Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
10531 yıldızı parlamakbaşarı yönünden herkesin dikkatini çekecek bir duruma gelmek, ün kazanmak. Örn: “Yeni Dâhiliye Nazırı Zati Bey'in yıldızı parladıkça Zaptiye Nazırı Selim Paşa'nın ikbali sönmeye yüz tuttu.” -H. E. Adıvar.
10532 yıldızı sönmekününü yitirmek. Örn: “Bu gecelerin artık benzi soluyor, talihi kararıyor, yıldızı sönüyordu.” -A. Ş. Hisar.
10533 yıldızları saymakgeceleri uyku uyuyamamak. Örn: “Yıldızları sayarak bekliyordum sabahı.” -Y. Z. Ortaç.
10534 yısa beraber!hep birlikte.
10535 yiğitliğe leke (bok) sürmemekmertliğe aykırı davranışta bulunmamak.
10536 yiğitlik sende kalsınözveri, hoşgörü ve ılımlılık öğütleyen söz.
10537 yiğitlik taslamakyiğitmiş gibi davranmak.
10538 yitip gitmekgörünmez olmak, ortadan kalkmak.
10539 yiyim yeri etmek (yapmak)bir yeri kendi çıkarına kullanmak. Örn: “Şimdi de mahalle bakkallığını mı yiyim yeri yaptın?” -Ö. Seyfettin. “Bir sürü halayık ve hizmetçiden başka takım takım fakir akrabalar, paşayı yiyim yeri etmiş.” -R. N. Güntekin.
10540 yiyip bitirmek1) tüketmek 2) onmaz duruma getirmek, yıkımına sebep olmak 3) sürekli olarak tedirgin etmek, üzmek, hırpalamak.
10541 yiyip içmekkarın doyurmak, beslenmek.
10542 yoğurt çalmakyoğurt yapmak için süte yoğurt mayası koymak. Örn: “Ana, inek sağar yoğurt çalar, yayık vurur.” -T. Buğra.
10543 yoğurt gibikoyu ve katılaşmış (nesne).
10544 yok ananın örekesi argo saçma bir söze karşı verilen karşılık. Örn: “Dünya yuvarlakmış... Yok ananın örekesi.” -H. R. Gürpınar.
10545 yok canım1) “öyle şey olmaz, hayır, inanmayın” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Yok canım, ben belediye taraflısı değilim. Sizden yanayım.” -M. Ş. Esendal. 2) “sahi mi, öyle mi?” anlamında kullanılan bir söz.
10546 yok devenin başı (pabucu veya nalı) tkz. çok abartılı bir söz karşısında kullanılan bir söz. Örn: İki saatte ağaç yetiştireceklermiş. -Yok, devenin başı!
10547 yok etmek1) ortadan kaldırmak, ifna etmek, izale etmek 2) mec. varlığına son vermek. Örn: “Kurtulmak için ya yok olmalı ya yok etmeli.” -A. İlhan.
10548 yok olmak1) ortadan kalkmak, kaybolmak 2) mec. varlığı sona ermek. Örn: “Bir umuttur yok olmaya karşı az çok hazırlıklı olmak.” -B. Necatigil.
10549 yok satmakbir mal, çok satıldığı için çabucak tükenmek.
10550 yok yok1) “ne istersen var” anlamında kullanılan bir söz. Örn: Bu mağazada yok yok. 2) “hayır hayır!” anlamında kullanılan bir söz. Örn: Yok yok, gidelim!
10551 yoksulluk çekmeksürekli yoksulluk içinde bulunmak. Örn: “O hep faydasız üzüntüler duyar, sıradan arzularla, varlıklar içinde, yoksulluklar çekerdi.” -A. Ş. Hisar.
10552 yoksun bırakmak (etmek, kılmak)yoksun duruma getirmek, bir şeyin yokluğunu çektirmek. Örn: “Sözlerimi dinlediler ve öyle cimrileştiler ki kendilerini bile bir lokma yemekten yoksun bıraktılar.” -N. Hikmet.
10553 yoksun kalmaksahip olunan bir şeyi kaybetmek, kullanamamak. Örn: “Ben de kendimi, köklerinden yoksun kalmış herkesin düştüğü o sefahat âleminin gergin tekdüzeliğine bırakmıştım.” -R. Mağden.
10554 yoksun olmakbelli bir şeye, sahip olamamak. Örn: “Kadın konularında sağduyudan hayli yoksun oluşu kalıtımsaldı.” -R. Erduran.
10555 yoktan var etmekyaratmak, ortaya çıkarmak. Örn: “Ama bu düşmanları kendisi âdeta çalışarak hazırlar, yoktan var ederdi.” -Y. Z. Ortaç.
10556 yol açmak1) yol yapmak 2) kapanmış olan yolu geçilir duruma getirmek 3) kalabalık bir yerde genellikle saygıdeğer bir kişinin geçmesi için insanları kenara çekip yol vermek 4) mec. bir olayın sebebi olmak. Örn: “Seniha'nın bu hareketi türlü türlü tefsirlere yol a
10557 yol almakyolda ilerlemek. Örn: “Hayatta epeyce yol almış, çoluk çocuğa karışmış bir münevver olarak sürüden ayrılmaya korkuyordu.” -R. N. Güntekin.
10558 yol aramakçare bulmaya çalışmak.
10559 yol ayrımına gelmek1) yolların birbirinden ayrıldığı yerde bulunmak 2) mec. farklı düşünce, görüş ve ülkü yüzünden birbirinden ayrılmak. Örn: “Seksen iki yılı birlikte yürümüş, yol ayrımına gelmişlerdi nihayet.” -A. Kulin.
10560 yol bulmakçare bulmak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir