1681 | arkada kalmak | 1) geriden gelmek, geride kalmak 2) değerce ileride olanların arkasında kalmak, ileri gidememek. |
1682 | arkadan söylemek | kendisi bulunmadığı bir yerde bir kimseyi çekiştirmek, dedikodusunu yapmak. |
1683 | arkadan vurmak | bir kimse kendisine güvenen ve inanan birine gizlice kötülük etmek. |
1684 | arkadaş değil, arka taşı | zarar veren arkadaş için söylenen bir söz. |
1685 | arkası alınmak | sona erdirilmek, bitirilmek, bir yerde durdurulmak. Örn: Kaçakçılığın arkası alındı. |
1686 | arkası olmamak | kayıracak kimsesi olmamak. |
1687 | arkası yere gelmemek | sırtı yere gelmemek. |
1688 | arkasına (bile) bakmadan gitmek (kaçmak) | arkada kalanlarla ilgilenmeden bir yerden hızlıca ayrılmak. Örn: O kadar korktular, o kadar pıstılar ki arkalarına bile bakmadan kaçmaya başladılar. -İ. O. Anar. |
1689 | arkasına almak | 1) sırtına yüklemek, taşımak 2) mec. desteğini sağlamak. |
1690 | arkasında dolaşmak (gezmek) | bir işi yaptırmak için ilgili veya yetkili bir kimsenin uğradığı yerlere giderek görüşme fırsatı aramak. |
1691 | arkasında yumurta küfesi yok ya! (olmamak) | sırtında yumurta küfesi yok ya! |
1692 | arkasından atlı kovalamak | bir işi gereksiz bir telaşla yapmak. |
1693 | arkasından atmak (konuşmak) | dedikodusunu yapmak. |
1694 | arkasından koşmak | 1) iş yaptırmak için birinin arzusunu kollamak, görüşme fırsatı aramak 2) birine çok ilgi duymak. |
1695 | arkasından sürüklemek | arkasından gelmesini sağlamak. |
1696 | arkasından teneke çalmak | tenekeye sopa vb. ile vurarak giden bir kişiye hakaret etmek. |
1697 | arkasından zil takıp oynamak | birinin bir yerden ayrılmasına veya bir işte başarısızlığa uğramasına çok sevinmek. |
1698 | arkasını (bir şeye) vermek | dönmek. Örn: Ateşe arkasını verdi. |
1699 | arkasını (birine) vermek | birinin koruyuculuğuna güvenmek. |
1700 | arkasını almak | bir işi tamamlamak. |
1701 | arkasını bırakmak | peşini bırakmak. |
1702 | arkasını getirememek | başladığı bir işi sürdürüp sona erdirememek. |
1703 | arkasını sağlama almak | bir işe başlarken çok güçlü bir destek bulmuş olmak. |
1704 | arkaya bırakmak (koymak) | sonraya, başka zamana bırakmak, ertelemek. |
1705 | arkaya kalmak | geride kalmak, sonraya kalmak, geriden gelmek. |
1706 | arma donatmak | den. armayı yerli yerine koymak. |
1707 | arma soymak | den. hareketli olan armayı, limanda kışlamak, yağmur ve kardan korumak amacıyla bir süre için sökmek. |
1708 | arma uçurmak (budatmak) | den. armayı rüzgâra kaptırmak. |
1709 | armudun sapı var, üzümün (kirazın) çöpü var demek | her şeye kusur bulmak, hiçbir şeyi beğenmemek. |
1710 | armut gibi | çok anlayışsız, bön. |