Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
9301 şeytan diyor kiyapılmaması gereken bir davranışı yapma isteği duyulduğunda söylenen bir söz. Örn: “Gül tenli, kor dudaklı, kömür sürmeli / Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kere öpmeli” -Y. K. Beyatlı.
9302 şeytan dürtmekdurup dururken uygunsuz, kötü bir davranışta bulunmak. Örn: “Ama çocukluk işte, şeytan dürttü, ya herrü ya merrü diyerek birden yukarı baktım.” -H. Taner.
9303 şeytan geçmiş gibibirkaç kişinin konuştuğu sırada kısa bir süre sessizlik olması durumunda kullanılan bir söz.
9304 şeytan geçtişeytan geçmiş gibi.
9305 şeytan gibiçok zeki ve kurnaz.
9306 şeytan görsün yüzünüsevilmeyen, görmek bile istenilmeyen kimse için söylenen bir söz.
9307 şeytan kandırmakdüş azmak, şeytan aldatmak.
9308 şeytan kulağına kurşun hlk. aksama ihtimali bulunan durum veya işler düzenli gittiğinde “nazar değmesin” anlamında söylenen bir söz. Örn: Şeytan kulağına kurşun, hiçbirimiz hasta olmadık.
9309 şeytana külahı (pabucu) ters giydirmekçok kurnaz olmak. Örn: “Fakat aynı zamanda, şeytana külahı ters giydirecek kadar açıkgöz ve kurnazdı.” -R. N. Güntekin.
9310 şeytana parmak ısırtmakçok kötü ve çirkin bir şey yapmak.
9311 şeytana uymakkötü bir şey yapma isteğine kapılmak.
9312 şeytanın arka bacağı (kıç bacağı veya art ayağı)çok akıllı ve yaramaz (çocuk).
9313 şeytanın bacağını (ayağını) kırmak1) herhangi bir sebeple yapılmayan bir işe başlamak veya gidilmeyen bir yere gitmek 2) uğursuzluğu, şanssızlığı, aksiliği yenmek.
9314 şeytanın gör dediğibaşkalarının göremediği, farkına varamadığı incelikler veya gerçekler.
9315 şeytanın işi yok“ne hikmetse, aksilik bu ya” anlamında kullanılan bir söz.
9316 şeytanın yattığı yeri bilmekbilinmesi ve hatırlanması güç şeyleri bilmek, çok kurnaz ve açıkgöz olmak.
9317 şıkır şıkır oynamak1) canlı bir biçimde oynamak 2) mec. çok sevinmek.
9318 şıp diye1) “şıp” sesi çıkararak 2) ansızın 3) hemen. Örn: “Öyle bir suratla karşılayacak ki seninki hiç istenmediğini şıp diye anlayıp defolacak.” -A. İlhan.
9319 şırınga etmekgaz veya sıvı bir maddeyi gözenekli başka bir maddenin içine şırınga ile doldurmak.
9320 şırınga yapmakşırınga ile vücuda gerekli yerinden ilaç vermek.
9321 şiar edinmekbenimsemek, ilke olarak kabul etmek. Örn: “Zira ki biz, orijinal mevzulara teması şiar edinmişiz.” -N. Hikmet.
9322 şiddet göstermekkaba, sert davranmak.
9323 şiddete başvurmakkaba kuvvet kullanmak.
9324 şifa bulmakiyi olmak, onmak.
9325 şifa niyetinebir kimseye ilaç verilirken “iyi olması, fayda sağlaması dileğiyle” anlamında kullanılan bir söz.
9326 şifa vermekiyi etmek, sağlığına kavuşturmak. Örn: “Hastalara türlü maceralarla şifa vermesini ben bilirim.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
9327 şifayı bulmak (kapmak) tkz. hastalanmak veya hastalığı artmak. Örn: “Aksırık öksürük derken kızcağız şifayı kapmış.” -A. İlhan.
9328 şifreyi çözmek1) bir şifrede kullanılan işaretlerin anlamını bulmak 2) mec. gizli bir olayı anlayıp açıklığa kavuşturmak.
9329 şiir düzmekşiir yazmak veya söylemek. Örn: “Onun bir parçası olan insan da tazelenir bu mevsimde, ozanların şiir düzmeleri bu yüzdendir işte.” -M. C. Anday.
9330 şikâyet getirmeksızlanmak, yakınmak. Örn: “Hüsmen de yorgunluğundan şikâyet getirmiyor, hak uğruna çalışmak ona yol mihnetlerini unutturuyordu.” -R. H. Karay.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir