1471 | Allah Allah! | 1) şaşma veya can sıkıntısı anlatan bir ünlem. Örn: Allah Allah! Köşedeki cılız erik ağacı böyle nasıl çiçeklenivermiş. -A. İlhan. 2) Türk askerinin hücum narası. Örn: Misilsiz Mehmetçiğin süngüsü ucunda Allah Allah diye bir ses ihtizaz eder. -N. F. |
1472 | Allah bana, ben de sana | şimdi sana borcumu ödeyecek param yok, kazanırsam öderim anlamında kullanılan bir söz. |
1473 | Allah bilir | 1) belli değil anlamında kullanılan bir söz. Örn: Yağmur yağar mı dersin? -Allah bilir! 2) bana öyle geliyor ki anlamında kullanılan bir söz. Örn: Allah bilir, bu kadarcık kestirdiği için bile bir araba dolusu laf edecekti. -E. Şafak. |
1474 | Allah bir dediğinden başka sözüne inanılmaz | birinin çok yalancı olduğunu anlatmak için söylenen bir söz. |
1475 | Allah derim | yapılan bir iş için sorulan ne dersin? sorusuna karşı söyleyecek başka söz bulamıyorum anlamında kullanılan bir söz. |
1476 | Allah için | gerçekten, doğrusu. Örn: Allah için kız buna layık görünüyordu. -H. E. Adıvar. |
1477 | Allah manda şifalığı versin | tkz. çok veya ağır yemek yiyenler için söylenen bir söz. |
1478 | Allah ne verdiyse | yiyecek olarak evde ne varsa anlamında kullanılan bir söz. |
1479 | Allah övmüş de yaratmış | çok güzel olanlar için söylenen bir söz. |
1480 | Allah vere de | inşallah, dileriz ki anlamında kullanılan iyi dilek sözü. Örn: Allah vere de yağmur yağmasa. |
1481 | Allah yürü ya kulum demiş | az zamanda çok para kazananlar veya işinde çok ilerleyenler için söylenen bir söz. Örn: Son yıllarda Allah yürü ya kulum demiş ve birdenbire ünlü bir iş adamı oluvermiştir. -İ. Aral. |
1482 | Allaha emanet | 1) Tanrı esirgesin anlamında birini överken söylenen bir söz. Örn: Allah'a emanet, iyi çocuktur. 2) tutar yanı olmayan kimse veya nesne için şaka yollu söylenen bir söz. |
1483 | Allah'a ısmarladık | ayrılanın kalan veya kalanlara söylediği bir iyi dilek sözü. |
1484 | allahı çok, insanı az bir yer | pek ıssız ve kuytu bir yer. |
1485 | Allahın adamı | garip, saf, zavallı (kimse). |
1486 | Allahın belası | sıkıntı veren, kötü olan. |
1487 | Allahın binasını yıkmak | kendini veya başkasını öldürmek. |
1488 | Allahın cezası | pek yaramaz, şirret. |
1489 | Allahın emri | kader. |
1490 | Allahın evi | 1) cami, mescit 2) Kâbe 3) mec. insan gönlü. |
1491 | Allahın gazabı | çok sıkıntı veren şey. |
1492 | Allahın günü | hemen hemen her gün. |
1493 | Allahın hikmeti | beklenmeyen, sebebi anlaşılmayan veya şaşılan şeyler için kullanılan bir söz. Örn: Allahın hikmeti, kayanın içinde kocaman bir ağaç bitmiş. |
1494 | Allah'ın işine bak | bir işin, bir olayın beklenmedik, şaşılacak bir durum alması karşısında kullanılan bir söz. |
1495 | Allahın kulu | insan, kimse, kişi. Örn: Burada yol gösterecek bir Allah'ın kulu yok mu? |
1496 | Allahından bulsun | ben kendisine bir şey yapmayacağım, yaptığı kötülüğün cezasını Tanrı versin anlamında kullanılan bir söz. |
1497 | Allahını seversen | olması ve gerçekleşmesi çok istenilen bir durum karşısında kullanılan yalvarma sözü. |
1498 | allahlık Ali Bey | hiçbir şeyle ilgilenmeyen, olaylardan habersiz olan. |
1499 | Allahtan | 1) iyi ki. Örn: Allah'tan sessizdi sarhoşluğu. -C. Uçuk. 2) yaradılıştan. Örn: Gözleri Allah'tan sürmeli. |
1500 | Allahtan korkmaz | can yakıcı, insafsız, acımasız. |