Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
10591 yollara dökülmekkalabalık hâlde yolda olmak. Örn: “İhtiyar annemle büyük dayım, uslanmak bilmeyen okul kaçağını aramak için yollara dökülmüşlerdi.” -R. N. Güntekin.
10592 yolları ayrılmakiki kişi veya topluluk arasında görüş, düşünce ayrılığı ortaya çıkmak, ayrı görüş ve düşünceleri benimsemek. Örn: “Hayata beraber başladığımız / Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir” -C. S. Tarancı.
10593 yolları tutmakgeçecek kimselere engel olmak, bırakmamak.
10594 yolsuz kalmakparasız kalmak.
10595 yolu (yolunu) şaşırmakyanlış yola sapmak. Örn: “Yollar ıssızdı, el ayak çekilmişti, sokaklarda yolu şaşırdım.” -Halikarnas Balıkçısı.
10596 yolu açık olmakbir iş, önünde engel olmamak.
10597 yolu açmakyolda geçişi önleyen engelleri kaldırmak.
10598 yolu almakyolun sonuna varmak.
10599 yolun açık olsunyolculara söylenen bir iyi dilek sözü.
10600 yoluna baş koymakbir amaca, bir gayeye yönelmek, bütün varlığıyla kendini vermek.
10601 yoluna can (canını) vermekbirinin uğruna ölmek.
10602 yoluna çıkmak1) karşılamaya gitmek 2) yolda karşısına çıkmak.
10603 yoluna girmekistenilen, gerekli olan biçimde gelişmeye başlamak. Örn: “Göreceksin, bu konaktan çıkar çıkmaz her şey öyle bir yoluna girecek ki! Bütün uğursuzluklar bu evden geliyor.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
10604 yoluna koymakistenilen biçime getirmek, düzene koymak. Örn: “Arkadaşının mektebe alınması işini o hafta içinde yoluna koymuş.” -A. Ş. Hisar.
10605 yoluna sapmakbaşvurmak. Örn: Hile yoluna saptı.
10606 yolunda gitmek (yürümek)olumlu gelişme göstermek. Örn: “Ticareti yolunda gidiyordu.” -Ö. Seyfettin. “Dikkat ve dirayetiyle her işin yolunda yürümesini temin etmişti.” -O. Aysu.
10607 yolunu beklemek (gözlemek)gelmesini beklemek. Örn: “Ben merak ederdim, gece yarılarına kadar yolunu beklerdim.” -M. Ş. Esendal.
10608 yolunu bilmekyöntemini biliyor olmak.
10609 yolunu bulmak1) gereken çareyi bulmak. Örn: “Bir yolunu bulduğu hâlde onları mektepten atmaya çoktan karar vermişti.” -R. N. Güntekin. 2) argo yasal olmayan yollardan kazanç sağlamak.
10610 yolunu değiştirmekgittiği yoldan ayrılarak başka yola geçmek. Örn: “Aradan uzun seneler geçer, o kadını sokakta gördüler mi yollarını değiştirirler.” -Ö. Seyfettin.
10611 yolunu kesmekengel olmak, engellemek. Örn: “Yani şüphelendiği müşterilerin yolunu kesmiyor, uzaktan uzağa onları takip etmekle nefsini köreltiyordu.” -N. Hikmet.
10612 yolunu sapıtmakdoğru yoldan ayrılmak, kötü yola sapmak. Örn: “Feride, senin kaşların lakırtılarına benziyor, güzel güzel, ince ince başlıyor fakat sonra yolunu sapıtıyor.” -R. N. Güntekin.
10613 yolunu tutmakbir yere doğru gitmeye başlamak. Örn: “Bir süre sonra, kara kış gelince bakmış ki olacak gibi değil, güneyin yolunu tutmuş.” -T. Halman.
10614 yom tutmakuğurlu saymak.
10615 yorgan döşek yatmakağır hasta olmak. Örn: “Aksi gibi çamaşırcının ihtiyar kocası o akşam birdenbire hastalanmış, kim bilir kaç derece ile yorgan döşek yatmıştı.” -R. N. Güntekin.
10616 yorgun düşmekçok yorulmak, bitkin duruma gelmek. Örn: “Ben de uykusuzluktan yorgun düşmek üzereyim, yatacağım.” -R. H. Karay.
10617 yorgunluğunu almak1) dinlenmesine sebep olmak 2) birini dinlendirmek.
10618 yorgunluk (yorgunluğunu) atmak (çıkarmak)1) dinlenmek. Örn: “Mesela şimdi yorgunluk çıkarmak için yıkanmak istersiniz.” -R. H. Karay. “Hele trenin yorgunluğunu at bir üzerinden.” -T. Dursun K. 2) yaptığı işten, yorgunluğu unutturan, sevindirici bir sonuç almak.
10619 yorgunu yokuşa sürmekyapılması güç bir işin, büsbütün güç şartlarda gerçekleştirilmesini istemek.
10620 yosun bağlamak (tutmak)üzerini yosun kaplamak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir