Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
10261 yama gibi durmakbulunduğu yere uymamak, eklendiğini belli etmek.
10262 yama vurmakdelik, yırtık veya eski bir yere yama koymak, yama koyarak onarmak. Örn: “Hacının kız kardeşi bir çoraba yama vuruyordu.” -R. Enis.
10263 yamuk yapmakbirine karşı yanlış davranmak.
10264 yan bakmak1) beğenmeyerek veya düşmanca bakmak 2) kötü niyet beslemek. Örn: “Kim ona yan bakarsa kemiklerini kırar, anasını ağlatırım.” -H. E. Adıvar.
10265 yan basmak1) bir işte aldanmak 2) dürüst davranmamak, kaypaklık etmek.
10266 yan çizmek tkz. bir işten kaçmak. Örn: “Bir görev olmasına karşın, biz bu göreve yan çizmeyi yeğliyoruz.” -S. İleri.
10267 yan gelip oturmak (yatmak)yan gelmek. Örn: “El âlem kaloriferli konaklarda yan gelip otururken sen işte böyle tir tir titrersin.” -Y. K. Karaosmanoğlu. “Eloğlu erkenden ayaktadır. Bunca uygarlık yan gelip yatmakla elde edilmemiştir.” -H. Taner.
10268 yan gelmekbir işe karışmayarak rahatına bakmak, keyfince yaşamak. Örn: “Köşke kurulalım rahatımıza, keyfimize bakıp yan gelelim.” -S. M. Alus.
10269 yan gözle bakmak1) yan bakmak 2) belli etmeden, göz ucuyla bakmak. Örn: “Genç bir jandarma zabiti, sert bir eda ile geçiyor, yan gözle bana bakıyordu.” -R. N. Güntekin.
10270 yan pala Zeydün tkz. ve alay birinin, yeni bir durum karşısında ne yapacağını kestiremeyerek şaşkınlık geçirdiğini anlatmak için kullanılan bir söz. Örn: “... bütün görevlileri yan pala Zeydün, hepimiz ve her şey eski hamam, eski tas...” -T. Buğra.
10271 yan tutmaktaraflardan yalnızca birini desteklemek, yansız davranmamak.
10272 yan yan bakmak1) göz ucuyla bakmak. Örn: “İhtiyar kadın yan yan torununa bakıyordu.” -M. Yesari. 2) kin, nefret veya öfke ile bakmak.
10273 yan yatmak1) yana doğru çok eğilmek 2) sağa veya sola doğru eğilerek devrilmek. Örn: “Batık gemi on kulaçta yan yatıyordu.” -Halikarnas Balıkçısı.
10274 yana yana istemekısrarla, içtenlikle dilemek. Örn: “Bir babam olduğunu, nasıl yana yana istediğini size anlatamam.” -M. Ş. Esendal.
10275 yanağına kan gelmekyüzü daha canlı ve renkli olmak, iyi beslenmekten dolayı gürbüz görünmek.
10276 yanağından kan damlamakçok sağlıklı olduğu benzinden anlaşılmak. Örn: “Sağımızdaki, yanağından kan damlayan iri Çerkez'i gösterdim.” -Ö. Seyfettin.
10277 yandı gülüm keten helva“kaçırılmış bir fırsat” anlamında kullanılan bir söz.
10278 yangın bacayı sarmakdurum olağanüstü kötüye gitmek.
10279 yangın yerine dönmekçok kalabalıklaşmak.
10280 yangına körükle gitmekgerginliği, uzlaşmazlığı artıracak biçimde davranmak. Örn: “Bey, bana teselli verecek yerde sen de yangına körükle gidiyorsun.” -H. R. Gürpınar.
10281 yangına vermektutuşturmak, bir şeyi bilerek yakmak.
10282 yangından mal kaçırır gibibir işte gereksiz telaş ve ivedilik göstererek, herkesten saklamaya çalışarak.
10283 yangını körüklemekgerginliği, anlaşmazlığı artırmak.
10284 yanık kokmak1) is kokmak 2) ortalıkta bir şeyin yandığını anlatan koku bulunmak.
10285 yanılgıya düşmekbilmeden bir yanlışlık yapmak. Örn: “Eski bakan bir yanılgıya düşmüştü.” -Ç. Altan.
10286 yanına almak1) yanında çalıştırmak. Örn: “Ben seni yanıma alayım ama çok para veremem.” -Ö. Seyfettin. 2) geçimini sağlamak için yanında bulundurmak. Örn: Annesini yanına almış. 3) beraberinde götürmek.
10287 yanına bırakmamak (koymamak)cezasız bırakmamak, öç almak. Örn: “Böylece yaptıklarını yanlarına bırakmamış olacağım, insanlar neden öldürüldüğümüzü anlayacaklar.” -A. Ümit.
10288 yanına kâr kalmakcezasız kalmak. Örn: “Galiba bu tarihî günün yüzü suyu hürmetine Beyoğlu'nda sürtüp durmaları yanlarına kâr kaldı.” -H. Taner.
10289 yanına salavatla varılmaz1) çok pahalı olan şeyler için kullanılan bir söz 2) kibirli, gururlu kimseler için kullanılan bir söz 3) çok öfkeli kimseler için söylenen bir söz.
10290 yanına salavatla yaklaşılmakbirini yanına gitmekten korkmak, çekinmek. Örn: “Biliyorum, yarın bu kâğıtları yazanların da yanlarına salavatla yaklaşılacak.” -A. Ağaoğlu.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir