9811 | tozunu almak (atmak, silkelemek, silkmek) | 1) bir şeyi silerek tozdan temizlemek 2) tkz. dövmek, hırpalamak. |
9812 | töhmet altında kalmak | suçu işlediği düşünülmek. Örn: Hiçbir doktor her an intihar etmeye hazır bir psikopatın töhmeti altında kalmak istemez. -A. Kulin. |
9813 | tövbeler olsun! (tövbesi!) | bir kimsenin herhangi bir işten çok pişman olarak tekrarlamama kararı aldığını anlatan bir söz. Örn: Geyik çekti bizi kendi dağına / Tövbeler tövbesi geyik avına -Halk türküsü. |
9814 | tövbesini bozmak | tövbe ettiği herhangi bir işe, duruma yeniden dönmek. |
9815 | trafik kilitlenmek | herhangi bir sebepten dolayı araç yolu tıkanmak, işlemez duruma gelmek. Örn: Yolun iki tarafına arabalar park ettiği için çöp kamyonu kolay manevra yapamaz ve muhakkak trafik kilitlenirdi. -E. Şafak. |
9816 | transa geçmek (girmek) | kendinden geçmek, içinde bulunduğu ortamdan başka bir dünyaya veya havaya geçmek. Örn: O garip bir transa girmişti beni konuşturmak, nasıl aşağılık duygusu içinde kıvrandığımı işitmek istiyordu. -A. Ümit. |
9817 | transit geçmek | 1) bir yerden, dinlenmeden, beklemeden, durmadan geçmek 2) mal gümrüksüz geçmek 3) argo sürücü, trafik kurallarına uymamak. |
9818 | treni kaçırmak | bir şeyi elde etme, bir işi gerçekleştirme fırsatını ve imkânını yitirmek. |
9819 | tribünlere oynamak | iş yapmadığı hâlde kendini iş yapıyor gibi göstermek. |
9820 | tu kaka etmek | hafife alıp bir kenara itmek, önem vermemek, kötülemek. Örn: Tu kaka edilen eserler de er geç eski tahtlarına geçer otururlar. -H. Taner. |
9821 | tu kaka olmak | hafife alınıp bir kenara itilmek, önem verilmemek, kötülenmek. Örn: Refik Halit Karay 've' nin bu kadar tu kaka olmasının sebebini son zamanlarda pek yerli yersiz kullanılmaya başlamasında buluyor. -O. V. Kanık. |
9822 | tuğra çekmek | Osmanlı Devleti'nde ferman, berat ve resmî belgelere tuğra koymak. |
9823 | tulum çıkarmak | 1) hayvanın derisini yarmadan çıkarmak 2) çoğunluk sistemine dayalı seçimlerde bir partinin listesindeki bütün adaylar seçimi kazanmak. |
9824 | tulum gibi | her yanı şiş, şişman. |
9825 | tumba etmek | den. 1) sandalı, omurgası yukarı gelecek biçimde çevirmek 2) araba veya vagonu ters çevirerek boşaltmak. |
9826 | tumturak yapmak | vurgulamak, önemini belirtmek, etkili olmasını sağlamak. Örn: Hecelerimiz de telaffuzda tumturak yapmak için lastik gibi çekilir. -Y. K. Beyatlı. |
9827 | tun tun kaçmak | gizlice kaybolmak. Örn: Duyarlığı hastalık derecesinde yüksek, gerçekle bağlantısı zayıf, ürkek bir çocuktu İhsan, kavgadan gürültüden tun tun kaçıyordu. -A. İlhan. |
9828 | tundan tuna atmak | bir kişiyi uzaklara sürüp dolaştırmak. |
9829 | tur atlamak | spor karşılaşmalarında çok puan toplayarak veya kurada kazanarak bir sonraki tura katılma hakkını kazanmak. |
9830 | tur atmak | 1) dolaşmak, dolaşıp gelmek, dönmek. Örn: Bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor. -H. Taner. 2) şampiyon olunca veya galip gelince takım oyuncuları seyircileri selamlayarak sahada dolaşmak. |
9831 | tur bindirmek | sp. 1) uzun mesafeli pist yarışlarında hızlı olanlar, yavaş olanları bir veya daha fazla tur geride bırakmak 2) mec. üstün gelmek, fark atmak. |
9832 | tura çıkmak | gezinti yapmak. Örn: Her ay, mehtapta bir iki kere merkeplerle tura çıkardık. -A. Ş. Hisar. |
9833 | turfa olmak | değerini yitirmek, çürümek. Örn: Turfa oldu artık eski felsefe. -Y. Z. Ortaç. |
9834 | turnayı gözünden vurmak | umulmadık bir kazanç veya çıkar sağlama imkânı ele geçirmek. Örn: Ne talih varmış bunakta. Turnayı gözünden vurdu, dedi. -R. N. Güntekin. |
9835 | turp gibi | sağlığı yerinde. |
9836 | turşu gibi olmak | çok yorgun düşmek. |
9837 | turşu kurmak (yapmak) | turşuluk sebze veya meyveleri kavanoz, fıçı vb.ne yerleştirmek. Örn: Haminnenin içi sıkıldı mı mutfağa girer, turşu kurardı. -H. Topuz. |
9838 | turşu olmak | 1) yiyecek bozulmak, ekşimek 2) mec. güçsüzleşmek, bitkinleşmek. |
9839 | turşusu çıkmak | 1) çok yorulmak. Örn: Bütün gün çocukların peşinde koşmaktan turşusu çıkmış ihtiyar lalanın karanlık bir köşede horladığı işitiliyordu. -R. N. Güntekin. 2) ezilmek, parçalanmak. Örn: Portakalların turşusu çıkmış. |
9840 | turşusunu kurmak | bir şeyin elden çıkarılması gerektiği hâlde buna bir türlü kıyamamak anlamında kınama yollu söylenen bir söz. Örn: Bir kısmetin çıkar çıkmaz seni vereceğiz. Turşunu kuracak değiliz ya! -H. R. Gürpınar. |