Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
1261 ağzını sıkı (pek) tutmaksır vermemek.
1262 ağzını toplamaksöylemekte olduğu kötü söz veya küfürleri kesmek. Örn: “Evvela ağzını topla! Ağzını bozarsan ben de senden aşağı kalmam.” -S. F. Abasıyanık.
1263 ağzını tutmak1) boşboğazlık etmemek 2) kötü söz söylememek 3) bir konuda arzu edilmeyen düşüncelerin açığa çıkmasını susarak önlemek.
1264 ağzının içi yangın yerine dönmekağzının tadı bozulmak, tat alma duyusunu yitirmek. Örn: “Ağzımın içi yangın yerine dönüp yine de ağrılar kesilmeyince çok sıkıntılı bir vaziyete düştüm.” -R. N. Güntekin.
1265 ağzının içine baktırmaksözlerini seve seve ve dikkatle dinletmek.
1266 ağzının kâhyası olmakbirinin alışkanlıklarına, davranışlarına, düzenine karışmak.
1267 ağzının mührü ileoruçlu olarak.
1268 ağzının payını (ölçüsünü) almakverilen karşılıkla bir kimseye söylediğine veya yaptığına pişman olmak.
1269 ağzının perhizi yok“ağzına geleni söyler” anlamında kullanılan bir söz.
1270 ağzının suyu akmakçok beğenip istemek, imrenmek. Örn: “Bu ziyafete elimiz erişmiyor, uzaktan ağzımın suyu akıyor.” -R. N. Güntekin.
1271 ağzının tadı bozulmak (kaçmak)bir kimsenin kurulu düzeni, dirliği bozulmak.
1272 ağzının tadını bilmek1) güzel yemeklerden anlamak 2) her şeyin güzelini, iyisini bilmek, anlamak. Örn: “Demek sen artık ağzının tadını bilmiyorsun! Demek senin hiçbir zevkin kalmamış!” -A. Ş. Hisar.
1273 ağzının tadını kaçırmak1) neşesini, keyfini bozmak. Örn: “Ben o kadınlardan değilim ki, evin büyüğü ben olacağım diye tutturup akılsızlıklarla ağzımın tadını kaçırayım.” -M. Ş. Esendal. 2) bir kimsenin kurulu düzenini bozmak.
1274 ağzıyla içmesini bilmeksözünü, sohbetini karşıdaki kişiyi incitmeyecek bir biçimde ayarlamak.
1275 ağzıyla kuş tutsa...“ne yapsa, ne kadar çaba ve ustalık gösterse” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Aktör, o her günkü pırtısını giyip de sahneye çıkarsa, ağzıyla kuş tutsa seyirciye Demirhane Müdürü olduğunu yutturamaz.” -S. F. Abasıyanık.
1276 ah almakbirinin ilenmesini üstüne çekmek.
1277 ah çekmekderin bir keder veya özlemle içten gelerek ah demek.
1278 ah etmek1) acı ile içini çekmek 2) mec. ilenmek. Örn: “Vakit vakit gözlerini kapayarak o herkesin / Ah ettiği sevda adlı günahkârı düşündün mü?” -E. B. Koryürek.
1279 ah vah etmek (demek)pişman olmak. Örn: “Yaptığım deliliğe ne zaman ah vah diyeceğimi bir kestirebilsem.” -S. F. Abasıyanık.
1280 ahbap çıkmakönceden tanışmış olmak. Örn: “Gümrükten itibaren her rast geldiği adamla ahbap çıktı.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
1281 ahenk almakuyumlu duruma gelmek.
1282 ahenk vermekdüzeni, uyumu sağlamak. Örn: “Türk diline en asil ahengini veren sanatkârı düşüneceğiz.” -O. S. Orhon.
1283 Ahfeş’in keçisi gibi başını sallamaksöylenen sözü anlama dan kafa sallayarak onaylamak.
1284 ahı çıkmakyaptığı ilenme, etkisini göstermek.
1285 ahı gitmek vahı kalmakiyice zayıflamak, iş göremez duruma gelmek.
1286 ahını yerde koymamaköcünü almak. Örn: “Sen öz babanın öcünü alamadın diye o da dedesinin ahını yerde mi koyacaktı?” -N. Hikmet.
1287 ahiretini yapmak (zenginleştirmek)hayır işleri yaparak sevap kazanmak.
1288 ahirette on parmağı yakasında olmakkendisine karşı sorumlu olan kimseden ahirette hesap sormak. Örn: “Artık sana dünyada rastlayamazsam yarın ahirette on parmağım yakanda olsun!” -H. R. Gürpınar.
1289 ahkâm çıkarmakkendi düşüncelerine dayanarak birtakım yargılara varmak.
1290 ahkâm kesmek1) çekinmeden kesin yargılarda bulunmak. Örn: “İşin içinde olmanın verdiği rahatlıkla bol keseden ahkâm kesen akıl hocalarının eleştirilerine hedef olmayı önleyemezler.” -T. Halman. 2) bilir bilmez konuşmak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir