Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
1021 ... ziyafeti çekmekherhangi bir şeyi en iyi biçimde başarmak, herhangi bir yönüyle doyurmak. Örn: Orkestra tam bir müzik ziyafeti çekti.
1022 aba gibikaba ve kalın (kumaş).
1023 abanoz gibi1) çok sert. Örn: Abanoz gibi tahta. 2) kapkara.
1024 abazan kalmak1) uzun süre cinsel ilişkide bulunmamak 2) aç kalmak.
1025 abdest almak1) Müslümanlar, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh ederek arınmak 2) boy abdesti almak.
1026 abdest bozmakidrar veya dışkı yapmak.
1027 abdest tazelemekabdesti bozulmadığı hâlde yeniden abdest almak.
1028 abdesti gelmekabdest bozmaya gereksinim duymak.
1029 abdesti kaçmakabdesti bozulmak.
1030 abdestinde namazında olmakdindar olmak.
1031 abdestinden şüphesi olmamakyaptığı işte kusuru olmadığını kesin olarak bilmek.
1032 abdestsiz yere basmamakdinî kurallara titizlikle bağlı olmak.
1033 abesle iştigal etmek (uğraşmak)yersiz, yararsız işlerle vakit öldürmek. Örn: “Yazarlarımızın çoğu yalnızca kendi ürünlerinin ne amaçla üretildiğini sayıp dökerek bir anlamda abesle iştigal ediyorlar.” -T. Uyar.
1034 abıhayat içmişyaşı çok ilerlemiş olmasına karşın genç görünen (kimse).
1035 abliyi kaçırmak (bırakmak, koyuvermek)1) soğukkanlılığını yitirip davranışlarını denetleyememek 2) şaşırıp ne yapacağını bilememek.
1036 ablukayı yarmakkuşatılan bölgeden zor kullanarak dışarı çıkmak.
1037 abuk sabuk konuşmakne söylediğini bilmeden, düşüncesiz, tutarsız konuşmak.
1038 acayibine gitmekyadırgamak, tuhafına gitmek.
1039 Acem kılıcı gibiher iki tarafı da idare edebilen, güvenilmez (kimse).
1040 acemilik çekmekalışamadığı bir işte zorluk çekmek.
1041 acı çekmek (duymak)1) ağrı, sızı duymak. Örn: Ameliyattan sonra çok acı çekti. 2) mec. üzülmek, üzüntü içinde kalmak. Örn: “Bu faciaya bizzat karışmışım gibi bir acı duyuyordum.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
1042 acı gelmekdokunmak, kırmak, üzmek. Örn: “Bu durumun gerçeklerle uyumsuzluğu ona acı geliyor.” -A. Kutlu.
1043 acı söylemekolumsuz bir davranış karşısında gerçeği olduğu gibi söylemek.
1044 acından ölmek1) çok acıkmak 2) aşırı derecede yoksul olmak.
1045 acısı içine (yüreğine) çökmek (işlemek)1) bir şeyin acısını derinden duymak 2) kötü bir şey olacağını düşünerek önceden üzülmek.
1046 acısı ortaya çıkmakolumsuz sonucu yavaş yavaş ortaya çıkmak. Örn: “Dur bakalım daha hele, o içtiklerinin acısı bir bir çıkacak ortaya.” -M. İzgü.
1047 acısını almak1) acılığını gidermek 2) sızıyı dindirmek.
1048 acısını bağrına (içine) basmak (gömmek)bir üzüntüye, sıkıntıya yakınmadan katlanmak.
1049 acısını çekmekyapılan yanlış bir işin doğurduğu sıkıntı ve üzüntü içinde bulunmak.
1050 acısını çıkarmak1) acılığını yok etmek. Örn: Soğanın acısını çıkarmak. 2) mec. uğradığı maddi veya manevi zararı karşılayacak bir iş yapmak. Örn: “Bunca gecikmişliğe rağmen o günlerin acısını çıkarabilmesine imkân tanımalıydı.” -E. Şafak. 3) mec. öç almak. Örn: “Ustan

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir