Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
9151 suspus olmaksusmak, sinmek, sesini hiç çıkarmamak. Örn: “Bir an üçü de suspus oldular, hiç kimse konuşmadı.” -T. Dursun K.
9152 susta durdurmak1) köpeği arka ayakları üzerinde durdurmak 2) mec. bir kimseyi veya birilerini yıldırmak. Örn: “Sade kazada değil, vilayette bile en belli başlı memurları ve eşrafı susta durdurur.” -R. N. Güntekin.
9153 susta durmak1) köpek arka ayakları üzerinde durmak 2) mec. hazır durumda beklemek. Örn: “Benim susta durmam, ellerimi kaldırıvermem daha kolay.” -N. Hikmet. 3) mec. korktuğu bir kimsenin karşısında saygılı ve çekingen davranmak.
9154 sustaya kalkmakköpek susta durmak.
9155 suya göstermekhafifçe yıkamak.
9156 suya götürüp susuz getirmekherhangi bir işte akıl, zekâ, deneyim ve kurnazlıkla bir diğerini alt etmek.
9157 suya sabuna dokunmamak1) sakıncalı konularla ilgilenmemek. Örn: “İyisi mi bir yazar, hep suya sabuna dokunmayan yazılar yazmalı.” -O. V. Kanık. 2) davranışlarını kimseyi incitmeyecek biçimde ayarlamak.
9158 suya salmakboşuna harcamak.
9159 suyu baştan (başından) kesmekişin aslı üzerinde kesin bir şey söyleyip ayrıntılarını konuşmaya gerek duymamak.
9160 suyu çıkmakçok söz edildiği veya üzerinde yerli yersiz durulduğu için değerini yitirmek, önemsizleşmek.
9161 suyu görmeden paçaları sıvamakhenüz hiçbir belirti yokken veya gereğinden çok önceden hazırlanmaya kalkışmak.
9162 suyu ısınmak (kaynamak) tkz. işbaşından uzaklaştırılması yaklaşmak veya gelmek.
9163 suyu kesilmiş değirmene dönmekişlemez, yararsız duruma gelmek.
9164 suyu seli kalmamaksulu yemek kaynaya kaynaya suyu azalmak.
9165 suyun akıntısına gitmekolayların veya durumun gelişmesine göre davranmak, uymak. Örn: “Bunlarda sezilen intibakçı hatta biraz suyun akıntısına giden ruh, Ayşe'nin mizacına pek uymuştu.” -H. E. Adıvar.
9166 suyun başı1) suyun çıktığı yer, kaynak. Örn: “Suyun başına çöküp ellerini, yüzünü yıkamaya koyuldu.” -Y. K. Karaosmanoğlu. 2) bir işin asıl yetkililerinin bulunduğu yer 3) mec. en çok yarar sağlanacak yer.
9167 suyuna gitmeksuyunca gitmek.
9168 suyuna tiritbaştan savma, değersiz, özensiz.
9169 suyunca gitmekbir kimseyi sinirlendirmeyecek biçimde davranmak.
9170 suyunu almakkaynatılan yiyeceğin suyunu ayırmak.
9171 suyunu çekmek1) yemek kaynayıp suyu kalmamak 2) tkz. tükenmek. Örn: “Paralar suyunu çekti. Fabrika da olduğu gibi Nihat'a geçti.” -N. F. Kısakürek.
9172 suyunun suyutavşanın suyunun suyu.
9173 sübut bulmaktanıtlanmak, ispat edilmek. Örn: Suç sübut buldu.
9174 sükse yapmak1) başarı kazanmak. Örn: “Paris sosyetesinde büyük sükse yapmıştı.” -A. Gündüz. 2) ilgi çekecek bir durum yaratmak.
9175 sükûnet bulmaksakinleşmek, rahatlamak. Örn: “Azıcık sükûnet bulduktan sonra odayı terk etmediğime sevindim.” -R. H. Karay.
9176 sükûtla geçiştirmeksözü edilmesi gereken bir noktayı söylemeden atlamak, bile bile bir konuya değinmemek.
9177 süluk etmek1) bir işe girmek 2) bir tarikata girmek.
9178 sülük gibiçok sırnaşık, yapışkan (kimse).
9179 sülük vurmaktedavi amacıyla sülük yapıştırmak.
9180 sülün gibiboylu boslu ve yürüyüşü güzel (kız veya kadın).

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir