1621 | arada kaynamak | karışık bir durumda gereken ilgiyi görmemek. |
1622 | aradan çekilmek | 1) ara bulucu olmaktan vazgeçmek 2) herhangi bir iş yapılırken işi başkalarına bırakmak, ilişiğini kesmek. |
1623 | aradan çıkarmak | birçok işten birini yapıp bitirivermek. |
1624 | aradan çıkmak | 1) yapılması gereken öteki işlerle uğraşılabilmesi için bir iş önce bitirilmek 2) sıkışık bir durumda, sıkıntılı bir zamanda işe engel olan kimse oradan uzaklaşmak 3) kendini bir sorunun, bir davanın dışında tutmak. |
1625 | aradan kaldırmak | iş yapma imkânını yok etmek. |
1626 | aradan sıyrılmak | 1) kötü bir işten kendini kurtarmak 2) mec. çatışan gruplar arasındaki rekabetten yararlanarak öne çıkmak 3) sp. yarışta rakiplerinden uzaklaşmak, öne çıkmak. |
1627 | Arafatta soyulmuş hacıya dönmek | her şeyini kaybedip çırılçıplak kalmak, çaresiz kalmak. |
1628 | araları limoni olmak | aralarında hafif bir kırgınlık olmak. |
1629 | araları şekerrenk (serin) olmak | iki kişi arasında dostluk ilişkileri bozuk olmak. Örn: Vergi kâtibi ile de araları şekerrenk olmuştu. -E. E. Talu. |
1630 | aralarına kara kedi girmek | iki dost birbirine gücenmek, iki dostun arasına soğukluk girmek. |
1631 | aralarında dağlar kadar fark olmak | aralarında her yönden büyük ayrılıklar bulunmak, benzer nitelikler çok az olmak. |
1632 | aralarındaki buzları eritmek | kırgınlığı, küslüğü ortadan kaldırmak. Örn: Kerim ve karısı Necla aralarındaki buzları eritmek amacıyla otele gelmişlerdir. -İ. Aral. |
1633 | aralarından kara kedi geçmek | birbirinden soğumak, aralarına soğukluk girmek. |
1634 | aralarından su sızmamak | aralarında çok yakın, sıkı fıkı arkadaşlık bulunmak. Örn: Bir vakitler aralarından su sızmayan o dünya ahiret kardeş hatun kişiler, şimdi birbirlerini çekemiyor, birbirlerinin arkasından söylemediklerini bırakmıyorlardı. -H. Taner. |
1635 | aralık vermek | 1) yeniden başlamak üzere bir işi kısa süre bırakmak 2) harfler veya satırlar arasında boşluk bırakmak. |
1636 | arap gibi olmak | simsiyah olmak, kararmak. |
1637 | arap olayım | söylenen bir şeyin doğruluğuna inandırmak için söylediğim söz doğru değilse kararayım, esmerleşeyim anlamında kullanılan bir söz. Örn: Yalan söylüyorsam arap olayım. |
1638 | Arap uyandı (Arapın gözü açıldı) | geçen bir olaydan ders alındığını anlatan bir söz. |
1639 | Arapın yalellisi gibi | yalelli gibi. |
1640 | arapsaçına dönmek | işler çok karışıp çözümlenmesi güç bir duruma gelmek. |
1641 | arası (araları) açılmak (açık olmak, bozulmak) | arkadaşlıkları sarsılmak, arkadaşlık bağları kopmak, birbirine darılmak. Örn: O ara garajcı ile de araları açıldığından tiyatroculuk oyununu bırakıp dergicilik oyununa geçtiler. -H. Taner. |
1642 | arası geçmeden | vakit geçmeden, sıcağı sıcağına. |
1643 | arasına (aralarına) karışmak | büyüyüp yetişmek. |
1644 | arasını (aralarını) açmak (bozmak) | iki kişi arasındaki dostluğu, ilişkiyi bozmak. |
1645 | arasını (aralarını) bulmak | araları bozulmuş iki kişiyi uzlaştırmak, barıştırmak. Örn: Emine ile aralarını bulmaya çalışacağını söyledi. -H. E. Adıvar. |
1646 | araya (aralarına) soğukluk girmek | arada kırgınlık oluşmak. Örn: Hiç cevap vermedi, ağlamaya başladı ama aramıza soğukluk girdi. -R. Erduran. |
1647 | araya almak | 1) bir çevreye kabul etmek 2) argo dövmek. |
1648 | araya girmek | 1) iki kişinin arasındaki bir işe karışmak 2) iki kişiyi uzlaştırmaya çalışmak 3) bir iş yapılırken ona engel olacak başka bir şey çıkmak. |
1649 | araya gitmek | harcanmak, karışıklığa kurban olmak. |
1650 | araya kaynayıp gitmek | göz ardı edilmek. Örn: Bu arada üç beş yazarın üretimi de araya kaynayıp gidiyor. -N. Meriç. |