Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
9541 tavır almak (takınmak)belli bir durum veya davranış biçimini benimsemek, vaziyet almak. Örn: “Bilgin değilim. Onun için yazılarımda da bilgince tavır takınmaktan çekinirim.” -O. V. Kanık. “Parçasını söylerken aldığı tavır, insanı gülmekten katıltacak kadar komik.” -R. H. Kara
9542 taviz vermeködün vermek. Örn: “Galiplerin yenilen devletlere hiçbir taviz vermeyecekleri hissediliyordu.” -R. N. Güntekin.
9543 tavla atmaktavla oynamak. Örn: “Çoğu tedaviden sonra, bir parti de tavla atardı hastaları ile...” -Y. Z. Ortaç.
9544 tavşan boku gibi (ne kokar ne bulaşır) kaba ne yararı ne de zararı olan (kimse).
9545 tavşana kaç, tazıya tut demekiki tarafı, karşıt olan davalarında kışkırtmak, ikili oynamak.
9546 tavşanı araba ile avlamakişini telaşsız ve soğukkanlılıkla görmek.
9547 tavşanın suyunun suyuiki şey arasındaki ilginin çok uzak olduğunu anlatan bir söz.
9548 tavuk ayağı yemekgevezelik etmek, dedikodu yapmak. Örn: “A, o nasıl lakırtı, dedi. Bunlar da tavuk ayağı yemişler, ağızlarında bakla ıslanmıyor.” -M. Ş. Esendal.
9549 tavuk gibierken yatıp uyuyan.
9550 tay tay durmakemekleme döneminde, henüz yürüyemeyen çocuk ayakları üzerinde durmak.
9551 tayini çıkmakatanmak.
9552 tazarruda bulunmakTanrı'ya yakarmak.
9553 taze ot görmüş eşek gibiiştahlanmış bir biçimde. Örn: “Çamur, taze ot görmüş eşek gibi pis pis sırıtmış bunun üzerine.” -H. Taner.
9554 tazı gibi1) çok zayıf ve ince kemikli (kimse) 2) çok hızlı (kimse).
9555 tazyik etmek1) zorlamak, baskı yapmak 2) sıkıştırmak. Örn: “Adamın bileklerini iki avucunun arasına alarak tazyik ediyor.” -E. M. Karakurt.
9556 tebdil gezmek1) tanınmamak için kılık değiştirerek gezmek 2) mec. değişik görüntüde olmak. Örn: “Anlayana sivrisinek saz düşüncesine dayanan ve tebdil gezen bir şiir yaygınlaştı.” -S. Hilav.
9557 tebdilimekânda ferahlık vardırsağlık veya görev değişikliği nedeniyle bir yerden başka bir yere giderek huzur sağlanacağını bildiren bir söz.
9558 tebelleş etmekbirini veya bir şeyi birinin başına bela etmek. Örn: “... hanım evladını tepemize tebelleş eden kendisidir.” -A. İlhan.
9559 tebelleş olmakonun başına dert olmak, musallat olmak. Örn: “Ha şunu bilmende yarar var, kadın çok tebelleş olursa, ona bir randevu verip kendisini dinleyebilirim.” -E. Işınsu.
9560 tebligatta bulunmakbildirim yayımlamak, bildirimden haberdar etmek, bildirim göndermek. Örn: “7 Temmuz 1919 tarihinde, şu umumi tebligatta bulundum.” -Atatürk.
9561 tecahülüarifaneden gelmekbilmez gibi davranmak.
9562 tecrübe tahtasına çevirmeküst üste başarısız denemelere konu etmek. Örn: “Hastaları tecrübe tahtasına çevirmiş nice vakaları rastgele bir kinin tedavisiyle tedavi ettiğimi bilirim.” -R. N. Güntekin.
9563 tecrübe tahtasına dönmeküst üste başarısız denemelere konu olmak.
9564 tedahülde kalmaködenmeden birikmek.
9565 tedarikte bulunmakhazırlık yapmak.
9566 tedavi görmek (olmak)iyileşmek amacıyla sağlık uygulamalarından geçmek. Örn: “Birkaç kez alkol tedavisi gördü ama yararı olmadı.” -C. Külebi.
9567 tedavülden kalkmakpara artık kullanılmamak.
9568 tedavüle çıkarmakparayı piyasaya çıkarmak.
9569 tedbir almak1) önlem almak. Örn: “Selefleri bu yolda bir sürü tedbir almışlar fakat tam muvaffak olamamışlardır.” -N. F. Kısakürek. 2) hazırlanmak.
9570 teessüf etmek1) acımak, üzülmek, yazıklanmak. Örn: “İdraksiz, şuursuz geçen günlerimiz için teessüfler edeceksiniz.” -Ö. Seyfettin. 2) kınamak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir