2281 | beyni sulanmak | düzgün düşünemez olmak, bunamak. Örn: Beyni sulanan bu ayyaş, iğrenç mahluku onlara anlatmakta ne fayda olabilirdi. -M. Yesari. |
2282 | beyninde şimşekler çakmak | 1) çok üzülmek, sarsılmak 2) zihninde birden bir düşünce doğmak. |
2283 | beyninden vurulmuşa dönmek | beklenmedik bir durum karşısında olağanüstü bir üzüntü ve şaşkınlığa uğramak. Örn: Bu satırları okuyunca Mustafa beyninden vurulmuşa döndü. -E. Bener. |
2284 | beynine girmek | herhangi bir konuda birisini yönlendirmek, ikna etmek. |
2285 | beynine vurmak | içki etkisiyle ne yaptığını bilemez duruma gelmek. |
2286 | beynini kemirmek | rahatsızlık vermek, huzurunu kaçırmak. Örn: İşte birkaç zamandır beynini kemiren şüphe. Örn: Ben deli miyim? -H. R. Gürpınar. |
2287 | bez bağlamak | 1) bebeklere altlarını kirletmesinler diye bez koymak 2) dileğin yerine gelmesi ümidiyle yatıra bir parça çaput veya eski kumaş parçası bağlamak. |
2288 | bezginlik getirmek | usanmak, bıkmak. |
2289 | bezini yıkamak | 1) bebeklerin altına bağlanan bezi temizlemek 2) mec. çok emek sarf etmek. Örn: Ben senin az mı bezini yıkadım. |
2290 | bıçak altına yatmak | ameliyat olmak. |
2291 | bıçak atmak | 1) bir hedefe bıçak fırlatmak 2) bıçaklamak 3) ameliyat etmek. |
2292 | bıçak bıçağa gelmek | bıçakla birbirine saldıracak kadar zorlu kavga etmek. |
2293 | bıçak çekmek | üzerindeki bıçağı birden eline alarak birine saplamaya hazırlanmak. Örn: Köy delikanlılarının bıçak çekmeye elleri bile değmedi. -M. Ş. Esendal. |
2294 | bıçak gibi | ince, keskin. |
2295 | bıçak gibi kesilmek | söz, konuşma, sohbet birden bitmek, duruvermek. Örn: Bu tatlı sohbetin arasında kapı çalındı, lakırtıları bıçak gibi kesildi. -H. E. Adıvar. |
2296 | bıçak gibi kesmek | 1) çok keskin olmak 2) birdenbire ve tamamen ortadan kaldırmak. |
2297 | bıçak gibi saplanmak | sancı, ağrı birden ve güçlü olarak gelmek. |
2298 | bıçak kemiğe dayanmak | çekilen sıkıntı artık katlanılamayacak bir duruma gelmek. Örn: Bıçak kemiğe dayandı mı başkaldırır, canını sakınmaz, hakkını ister. -A. Ağaoğlu. |
2299 | bıçak silmek | bir işi bitirmek. |
2300 | bıçak suyu kesiyor | çok körleşmiş anlamında kullanılan bir söz. |
2301 | bıçak vurmak | 1) bıçakla kesmek 2) bıçaklamak. |
2302 | bıkkınlık gelmek | bıkmak, usanmak, bunalmak. Örn: Zaman olur, en yakın arkadaşından bile bıkkınlık gelir insana. -K. Korcan. |
2303 | bıkkınlık vermek | bir şeyi sürekli tekrarlayarak karşısındakini usandırmak. |
2304 | bıldırcın gibi | kısa boylu, dolgunca, alımlı (kadın). |
2305 | bırak Allahını seversen | bir kimse veya nesnenin değersizliğini belirtmek için kullanılan bir söz. |
2306 | bırak ki | varsay ki. Örn: Filan hekim, dediler, geldi baktı, anlamadı / Bırak ki anlasalar var mı çare hiç, ne gezer -M. A. Ersoy. |
2307 | bıyığı (bıyıkları) terlemek | bıyığı yeni yeni çıkmaya başlamak. Örn: Çocukları ve bıyıkları terlemeye yüz tutmuşları selamlıktan çağırdılar. -R. H. Karay. |
2308 | bıyığını balta kesmez olmak | kimseden korkusu olmamak. |
2309 | bıyığını silmek | bir işi olmuş bitmiş sayarak onunla uğraşmaktan vazgeçmek. |
2310 | bıyık altından gülmek | birinin durumuna belli etmemeye çalışarak gülümsemek. Örn: Sanki yarım ağız söylediğimi anlamış gibi bıyık altından gülerek şöyle bir süzüyor beni. -A. Ümit. |