Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
1831 ayağına sağlık“gelmen çok memnun etti” anlamında kullanılan bir söz.
1832 ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim?seyrek gelen bir konuğa yarı sitem, yarı sevinçle söylenen söz.
1833 ayağına sıkmakayağına ateş ederek tehdit amacıyla gözdağı vermek.
1834 ayağına üşenmemekhamarat olmak, ayak işlerini bıkmadan, yorulmadan yapmak.
1835 ayağını (ayaklarını) öpeyim hlk. “yalvarırım” anlamında kullanılan bir söz.
1836 ayağını (ayaklarını) sürümek1) verilen bir işi ağırdan almak 2) bir yerden uzaklaşmak üzere bulunmak 3) halk inanışına göre bir kimse gelirken ardından başkalarının da gelmesine yol açmak 4) ölmek üzere olmak.
1837 ayağını alamamak1) ağrı veya uyuşma dolayısıyla ayağını oynatamamak 2) alışılan bir yere gitmekten kendini alamamak.
1838 ayağını bağlamakengel olmak.
1839 ayağını denk almak1) başkalarının kendisine yapma ihtimali bulunan kötülüklere karşı uyanık davranmak 2) dikkat etmek. Örn: “Ayağınızı denk alıp, bu sorunu bir an evvel çözümlemenizi istiyorum.” -R. Mağden.
1840 ayağını denk basmakdikkatli ve uyanık davranmak.
1841 ayağını giymekayakkabısını giymek.
1842 ayağını kaydırmakbir yolunu bulup birini işinden veya görevinden uzaklaştırmak. Örn: “Hatta vekilin bile ayağını kendisinin kaydırdığını iddia ediyor.” -H. Taner.
1843 ayağını tek almakbir işte iyi düşünüp dikkatli davranmak.
1844 ayağının (ayaklarının) altını öpeyim“yalvarırım” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Dadıcığım merhamet... Ayaklarının altını öpeyim...” -H. R. Gürpınar.
1845 ayağının altına karpuz kabuğu koymakbir yolunu bulup bir kimseyi düzenle işinden uzaklaştırmak.
1846 ayağının bağını çözmek1) karısını boşamak 2) sıkıntılı bir durumdan kurtulmak.
1847 ayağının pabucunu başına giymek1) dengi olmayan bir kimseyle evlenmek 2) değersiz bir kimseyi üstün bir yere geçirmek.
1848 ayağının tozu ileyoldan gelir gelmez, henüz dinlenmeden. Örn: “Halep'ten İstanbul'a döndüğü gün ayağının tozu ile devrin padişahını görmeye gitmişti.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
1849 ayağının tozunu silmedenayağının tozu ile.
1850 ayak açmak (vermek)âşıklar arasındaki tartışmalarda veya sıralı söyleyişlerde söze başlamak amacıyla kelime, kelimeler takımı, dize, beyit ile konuyu belirtmek.
1851 ayak almak müz. hlk. ayak, çalınan çalgıya uymak.
1852 ayak atmak1) girmek. Örn: “Kalabalıktan en hoşlanan insan vagona ayak attı mı derhâl bir inziva hastalığına tutulur.” -R. N. Güntekin. 2) ilk kez gitmek.
1853 ayak bağı olmakbir yere gidilmesine veya bir işin yapılmasına engel olmak. Örn: Bu çocuk bana ayak bağı oluyor.
1854 ayak basmak1) bir yere varmak, ulaşmak. Örn: “Bu bahçeye ayak bastığım andan beri toprağın iyiliğini kendimde hissediyordum.” -K. Bilbaşar. 2) girmek, gelmek, uğramak. Örn: “Köy evinin içine ayak basar basmaz, elbette bir saman ve hafif tezek kokusu duyulur.” -S.
1855 ayak basmamakbir yere hiç uğramamak. Örn: “Tevfik'in kızı, kendi evladı gibi büyüttüğüm çocuk, konağa ayak basmıyor.” -H. E. Adıvar.
1856 ayak çekmekkandırmaya çalışmak, avutmak.
1857 ayak diremekbir düşünceyi, bir davranışı sonuna kadar sürdürmek, kendi tutumundan şaşmamak. Örn: “İnek sütü içmemekte hep böyle ayak direyecek misiniz?” -N. Hikmet.
1858 ayak oyununa gelmekkandırılmak.
1859 ayak sürümek1) verilen bir işi ağırdan almak 2) gönderilen yere isteği ile gitmemek.
1860 ayak tutmak hlk. 1) mâni yarışmalarında karşısındakine uyması gereken uyağı vermek. Örn: “Mânicilerden biri 'gülerler' diye bir ayak tutar, ona biri karşılık verir.” -S. Birsel. 2) öncülük etmek 3) söz açmak 4) ileride söylenecek bir söze önceden zemin hazırlamak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir