Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
901 (birinin) üstünden geçmekırzına geçmek.
902 (birinin) üstünden silindir gibi geçmekperişan etmek, çok yormak.
903 (birinin) üstüne atmakbir suçu birine yüklemek.
904 (birinin) üstüne başına etmek kaba ağır bir biçimde sövmek.
905 (birinin) üstüne gül koklamamaksevdiği birinden başkasını sevmemek.
906 (birinin) üstüne güneş doğmamakgüneş doğmadan önce kalkmak.
907 (birinin) üstüne kalmakgüçlükler birinin omuzlarına yüklenmek. Örn: “O giderse bütün yük kızın üstüne kalacak.” -M. Ş. Esendal.
908 (birinin) üstüne sevmekbirini severken bir başkasını daha sevmek. Örn: “Sanki ben sizin üstünüze birini sevmişim, herkese rezil olmuşum, siz de onu duymuşsunuz.” -M. Ş. Esendal.
909 (birinin) üstüne varmak1) bir şey yapmasını baskı yaparak istemek. Örn: “Bir gün o kadar üstüne vardılar ki Resul Efendi zıvanadan çıktı.” -Y. Kemal. 2) saldırmak 3) kadın evli bir erkekle evlenmek.
910 (birinin) üstüne vazife olmamakgörevi olmamak, o görev kendini ilgilendirmemek. Örn: “Hiç de değil, üstümüze vazife olmayan şeylere ne karışalım.” -P. Safa.
911 (birinin) üstüne yıkılmakyamanmak. Örn: “Kız belli ki seni gözüne kestirmiş. Üstüne yıkılmak istiyor.” -E. İ. Benice.
912 (birinin) üstüne yıkmak1) kendisinin de sorumlu olduğu bir işin ağırlığını başkalarına yüklemek. Örn: “Tek tük torunlar doğmaya, yetişmeye başlamış, kendi havalarında olan genç babalar, cahil anneler bu çocukların bütün yükünü onunla karısının üstüne yıkmışlar.” -R. N. Günteki
913 (birinin) üstüne yürümekkorkutmak, yıldırmak amacıyla saldıracakmış gibi yapmak. Örn: “Bir gün üstüme yürüdü, sen benim kâğıtlarımı karıştırıyorsun, beni polise gammazlıyorsun diye.” -A. İlhan.
914 (birinin) üzerine atmaküstüne atmak.
915 (birinin) yâdını uyandırmakonu hatırlatmak. Örn: “Ona ait her hatıra muazzez ve yâdını uyandıracak her vesile kıymetlidir.” -İ. A. Gövsa.
916 (birinin) yakasına asılmak (yapışmak)hesap sormak veya bir şey istemek için tutup bırakmamak. Örn: “Sonra eşyaya bir zarar gelecek olursa Gülsüm'ün yakasına yapışıyordu.” -R. N. Güntekin.
917 (birinin) yakasına sarılmakistediği şeyi almak veya dövüşmek için birini bırakmamak, zorlamak.
918 (birinin) yakasını bırakmamakbezdirecek kadar üstüne düşmek, rahat vermemek, ısrar etmek. Örn: “Kendimi unutturup kaybettirmeye çalıştığım burada da Başkan, yakamı bırakmadı.” -R. N. Güntekin.
919 (birinin) yalancısı olmakdoğruluğu bilinmeyen bir bilgiyi başkasından duyup iletmek.
920 (birinin) yasını tutmakkötü bir olay sonunda acı ve üzüntü duymak. Örn: “Ben gittiğimde karısı hasta olduğu için kliniğe götürülmüş, hepsi onun yasını tutuyordu.” -F. R. Atay.
921 (birinin) yatağına girmekkadın biriyle evlilik dışı ilişkide bulunmak.
922 (birinin) yoluna bakmakbeklemek.
923 (birinin) yuvasını yapmak tkz. birine gereken ceza veya cevabı vermek, hakkından gelmek. Örn: “Hiç canını sıkma, dedi, ben şimdi onun yuvasını yaparım!” -O. Kemal.
924 (birinin) yüreğine oturmakçok üzmek. Örn: “İşte, yine başındaki bu dert de gelip yüreğine oturmuştu.” -S. F. Abasıyanık.
925 (birinin) yüreğini tüketmekbir şeyi anlayıncaya kadar anlatanı çok yormak.
926 (birinin) yüzü kâğıt gibi olmakkanı çekilip benzi solmak. Örn: “Babuş da uyanmış ve yatağın içine oturmuş. Korkudan onun da yüzü kâğıt gibi.” -P. Safa.
927 (birinin) yüzüne bağırmakbirine öfke ile saygısızca sözler söylemek.
928 (birinin) yüzüne karşıbir kimsenin kendi önünde ve ondan çekinmeden. Örn: Yüzüne karşı da söylerim.
929 (birinin) yüzünü ağartmakbeğenilir iş yapmak, iş ve davranışlarıyla yakınlarının övünmesine sebep olmak. Örn: “Bu zaferle Mustafa Kemal, ordumuzun yüzünü ağartmış, milletimizin yüzünü güldürmüştür.” -E. C. Güney.
930 (birinin) yüzünü gözünü açmakbir çocuğa veya gence o zamana kadar bilmediği birtakım cinsel bilgiler vermek.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir