2041 | baş (başı) çekmek | herhangi bir konuda önde gitmek, önayak olmak. Örn: Hacı Reşit'in dükkânında post kuran orta yolcular arasında Muallim Naci başı çeker. -S. Birsel. |
2042 | baş ağrıtmak | tedirgin etmek, bıkkınlık vermek, can sıkmak. |
2043 | baş aşağı düşmek | kişiliğinden kaybederek toplum içindeki durumu sarsılmak. Örn: Onun için hayatın bütün kanunu, bütün manası bu baş aşağı düşüşteydi. -Y. K. Karaosmanoğlu. |
2044 | baş aşağı etmek | tersine çevirmek. |
2045 | baş aşağı gelmek | tepesi üstü düşmek. |
2046 | baş aşağı gitmek | işleri ters gitmek, sürekli zarar etmek. |
2047 | baş bağlamak | 1) başına bir örtü örtmek 2) başak vermek 3) birine veya bir şeye bağlanmak, intisap etmek 4) hlk. nişanlanmak. |
2048 | baş başa bırakmak | birinin, bir şeyle veya bir kimseyle yalnız kalmasını sağlamak. Örn: İçten içe bu duruma memnun olarak onları kavgalarıyla baş başa bıraktım. -A. Ümit. |
2049 | baş başa olmak | birlikte bulunmak, beraber yaşamak. Örn: Keyfimizce yaşamamıza mâni olur, baş başa olmamızı tercih ederim. -R. H. Karay. |
2050 | baş başa vermek | 1) iki veya daha çok kimse bir kenara çekilip konuşmak. Örn: Nahiye müdürü, mebus ve belediye reisi ile baş başa vererek bir şeyler konuşuyor. -R. N. Güntekin. 2) dayanışmak. Örn: Neydi onunla böyle sıkı fıkı baş başa vermen, gizli planlar kuracak te |
2051 | baş bulmak | kazanç bırakmak. Örn: Bu fiyata verirsem baş bulmaz. |
2052 | baş çevirtmek | 1) başı arkaya doğru döndürtmek 2) mec. birinin arkasından hayranlıkla baktırmak. Örn: Uzun boyu, kumral saçları, sevimli çehresiyle birçok kadınlara sokakta baş çevirtiyordu. -H. C. Yalçın. |
2053 | baş döndürmek | başarıdan, gururdan, sevinçten çok mutlu duruma getirmek, aşırı heyecanlandırmak. Örn: Ordu karargâhına giriş, artık bir mabede çıkılıyor gibi baş döndürür. -F. R. Atay. |
2054 | baş edememek | 1) gücü yetmemek 2) engel olamamak. |
2055 | baş eğmek | 1) saygı göstermek için baş eğerek selamlamak. Örn: Ulema, şeyhler, yerden selam verdiler, baş eğip el öptüler. -R. E. Ünaydın. 2) direnmekten vazgeçip buyruk altına girmek. Örn: Gittikçe yükselen başı Allah'a kalkıyor / Asrın baş eğdi sandığı at şah |
2056 | baş eldeyken | ölmeden, yaşarken, sağken. |
2057 | baş etmek | 1) gücü yetmek. Örn: Ben onlarla baş etmeye çalışıyordum ki Hasan'ın kapısı birden açıldı. -E. Bener. 2) başarı kazanmak. |
2058 | baş gelmek | yenmek, gücü yetmek. Örn: Bir orduya baş gelir. |
2059 | baş göstermek | belirmek, ortaya çıkmak, zuhur etmek, vuku bulmak. Örn: Komün üyeleri arasında sorunlar baş göstermeye başladı. -A. Ümit. |
2060 | baş göz etmek | hlk. evlendirmek. Örn: Oğullarının artık normal bir yaşam süreceğini sanan anne baba ona güzel de bir kız bularak baş göz etmişler. -A. Ümit. |
2061 | baş göz olmak | hlk. evlenmek. |
2062 | baş kesmek | selam vermek için baş eğmek. Örn: Gülerken de göğsünün sağ köşesine baş kesmeyi unutmaz. -S. Birsel. |
2063 | baş kıç vurmak | den. baştan gelen dalgalarla gemi, başı ve kıçı üzerinde inip kalkmak. |
2064 | baş koşmak | bir işi başarmak için çalışmak. Örn: Artık evde herkesten fazla bağırıp gülmüyor, çocuklarla eskisi gibi baş koşmuyordu. -R. N. Güntekin. |
2065 | baş olmak | 1) küçük bir işte de olsa başta olmak, sözü dinlenir bir kimse olmak 2) önde gelmek, lider olmak. Örn: Hep baş olmaya bakarız ve olduktan sonra nasihat veririz. -B. Felek. |
2066 | baş tacı etmek | çok sevmek ve saymak, el üstünde tutmak. |
2067 | baş üstünde yeri var | büyük bir saygı ve ilgi ile karşılanır veya ağırlanır anlamında kullanılan bir söz. |
2068 | baş vermek | 1) çıban olgunlaşmak 2) buğday vb. bitkiler başak bağlamaya başlamak, başak oluşmak 3) gemi, kayık vb.ni döndürmek, çevirmek. Örn: En sonunda rüzgârların istikametine baş verdi. -S. F. Abasıyanık. 4) ortaya çıkmak, belirmek. Örn: Fransızlardan, neler |
2069 | baş yakmak | kötü duruma düşürmek. |
2070 | baş yemek | 1) birinin ölümüne veya yok olmasına sebep olmak 2) birinin güç duruma düşmesine yol açmak. |