırtlayıp hiç tanımayanlara ulaştırmaktı. -E. Şafak. |
9022 | sorun çıkarmak | üzüntü verecek veya içinden güç çıkılır bir durum yaratmak. Örn: İskemlesinde sıkıntıyla kıpırdanarak iç geçirdiğini duydum, sorun çıkarmaya başladığımı düşünüyordu. -A. Ümit. |
9023 | soruşturma açmak | soruşturma yapmak. |
9024 | soya çekmek | soyunun özelliklerini taşımak. |
9025 | soyunup dökünmek | sokak giysilerini çıkarıp ev içinde kullandığı rahat kılığını giymek. |
9026 | soyup soğana çevirmek | 1) hiçbir şey bırakmamacasına soymak. Örn: Şimdi bu herifi soyduk soğana çevirdik, değil mi? -A. Midhat. 2) hırsız bir yeri veya bir kişiyi adamakıllı soymak. |
9027 | söküp atmak | gözden çıkarmak, kıymak, feda etmek. Örn: Kökü, ciğerimizin içini dolaşan bu filizi söküp atamıyoruz. -A. Ş. Hisar. |
9028 | sövüp saymak | aralıksız küfürler sıralamak, uzun uzadıya söverek yermek. Örn: Bir akşam ciğerci söve saya kondusundan çıktı. Başını alıp gitti. -A. Kulin. |
9029 | söylemediğini bırakmamak | bir kimse veya bir konu ile ilgili olarak söylenmemesi gereken şeyleri söylemek. Örn: Bir vakitler aralarında su sızmayan hatun kişiler şimdi birbirlerini çekemiyorlar, birbirlerinin arkasından söylemediklerini bırakmıyorlardı. -H. Taner. |
9030 | söylemesi ayıp | utanılacak bir durumun açıklanması sırasında kullanılan bir söz. Örn: O zamana kadar hamallık, boyacılık, müvezzilik ve söylemesi ayıp hırsızlık yapmıştı. -S. F. Abasıyanık. |
9001 | son yolculuğa uğurlamak | birinin cenaze törenine katılmak. |
9002 | sona ermek | son bulmak. Örn: Dağın patlatılması sona erince dolgu başlayacaktı. -A. Kulin. |
9003 | sondaj yapmak | 1) sonda ile yoklamak, sondalamak 2) mec. bir durum, bir düşünceyle ilgili olarak yoklama yapmak, araştırmak. |
9004 | sonu gelmek | bitmek, tükenmek, yok olmak, ölmek. |
9005 | sonuç almak | 1) bir işi bitirmek, sonuçlandırmak 2) istenilen sonuca ulaşmak, verim almak. Örn: Görüşmelerden sonuç alınamadı. |
9006 | sonuç çıkarmak | 1) mat. bir işlemi bitirip sonuca ulaşmak 2) kesin bir karar veya görüşe varıp bunu bildirmek. |
9007 | sonuç vermek | bir durumun sağlanmasına imkân sağlamak. Örn: Çalışmaları sonuç vermedi. |
9008 | sonunu almak | 1) bir işi bitirmek 2) bir işin bittiğini görmek. |
9009 | sonunu getirememek | iyi başladığı bir işi başarıyla bitirememek. |
9010 | sopa atmak (çekmek) | dövmek. Örn: Şu budalaya bir sopa çekin de bir daha para kazanmadan gurbette kalmayı öğrensin. -Ö. Seyfettin. |
9011 | sopa yemek | dövülmek, dayak yemek. |
9012 | sopanın altına yatırmak | dövmek. Örn: Topal iyice küplere binse de avradını sopanın altına yatırsaydı. -O. Kemal. |
9013 | sorgu suale çekmek | sorguya çekmek. |
9014 | sorguya çekmek | bir suçla ilgili olarak soru sorup cevap istemek. Örn: Hayalimde polislerin beni karakola sürüklediklerini ve sıkı bir sorguya çektiklerini görüyordum. -H. E. Adıvar. |
9015 | sorma! (sormayın!, sorma gitsin!) | çokluk, aşırılık ve kötü bir durum anlatan bir söz. Örn: Öyle bir sıcak ki sorma gitsin! Sorma başımıza gelenleri! O işi sorma, sarpa sardı! |