| 1351 | aklı kalmak | beğendiği bir şeyi düşünmekten kendini alamamak. |
| 1352 | aklı karışmak | ne yapacağını bilememek, şaşırmak, bocalamak. |
| 1353 | aklı kesmek | 1) anlamak, idrak etmek 2) bir şeyin olabileceğine inanmak. Örn: Ağzımı aradı, rahat mıydım, burada okuyacağımı aklım kesmiş miydi? -A. Kutlu. |
| 1354 | aklı kesmemek | 1) anlayamamak, idrak edememek 2) sonucu tahmin edememek. |
| 1355 | aklı sonradan gelmek | 1) verdiği kararın yanlış olduğunu anlayıp vazgeçmek 2) bir şeyi sonradan hatırlayarak yapmak. |
| 1356 | aklı yatmak | anlamaya başlamak, olacağına inanmak. Örn: Söylediklerimin doğru olabileceğine aklı yatmaya başladı. -A. Ümit. |
| 1357 | aklı zıvanadan çıkmak | delirmek, aklını oynatmak. |
| 1358 | aklıma gelen başıma geldi | olmasından korktuğum şey oldu anlamında kullanılan bir söz. |
| 1359 | aklın süzgecinden geçirmek | etraflıca düşünmek, çok iyi muhakeme etmek. Örn: Aklın olmadıktan sonra istediğin denli deneylerden geç. O deneyleri aklın süzgecinden geçirmedikten sonra. -M. İzgü. |
| 1360 | aklına bir şey gelmek | hatırlamak. |
| 1361 | aklına düşmek | 1) hatırlamak. Örn: Kırmızı gül goncasına kavuştu / Sılada sevdiğim aklıma düştü -Halk türküsü. 2) kafasında bir düşünce doğmak. |
| 1362 | aklına esmek | daha önce düşünmemiş olduğu şeyi birden yapmaya karar vermek. Örn: O da, aklına ne eserse işleyen biri. -N. F. Kısakürek. |
| 1363 | aklına gelmek | 1) hatırlamak, anımsamak. Örn: Kız kaybolduktan sonra aklına geldi babası olduğu. -A. Ümit. 2) bir şeyi yapmayı düşünmek, tasarlamak. Örn: Bu düşünce aklına gelince delikanlı hemen söze başladı. -N. Hikmet. |
| 1364 | aklına getirmek | 1) hatırlatmak 2) olabileceğini düşünmek. Örn: Ve birdenbire o kendini, şimdiye kadar gelmediği, böyle olacağını aklına bile getirmediği bir yerde buldu. -N. Hikmet. |
| 1365 | aklına sığdırmak | bir şeyin olabileceğine inanmak, aklı almak. |
| 1366 | aklına sığmamak | 1) anlayamamak, kavrayamamak 2) olabileceğine inanmamak. |
| 1367 | aklına takmak | sürekli olarak bir şeyi düşünmek, bir düşünceye saplanıp kalmak. Örn: Tartışma, grevin nereden çıktığını aklına takanlar yüzünden büyüyüp genişledi. -N. Uygur. |
| 1368 | aklına turp sıkayım | tkz. aklına şaşayım. Örn: Bu soğukta vapurun burasında oturmayı akıl edenin aklına turp sıkayım. -S. F. Abasıyanık. |
| 1369 | aklına uymak | başka birinin düşüncesine göre iş yapmak, davranmak. Örn: Zaten bizim Hacer'in aklına uydum da geldim. -N. Hikmet. |
| 1370 | aklına yatmak | doğru olduğunu kabul etmek. Örn: Söyledikleri aklıma yattı, eli ayağı düzgün, iyi bir Türk kızı bulup evlenebilir, geç de olsa çoluk çocuğa karışabilirdim. -A. Ümit. |
| 1371 | aklına yelken etmek | düşüncesizce davranmak veya aklına geleni hemen yapmak. |
| 1372 | aklında kalmak | 1) hatırlamak. Örn: Aklımda kaldığına göre, Raşit çocukla aramızda ancak iki üç aylık bir fark var. -R. N. Güntekin. 2) unutamamak. |
| 1373 | aklından çıkarmamak | sürekli hatırlamak, unutmamak. Örn: Ben senin yengenim, amcanın karısıyım, bunu sakın aklından çıkarma! -P. Safa. |
| 1374 | aklından çıkmak | unutmak. |
| 1375 | aklından geçirmek | bir şeyi yapmayı düşünmek, tasarlamak. Örn: Aklından geçirdiği gerçekmiş gibi telaşlanmıştı. -N. Cumalı. |
| 1376 | aklından zoru olmak | akla sığmayacak işler yapmak. |
| 1377 | aklını (bir şeyle) bozmak | bir şey üzerine çok düşerek hep onunla uğraşıp durmak. |
| 1378 | aklını başına almak (toplamak, devşirmek) | akılsızca davranışlarda bulunmaktan kendini kurtarmak. Örn: Burası Ankara değil, aklını başına al, uslu otur. -R. H. Karay. |
| 1379 | aklını başka yere vermek | konuşulan konudan başka bir şey düşünür olmak. |
| 1380 | aklını devşirmek | aklı başına gelmek. |