1291 | ahkâm yürütmek | bir sözden kendi anlayışına göre sonuçlar çıkarmak. |
1292 | ahtapot gibi | 1) sırnaşık, yapışkan (kimse) 2) sömürmek amacıyla birçok işe, konuya el atan (kimse). |
1293 | ak sakaldan yok sakala gelmek | çok yaşlanıp iyice kuvvetten düşmek. |
1294 | akamete uğramak | başarısız olmak, sonuçsuz kalmak. |
1295 | akan sular durmak | itiraz edememek, söyleyecek sözü kalmamak. Örn: Böyle duru bir mantık karşısında akan sular duruyordu. -A. Kulin. |
1296 | akarı kokarı olmamak | bilinen herhangi bir eksiği, kusuru bulunmamak. Örn: Ev bize dar geliyor, çürük çarık, akarı kokarı eksik değil. -N. Kurşunlu. |
1297 | akarına bırakmak | işin sonucunu sabırla beklemek, doğal gelişmeyi beklemek. Örn: İçeriğin nasıl aktarılacağına dikkat etmiş, dilin olanaklarını akarına bırakmıştır. -S. İleri. |
1298 | akarsu gibi | aralıksız, kesintisiz. Örn: Cevapları pek açık ve akarsu gibi idi. -F. R. Atay. |
1299 | akı ak karası kara | beyaz tenli, kara gözlü, kara saçlı. |
1300 | akıl almak | danışmak, görüş almak. |
1301 | akıl almamak | inanılacak gibi olmamak, akla uygun gelmemek. |
1302 | akıl bırakmamak | kafa karıştırmak. |
1303 | akıl danışmak | bir konuda birinin görüşünü sormak. Örn: O cinayeti işlemeden evvel gelip bize akıl mı danıştın? -P. Safa. |
1304 | akıl durdurmak | bir şey çok şaşırtıcı olmak, insanı şaşırtmak. |
1305 | akıl erdirememek (ermemek) | 1) ne olduğunu anlayamamak, sırrını çözememek. Örn: Çalıştıkça da borcumuz azalacağına artıyor, işte buna bir türlü akıl erdiremiyorum. -Halikarnas Balıkçısı. 2) kabul edememek. |
1306 | akıl erdirmek | ne olduğunu anlamak, sırrını çözmek. Örn: Yaşadığımız müddetçe bu muammaya akıl erdirmek bizim için pek kabil değildi. -H. C. Yalçın. |
1307 | akıl ermek | anlamak, çözmek. |
1308 | akıl etmek | herhangi bir önlem veya çareyi zamanında düşünmek. Örn: Duvar saatine bakmayı akıl ettiğinde ise zihni adamakıllı bulandı. -İ. O. Anar. |
1309 | akıl havsala almamak | akla mantığa sığmamak. Örn: Artık bu kadarını akıl havsala alamaz. -R. H. Karay. |
1310 | akıl hocalığı taslamak | bir işte doğruyu, iyi olanı gösterdiğini sanmak. Örn: Burada akıl hocalığı taslıyorum ama ben böyle akılsızlıkları çok yapıp birkaç kere sorunla karşılaştım. -R. Erduran. |
1311 | akıl işi değil | akla uygun değil, doğru değil anlamında kullanılan bir söz. |
1312 | akıl öğretmek | birine nasıl davranacağını göstermek, yol göstermek, akıl vermek. Örn: Sana ne oluyor? Akıl öğretecek sen mi kaldın? -N. Hikmet. |
1313 | akıl vermek | akıl öğretmek. |
1314 | akıl yürütmek | 1) herhangi bir konuda fikir vermek 2) tahminde bulunmak. |
1315 | akılda tutmak | unutmamak. |
1316 | akıldan çıkarmak | 1) düşünmemek 2) unutmak. |
1317 | akıllı geçinmek | kendini çok akıllı sanmak. Örn: Akıllı geçinen kadınlardan beklenebilecek tepkileri vermedi hiç. -R. Erduran. |
1318 | akıllı olmak | gerçeklere uygun davranmak. Örn: Mesut olmak için akıllı olmak kifayet eder, baht, talih bunlar boş şeydir! -M. Ş. Esendal. |
1319 | akıllılık etmek | 1) yerinde ve uygun davranmak 2) uyanık davranmak. |
1320 | akılsızlık- akılsızlık etmek | düşüncesiz ve yersiz davranmak. |