| 9661 | tepki koymak | bir düşünce veya harekete karşı çıkmak. |
| 9662 | tepki vermek | herhangi bir etkiye karşı söz veya davranışla karşılık vermek. |
| 9663 | tepkide bulunmak | tepki göstermek. |
| 9664 | tepkimeye girmek | kim. bir cisim etkisi altında kaldığı bir şeye karşı tepki vermek. |
| 9665 | teptim keçe oldu, sivrilttim külah oldu | bir şeyi işine geldiği gibi gösterenler veya yorumlayanlar için söylenen bir söz. |
| 9666 | ter alıştırmak | terinin biraz kurumasını beklemek. |
| 9667 | ter atmak | vücudu rahatlatmak amacıyla aşırı derecede terlemek. Örn: Göbek taşında ter atarken bunaldı. |
| 9668 | ter basmak | çok terlemek. |
| 9669 | ter boşanmak | çok terlemek. |
| 9670 | ter dökmek | 1) çok terlemek 2) mec. bir iş yapmak için zahmet çekmek. Örn: Erenköy yollarına ne kadar ter döktüğümü bilemezsin. -F. R. Atay. |
| 9671 | ter ter tepinmek | direnmek, istememek, inat etmek, sinirlenmek. |
| 9672 | terakki göstermek | geliştiğini, ilerlediğini ortaya koymak. Örn: Hususi surette aldığı şan derslerinde büyük terakkiler göstermiş. -H. Taner. |
| 9673 | teraziye vurmak | iyice tartarak düşünmek. |
| 9674 | terbiyeli maymun gibi | çok saygılı, çekingen, itaatkâr. |
| 9675 | terbiyesini bozmak | terbiyesizlik etmek. |
| 9676 | tercüman olmak | başkasının düşüncesini ve duygusunu bildirmek, dile getirmek, anlatmak. |
| 9677 | tereciye tere satmak | birine çok iyi bildiği bir şeyi öğretmeye kalkmak. Örn: Edebiyat dünyamız tereciye tere satmaya kalkışan sahte şöhretlere, üçkâğıtçılara kısa bir zaman için katlanıyor. -B. Necatigil. |
| 9678 | tereyağı gibi | çok yumuşak (elma, armut). |
| 9679 | tereyağından kıl çeker gibi | 1) her türlü mecburiyetten, mükellefiyetten ve sorumluluktan kolayca sıyrılarak. Örn: Tereyağından kıl çeker gibi bu belalı işten sıyrıldı. 2) bir işi kolayca yaparak, becerikli bir biçimde. Örn: Mehmetlerin askerde dev yapılı kamyonları tereyağından k |
| 9680 | terini soğutmak | terinin kurumasını bekleyerek dinlenmek. |
| 9681 | ters anlamak | yanlış yorumlamak, doğru anlam vermemek. Örn: Hegel'in bu sözünü ters anlamamak gerek. -N. Hikmet. |
| 9682 | ters pers olmak | 1) yüzükoyun düşmek 2) mec. fena hâlde bozulmak. |
| 9683 | ters tarafından kalkmak | sol tarafından kalkmak. Örn: Hacı Ömer'in o gün ters tarafından kalktığına artık şüphe yoktu. -R. N. Güntekin. |
| 9684 | ters ters bakmak | düşmanca ve öfkeli bir biçimde bakmak. Örn: Nöbetçi, ustanın anasına ters ters baktı. -N. Hikmet. |
| 9685 | ters yüz çevirmek | ters yüzüne çevirmek. |
| 9686 | ters yüz dönmek | ters yüzüne dönmek. |
| 9687 | ters yüz etmek | 1) bir süre kullanılmış olan giysilerin içini dışına çevirmek 2) mec. değiştirmek. Örn: Erkeklik, yiğitlik kavramının ters yüz edilmesi irdelenmedi. -A. Ağaoğlu. 3) mec. işleri bozmak 4) mec. şüpheli duruma sokmak. Örn: Yalan, hakikati ters yüz eder. |
| 9688 | ters yüz geri dönmek | gittiği bir yerden istediğini elde edemeden dönmek. Örn: Bugün hava çok sıcak, başka bir zamana bıraksak olmaz mı? -Olur ya, neden olmasın deyip köyün arka tarafından ters yüz geri döndük. -Y. K. Karaosmanoğlu. |
| 9689 | ters yüzü geri dönmek | gerisin geriye gitmek. Örn: İçeriye bir adım atmaya cesaret edememiş, koşarak ters yüzü geri dönmüştüm. -Y. K. Karaosmanoğlu. |
| 9690 | ters yüzüne çevirmek | geri döndürmek. Örn: Yanına uşak filan almaz. Müracaat edenleri ters yüzüne çevirir. -Ö. Seyfettin. |