Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
9601 tekmil almak ask. üst, birliğin o andaki durumunu bildiren sözlü bilgiyi asttan almak.
9602 tekmil vermek ask. 1) ast, bir iş ve durum hakkında üste bilgi vermek 2) ast, üstüne künyesini söylemek.
9603 tel çekmektelle çevirmek, tel germek. Örn: Bahçeye tel çektik.
9604 tel çekmektelgraf çekmek.
9605 tel takınmak alay teller takmak.
9606 tel tel dökülmek1) dağılıp gitmek 2) mec. çok başarısız olmak.
9607 telakki olunmaksayılmak, öyle kabul edilmek. Örn: “Pek taaccüp ettim, niye mücrim telakki olunacakmış?” -A. İlhan.
9608 telaş göstermektelaşını belli etmek. Örn: “Polisle ben konuşurum, siz telaş göstermeyin.” -H. E. Adıvar.
9609 telaşa düşmektelaşlanmak. Örn: “Vapur işlemeyecek zamanlarda bile bir gün işinden kalmadığını bilen Hayriye Hanım telaşa düştü.” -R. N. Güntekin.
9610 telaşa gelmekbir iş telaş sırasında yapılmak.
9611 telaşa vermekdavranış ve hareketleriyle çevresindekileri heyecana, aceleye, sıkıntıya sokmak. Örn: “Bir münasebetsizin denizde boğulma taklidi yaparak vapuru telaşa verdiğini uzun uzun anlatmıştım.” -R. N. Güntekin.
9612 telef etmek1) hayvanı öldürmek 2) mec. mahvetmek, yok etmek. Örn: “Gönlümü gönlümü cahil gönlümü / Bir güzele telef ettim ömrümü” -Halk türküsü.
9613 telef olmak1) hayvan, ölmek 2) mec. mahvolmak.
9614 telefon etmek (açmak)birini telefonla aramak ve bir şey söylemek. Örn: “Siz gelmeyin, ben telefon eder, gelirim.” -A. H. Tanpınar.
9615 teleme peyniri gibitombul ve beyaz tenli (kadın).
9616 telgraf çekmektelgrafla haber göndermek, tellemek. Örn: “İstanbul'a telgraf çekip para getirtmekten başka çare yoktu.” -A. Erhat.
9617 teli kırmakbağlı bulunduğu kuruluşlarla ilişkisini kesmek.
9618 tellal çağırtmakbir haber, bir istek vb.ni tellal aracılığıyla duyurmak.
9619 teller takmak alay sevincini aşırı davranışlarla gösterenler için kullanılan bir söz.
9620 telleyip pullamak1) birçok süsle süslemek 2) mec. değerinden çok övmek.
9621 telvis etmekkirletmek, pisletmek.
9622 temas kurmakilişkiye geçmek, bağlantı sağlamak. Örn: “Adam buraya kadar geldiği hâlde acaba neden kendisiyle temas kurmuyordu?” -O. Aysu.
9623 temasa geçmekarada bir bağlantı kurmak, görüşme yapmak.
9624 temasa gelmekbuluşup görüşmek.
9625 tembelliği tutmaktembelleşmek. Örn: “Lâmi'nin bazı tembelliği tutuyor, öğleye kadar evden çıkmıyor.” -P. Safa.
9626 tembihatta bulunmakuyarmak. Örn: “Her türlü istirahatiniz temin edilsin diye de bu ağalara tembihatta bulundu.” -T. Buğra.
9627 temcit pilavı gibi (ısıtıp ısıtıp öne sürmek)bir şeyi birçok kez tekrarlamak. Örn: “Bu gerekçeyi tam beş yıldır temcit pilavı gibi ev sahibinin önüne koyuyordu.” -A. Kulin.
9628 temel atmak1) bir yapının temellerini yapmaya başlamak 2) herhangi bir işe başlamak, girişmek, bir şeyin gelişmesine, büyümesine sebep olmak.
9629 temel tutmak1) temelin kazılacağı zemin sağlam olmak 2) sürüp gidecek bir duruma gelmek, kökleşmek, yerleşmek.
9630 temennide bulunmakdilemek.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir