Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
9331 şikâyette bulunmakyakınmak, şikâyet etmek.
9332 şike yapmak1) danışık spor karşılaşması yapmak 2) mec. bir çıkar karşılığı anlaşarak bir işi yapmak.
9333 şimdiden tezi yokvakit geçirmeden, hemen şimdi.
9334 şimşek çakmakşimşek oluşmak. Örn: “Üst üste birkaç şimşek çakıyor.” -A. İlhan.
9335 şimşek gibiçok hızlı. Örn: “Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan / Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan” -Y. K. Beyatlı.
9336 şimşekleri üstüne çekmeksert eleştirilere hedef olmak.
9337 şirazeden çıkmak1) kitabın sırt bölümünde bulunan enli şeridin bozulması sebebiyle sayfalar dağılmak 2) mec. akıl dengesini kaybetmek.
9338 şirk koşmakTanrı'nın birden çok olduğunu söylemek, Tanrı'ya ortak tanımak, eş koşmak.
9339 şişe çekmek (vurmak)ağrı dindirmek amacıyla içinde alev yakılarak havası seyreltilen özel bir şişeyi veya bardağı sırta yapıştırmak, vantuz çekmek. Örn: “Annem şişe çekerken kıvrılmış gazete kâğıdıyla yaptığı küçük alevli ısıtıcıları tenimize düşürür, yakardı.” -A. Kutlu.
9340 şöhret bulmak (kazanmak)ün sahibi olmak, üne kavuşmak, ünlenmek. Örn: “Fakat Nedim'den hoşlanan kızlarla kadınların çoğu onu, yeni şöhret bulan bir sinema aktörüne benzetmektedir.” -Y. K. Karaosmanoğlu. “Her mahallede hatta satıcılar arasında şöhret kazanmış olan güzel sesliler
9341 şöhret kapısı açılmakmeşhur olmaya başlamak.
9342 şöhret salmakünü yayılmak. Örn: “Burada jandarma teğmeni olsun da daha bir defa, Ankara'da şöhret salmış olan o gözleri görmesin.” -R. H. Karay.
9343 şöhreti dünyayı tutmakçok tanınmak. Örn: “Bizim evin altında şöhreti dünyayı tutmuş bir turşucu dükkânı vardı.” -R. H. Karay.
9344 şölen çekmek1) şölen düzenlemek, ziyafet vermek 2) mec. sanat gösterisinde bulunmak. Örn: Konuşmanın şurasına burasına espriler serpiştirerek size bir konuşma şöleni çekerdi.
9345 şöyle bir bakmak (göz atmak)kısaca bakmak.
9346 şöyle dursunbir işin gerçekleşmekten çok uzak bulunduğunu, ona bağlı daha kolay, daha basit bir şeyin bile gerçekleşmediğini anlatan bir söz. Örn: Uyumak şöyle dursun, biraz dinlenmek bile mümkün olmadı.
9347 şöyle kibir düşünceyi açıklamak için söylenecek sözlerin başına gelen bağlaç.
9348 şu denliçok, fazla.
9349 şu günlerde (sırada)1) çok uzak olmayan bir zamanda 2) içinde yaşadığımız günlerde. Örn: “Şu sırada bütün belalar neredeysem gelip beni buluyor.” -A. İlhan.
9350 şu kadarçok fazla.
9351 şu kadar kiancak, bununla birlikte, ne var ki.
9352 şuna bakhafifsemek veya kınamak için söylenen bir söz.
9353 şuna bunabaşkalarına.
9354 şunda bundaherkeste.
9355 şundan bundanbelirsiz şeylerden.
9356 şundan bundan konuşmakhavadan sudan konuşmak.
9357 şunu bunuçeşitli nesneleri. Örn: “Hacı'dan gereken şunu bunu alarak toprağın şu parçasını, o parçasını rehin verdik.” -Halikarnas Balıkçısı.
9358 şunu bunu bilmemekitiraz dinlememek, mazeret kabul etmemek.
9359 şunun bunun1) herkesin, el âlemin. Örn: “Başlarını dinlerler, kumru gibi yuvalarında oturur, şunun bunun aleyhinde konuşmazlar.” -B. Felek. 2) kimliği belli olmayanın, adı sanı bilinmeyenin. Örn: “Çiftliği her zamanki gibi şunun bunun elinde unutulmuş buldu.” -N.
9360 şunun şurasıküçümseme, azımsama anlatan bir söz. Örn: “Bir incir çekirdeğini doldurmayan sebeplerle şunun şurasında ne var ki ağzımızın tadını kaçırıyorsunuz.” -O. C. Kaygılı.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir