2101 | başıboş kalmak | baskı altında bulunmamak, karışanı, görüşeni olmamak. |
2102 | başım gözüm üstüne | belirtilen istekleri içtenlikle yapmayı kabul etmeyi anlatan bir söz. |
2103 | başımla beraber | memnunlukla, seve seve. Örn: Ben de postu senin eve sererim. A, gel Sedat, başımla beraber. -S. F. Abasıyanık. |
2104 | başına (...) gelmek | kötü bir durumla karşı karşıya kalmak. Örn: Yarın senin de başına bir felaket gelmesinden çok korkuyorum. -H. Topuz. |
2105 | başına balta kesilmek (olmak) | sürekli istemek, ısrar etmek, inat etmek. Örn: Bir kere tadına varanlar, yine ondan ver diye başıma balta kesiliyorlar. -H. R. Gürpınar. |
2106 | başına bela açmak | kötü bir olay dolayısıyla dert sahibi olmak. Örn: Şu Yaşar kaçakçılıkla başına bir bela açabilir. -N. Araz. |
2107 | başına bela almak | bir sorunla karşılaşmak, kötü bir duruma düşmek. Örn: Al başına belayı, bir de hasta bakıcılık edeceğiz. -Z. Selimoğlu. |
2108 | başına bela olmak (kesilmek) | sıkıntı vermek, tedirgin etmek, musallat olmak. Örn: Yazdığın mektuplar, yaptığın itiraflar, anlattığın sırlar cümleten başına bela olur sonradan. -E. Şafak. |
2109 | başına bir hâl gelmek | 1) kötü bir duruma uğramak 2) ölüm ihtimali olmak. |
2110 | başına çalsın! | birine verilmek istenilen bir şeyin öfke ve nefretle geri çevrildiğini anlatmak için kullanılan bir söz. |
2111 | başına çıkarmak | şımartmak, çok yüz vermek. |
2112 | başına dert açmak | kendini kötü ve zor bir duruma düşürmek. Örn: Giderayak başımıza yeni bir dert açmayasın! -A. İlhan. |
2113 | başına devlet (talih) kuşu konmak | beklemediği büyük bir nimeti ele geçirmek. |
2114 | başına dikmek | 1) birini veya bir şeyi korumak için bir kimseyi görevlendirmek. Örn: Başıma bir nöbetçi diktikten sonra bırakıp gitti. -T. Buğra. 2) bir içeceği kabı yukarı kaldırarak sonuna dek içmek. Örn: Orada alışmışlar, su yerine lık lık lık bira şişesini dike |
2115 | başına dolamak | musallat etmek. |
2116 | başına dünyanın belasını sarmak | büyük felaket getirmek. Örn: Sonradan Kayabaşı'nın başına ve bizim başımıza dünyanın belasını saracak kadar zengindik. -T. Dursun K. |
2117 | başına geçirmek | 1) başına giymek. Örn: Şapkasını başına geçirdi. 2) bir şeyi öfke ile birisinin başına vurmak. Örn: Şimdi tencereyi başına geçiririm! |
2118 | başına iş açmak | uğraştırıcı ve üzücü bir işin çıkmasına yol açmak. Örn: Herkesten size ne? Çocuğun başına iş açacaksınız. -N. Hikmet. |
2119 | başına iş çıkarmak | istenilmeyen veya uğraştırıcı bir işe yol açmak. |
2120 | başına iş çıkmak | hoşa gitmeyen ve beklenmedik bir iş veya olayla karşılaşmak. |
2121 | başına kakmak (kakınç etmek) | yapılan bir iyiliği yüzüne vurarak birini üzmek. Örn: Ali Rıza Bey onu şirkete yerleştirmekle Allah razı olsun, büyük bir iyilik etmişti. Fakat onu ikide birde başına kakması doğru olmazdı. -R. N. Güntekin. |
2122 | başına kan çıkmak | öfkelenmek, hiddete kapılmak, kontrolünü yitirmek. Örn: Bizim merkez memuru celallidir, başına çabuk kan çıkar, hatırınızı kıracak şeyler yapar. -P. Safa. |
2123 | başına karalar bağlamak | çok kederlenmek. |
2124 | başına taç etmek | çok değer vermek, ilgi göstermek. |
2125 | başına taş düşmek (yağmak) | felakete uğramak. |
2126 | başına vur, ağzından lokmasını al | uysal ve sessiz kimseler için kullanılan bir söz. Örn: Temizdim, sakindim, başıma vur, ağzımdan lokmamı al. -A. Gündüz. |
2127 | başına vurmak | 1) içki, gaz veya sıcak baş ağrısı yapmak 2) dayanamaz olmak. Örn: Bekârlık başına vurdu. 3) ne yapacağını bilemez hâle gelmek. Örn: Bu harp başına vurdu galiba, sapıtmışsın sen. -R. Erduran. |
2128 | başına yıkmak | harap etmek, zor durumda bırakmak. Örn: Babamın evinden çıktım / Evini başına yıktım -Halk türküsü. |
2129 | başında kavak yeli esmek | 1) genç sorumluluk duygusundan uzak, zevk, eğlence peşinde koşmak. Örn: Kocası yaşlı diye genç bir kadının başında kavak yelleri estiğine hükmetmek lazım gelmez. -R. H. Karay. 2) gerçekleşmeyecek şeyler düşünerek vakit geçirmek. |
2130 | başında paralansın | yapılan bir iyilik çok söylendiğinde o iyiliğin artık istenmediğini belirten bir söz. |