Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
10951 ziyafet çekmek (vermek)konukları yemekli ağırlamak. Örn: “O gece telgrafçı, gümrükçü, liman çavuşu, müdür beye bir ziyafet vermek istemişlerdi.” -M. Ş. Esendal.
10952 ziyan etmek1) yersiz, boş yere harcamak. Örn: “Ah budala kız, gençliğinin kıymetini bilmiyorsun, güzelliğini ziyan ediyorsun.” -S. M. Alus. 2) zarara uğratmak.
10953 ziyan olmakboşuna harcanmak, zarar görmek. Örn: “Bu fennî ihmal yüzünden Hacer'in çocuğu ziyan oldu.” -N. Hikmet.
10954 ziyan zebil olmak hlk. boşuna, boş yere harcanmak.
10955 ziyanı yok!özür dileyenlere karşılık olarak bağışlandığını, olayın pek önemli olmadığını bildirmek için söylenen bir söz. Örn: “Biraz çabuk işe girişmiş olacağız ama ziyanı yok diye düşündü.” -S. Kocagöz.
10956 ziyaret etmek1) birini görmeye gitmek. Örn: “Sporcular da birbirlerini sık sık ziyaret etsinler.” -N. Hikmet. 2) bir yeri görmeye gitmek.
10957 zokayı yutmak argo aldatılıp zarara sokulmak.
10958 zom olmakçok sarhoş olmak.
10959 zor alıma çarpmakkişi mallarına devlet adına yasal olarak el koymak, müsadere etmek.
10960 zor gelmekbir işin yapılması birine güç gelmek. Örn: “Ama, sevdiğimiz insanın acı çekmesini seyretmek, ölüm acısından çok daha zor gelmiştir bana.” -K. Tahir.
10961 zor kullanmakbir işin yapılması için her türlü baskıya başvurmak.
10962 zora binmek1) iş ancak zor kullanılmakla sonuçlanacak bir hâl almak 2) zorlaşmak.
10963 zora gelememekbaskıya, sıkıntıya veya sıkı bir çalışmaya dayanamamak, katlanamamak.
10964 zoru olmakkendisini zorlayan bir durumu, bir sıkıntısı olmak, sorunu bulunmak, güçlüğü olmak. Örn: “Bizim anlayacağımız, bu memleketin iki tek zoru var. Biri okul, öteki de yol.” -B. R. Eyuboğlu.
10965 zorun ne?1) “amacın ne, ne istiyorsun?” anlamında kullanılan bir söz 2) “neden kendini bu kadar zorluyorsun” anlamında kullanılan bir söz.
10966 zorunda bırakmakyapmaya mecbur etmek. Örn: “Onları susmak zorunda bırakmanın sıkıntısını duyuyorum.” -N. Cumalı.
10967 zorunda kalmak (olmak)kesinlikle yapması gerekmek, yapmaya mecbur olmak. Örn: “Kitabını basacak yayınevi bulamamış, onu kendi parasıyla bastırmak zorunda kalmıştır.” -S. Birsel.
10968 zorunlu kılmakmecbur etmek.
10969 zula etmek1) çalmak, aşırmak 2) gizlemek, saklamak.
10970 zulaya atmakbir şeyi gizli bir yere koymak.
10971 zulüm görmekkendisine eziyet edilmek.
10972 zurna gibidar (pantolon).
10973 zurnacının karşısında limon yemek gibibirinin zihni çelinip işini göremeyecek duruma getirildiği anlatılırken söylenen bir söz.
10974 zurnanın zırt dediği yersürdürülmekte olan bir işin en can alıcı noktası.
10975 zül saymak (addetmek)bir olay veya sözü küçültücü, alçaltıcı, aşağılayıcı olarak değerlendirmek.
10976 zülfüyâre dokunmak1) hatırlı, güçlü bir kimseyi veya bir makamı gücendirmek, darılmasına yol açmak 2) birine zarar veya sıkıntı vermek 3) sıkıntı verecek, sorun olacak konulara girmek.
10977 Zümrüdüanka gibihayal ürünü olan veya adı olup da kendi var olmayan (iyi ve güzel şeyler).
10978 zümrüt gibiyemyeşil. Örn: “Şu zümrüt gibi Kuşdili deresi burnumuzun önünde de bir sandalla bir defa bile dolaşamadık.” -S. M. Alus.
10979 zürafa gibiince, uzun boylu, uzun boyunlu (kimse).

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir