Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
1171 ağırlık olmak1) sıkıntı vermek. Örn: “Kimseye ağırlık olmaz, kimseyi sıkıştırmaz, iyilikten başka bir şey yapmaz.” -Ö. Seyfettin. 2) birine yük olmak, kendi masrafını başkasına çektirmek.
1172 ağız (ağzını) açmak1) konuşmaya başlamak 2) kesici aletleri keskin duruma getirmek 3) ağır sözler söylemeye başlamak 4) azarlamak, paylamak. Örn: “Aman efendim, bendenize bir ağız açtılar, donakalmışım.” -M. Ş. Esendal. 5) alık alık bakmak.
1173 ağız açtırmamakçok konuşarak başkalarının söz söylemesine, konuşmasına engel olmak. Örn: Yusuf Efendi biçareye ağız açtırmıyordu.
1174 ağız ağıza vermek (konuşmak)iki kişi birbirine pek yakın durarak başkaları işitmeyecek bir biçimde konuşmak. Örn: “Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen susuyorlardı.” -R. N. Güntekin.
1175 ağız aramak (yoklamak)öğrenmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak.
1176 ağız birliği etmekbir konuda anlaşarak aynı biçimde konuşmak, söz birliği etmek.
1177 ağız burun birbirine karışmak1) dayak sonucunda yüz yara bere içinde kalmak 2) yüzde aşırı öfke, üzüntü, yorgunluk vb. durumların izleri görünmek.
1178 ağız değiştirmekönce söylediğini başka türlü anlatmak. Örn: “Gelgelelim Akif, Berlin'e gidip de oradaki kahveleri gördüğü vakit ağız değiştirmek zorunda kalır.” -S. Birsel.
1179 ağız dil vermemekkonuşmamak, susmak.
1180 ağız etmekyaranmak için kibar konuşmaya çalışmak. Örn: “Kolonya dökmekten, şeker tutmaktan iyi gözükeceğim diye ağız etmekten yoruldu.” -L. Tekin.
1181 ağız kalabalığına getirmek1) birini gereksiz sözlerle şaşırtmak 2) ilgisiz sözler söyleyerek asıl konudan uzaklaştırmak.
1182 ağız kullanmakduruma, ortama göre söz söylemek. Örn: Ben nasıl ağız kullanıyorsam sen de o yolda konuş.
1183 ağız satmakyüksekten atarak kendini övmek.
1184 ağız tamburası çalmak1) sözle avutmaya, oyalamaya çalışmak 2) soğuktan dişleri birbirine çarpmak, çenesi titremek.
1185 ağız yapmakbirini kandırmak, yanıltmak amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde konuşmak. Örn: “Kaçacağım, tövbeler olsun, bir fırsatını bulayım diye ağız yaptı.” -M. Ş. Esendal.
1186 ağız yaymakaçık ve dürüst konuşmaktan kaçınmak.
1187 ağızda dağılmakgenellikle hamur işi, iyi pişmiş ve lezzetli olmak.
1188 ağızda sakız gibi çiğnemekbir söz veya düşünceyi sık sık tekrarlayıp durmak.
1189 ağızdan ağıza dolaşmak (geçmek)bir söz herkes arasında söylenilmek. Örn: “Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir.” -Halikarnas Balıkçısı.
1190 ağlama duvarına dönmekherkesin şikâyetini, derdini dinler duruma gelmek.
1191 ağrısız başına kaşbastı bağlamak“kendine gereksiz yere iş çıkarmak” anlamında kullanılan bir söz.
1192 ağza (ağızlara) düşmekdedikodu konusu olmak.
1193 ağza alınmaz (alınmayacak)söylenmesi ayıp, çirkin (söz, küfür). Örn: “Bu ağza alınmaz söz üzerine karşıdakiler birden alevlendiler.” -O. C. Kaygılı.
1194 ağza almamakanmamak, sözünü etmemek. Örn: “Tövbekâr olduktan sonra eskiden işlediğimiz günahlar ağza alınmaz.” -H. E. Adıvar.
1195 ağza tat, boğaza feryat“miktarı çok az olan yiyecek” anlamında kullanılan bir söz.
1196 ağzı açık (bir karış açık) kalmakçok şaşırmak, şaşakalmak. Örn: “Başımı kaldırıp yukarı bakınca şaşkınlıktan ağzım açık kalıyor.” -A. Ümit.
1197 ağzı açık ayran delisi (budalası)1) yeni gördüğü her şeye şaşkınlıkla bakan 2) saf, bön.
1198 ağzı açık kalmakşaşırmak. Örn: “Dillere destan İstanbul nezaketini o evde gördüm, ağzım açık kaldı.” -A. Kutlu.
1199 ağzı burnu yerindeoldukça güzel, yakışıklı.
1200 ağzı çiriş çanağına dönmekağzı kuruyup acılaşmak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir