Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
10621 yön vermekyeni bir biçim, yeni bir düzen vermek. Örn: “Ama unutmayalım ki tecessüslerimize yön veren ihtiyaçlarımızdır.” -C. Meriç.
10622 yörüngesine oturmak1) yapma uydu uzayda istenilen yörüngede hareket etmek 2) mec. bir iş yoluna girmek.
10623 yufka açmakhamuru yufka durumuna getirmek.
10624 yuh çekmekbeğenilmeyen, tasvip edilmeyen birine veya bir duruma karşı haykırmak. Örn: “Bu yeni kişilik artık Beşiktaş tribününden hakeme yuh çekemez.” -H. Taner.
10625 yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakalaşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık.
10626 yukarıdan almakyumuşaklık göstermemek, ağır önerilerde bulunmak, sert davranmak.
10627 yuları birinin elinde olmakbir kimsenin davranışları birinin denetiminde, yönetiminde olmak.
10628 yuları ele vermek (kaptırmak)birinin sözünden çıkmayacak duruma gelmek, kendi iradesiyle davranmamak.
10629 yuları takmakbirini sözünden çıkamayacak duruma getirmek, egemenliği altına almak. Örn: “O da sana er geç yuları takar, benden beter olursun.” -R. N. Güntekin.
10630 yuları teslim etmekyuları ele vermek.
10631 yumruğuna güvenmekisteklerini yaptırmak için yalnızca bedensel gücüne güvenmek.
10632 yumruk atmak (indirmek)yumrukla vurmak.
10633 yumruk gibiyumruk büyüklüğünde.
10634 yumruk göstermekkorkutmak, gözdağı vermek.
10635 yumruk kadar1) çok iri, büyük. Örn: “Yemek yemek için kıyı kumsalına çıkmış, orada ona yumruk kadar bir örümcek musallat olmuştu.” -Halikarnas Balıkçısı. 2) küçücük. Örn: “Yumruk kadar çocukcağızı tek başına trene oturtamaz ya...” -R. H. Karay.
10636 yumruk yumruğa gelmekyumruklaşmak.
10637 yumurta kapıya dayanmak (gelmek)yapılacak iş için zaman çok daralmak.
10638 yumurtadan daha dün çıkmış“bilgiçlik taslayan toy kimse” anlamında kullanılan bir söz.
10639 yumurtaya kulp takmakbahane bulmakta usta olmak.
10640 yumurtayı çalkamakhayvan, üstüne oturduğu yumurtayı çevirmek.
10641 yunmuş arınmış (yıkanmış)1) yıkanıp temizlenmiş 2) mec. suçu olmayan.
10642 yurt edinmek (tutmak)bir yeri kendisine, ailesine yurt olarak kabul etmek, vatan tutmak.
10643 yuva kurmakevlenmek. Örn: “Âşıksak, âşık olduğumuz gençle, yalnız onunla bir yuva kurmak istiyorsak, o kapı da her şeye karşın hâlâ ve hep açıktı.” -A. Ağaoğlu.
10644 yuva yapmak1) yuva hazırlamak, yuva oluşturmak 2) evlenmek. Örn: “Hâlbuki genç bir kızla yuva yapmak, ölünceye kadar bahtiyar yaşamak için...” -Ö. Seyfettin.
10645 yuvarlak konuşmakbir şeyin ayrıntılarını gereği gibi belirtmeden genel konuşmak. Örn: “Yuvarlak konuşmayı bırak da söyleyeceğini açıkça söyle diye hatibe müdahale etti.” -H. Taner.
10646 yuvarlanıp gitmek1) eldeki imkânlarla geçinmek. Örn: “Biz işte aile gibi bir şeyiz burada, büyük hanımı da kendimize uydurduk, yuvarlanıp gidiyoruz.” -R. N. Güntekin. 2) birdenbire ölmek.
10647 yuvasını bozmakaile düzenini dağıtmak.
10648 yuvasını dağıtmakkurulu ev düzenini bozmak.
10649 yuvasını yıkmak1) birinin eşinden boşanmasına sebep olmak 2) biri eşinden ayrılarak kendi aile düzenini yok etmek.
10650 yuvayı yürütmekevlilik birliğini sürdürmek. Örn: “Yuva kurma, yuvayı yürütme sorumluluğu yine benim üstümdeydi.” -C. Uçuk.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir