Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
2461 bire ... vermek1) buğday, arpa, nohut, fasulye vb. ürünler için toprak, kullanılan tohumun belli bir katı kadar ürün vermek 2) şans oyunlarında verilen paradan daha fazla para kazandırmak.
2462 bire beş katmakbire bin katmak. Örn: “Rahmi'nin neyi var neyi yoksa özellikle de son zamanda aldıklarını, bire beş katarak sayanlar ... çıktı.” -T. Buğra.
2463 bire bin katmakçok abartmak. Örn: “Hiç merak etmeyin, hep bire bin katarak anlatır.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
2464 biri eşikte biri beşikteküçük çocuğu çok olan kimseler için söylenen bir söz.
2465 birinci elden kaynağa gitmekbilimsel çalışmalarda kaynakların aslına, özgününe dayanmak.
2466 birinci gelmek (çıkmak)birçokları arasında en iyi olarak seçilmek.
2467 birisinden biriiçlerinden biri, birkaç kişiden herhangi biri.
2468 birlik olmakbir işi yapmak için anlaşmak. Örn: “Bu ayıbı işleyenlerle birlik olmayı bir türlü kibrime yediremiyorum.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
2469 bis yapmakseyirci, beğenilen bir konserin sonunda tempolu biçimde alkışlayarak sanatçıyı veya sanatçıları bir eser seslendirmesi için yeniden sahneye çağırmak.
2470 bismillah demekbir işe uğurlu olması dileği ile başlamak.
2471 bitap düşmekçok yorulmak, yorgun düşmek. Örn: “Sabaha doğru bitap düştü, onun kucağında uyuyakaldı.” -R. N. Güntekin.
2472 biti kanlanmaksıkıntı içinde yaşayan bir kişi para ve varlık yönünden güçlenmek. Örn: “Fakat geçim durumunu az çok düzene sokmuş ve biti kanlanmışlar için rütbe ve şeref, paranın da üstündedir.” -R. N. Güntekin.
2473 bitmek tükenmek bilmemekbir türlü sonu gelmemek, eksilmemek. Örn: “Kendisine ikram edilen kahveyi içerken her nefes alış verişinde göğsündeki taşın o bitmek tükenmek bilmez takırtıları duyuluyordu.” -İ. O. Anar.
2474 bitmez (bitip) tükenmezbitmeyen, sonu gelmeyen, uçsuz bucaksız. Örn: “Kırk yıl bana bitmez tükenmez çok uzun bir süre gibi görünürdü.” -N. Cumalı.
2475 bize de mi lolo?“işin içinde bir iş olduğunu bilmez miyiz sanıyorsunuz?” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Şehir uşağıyız. Bize de mi lolo? Bu işin içinde bir karı dalaveresi olduğunu anladım.” -H. R. Gürpınar.
2476 boca etmek1) geminin başını rüzgâr almayan tarafa çevirmek. Örn: “Ne var ki Ateşoğlu dümendeydi. Yükseldi, yine boca etti.” -Halikarnas Balıkçısı. 2) mec. birden çevirip boşaltmak, dökmek. Örn: “Şarap koyuyorum diye sirke şişesini boca etmişsin.” -H. R. Gürpınar.
2477 bocuk domuzuna dönmekçok semiz ve besili olmak.
2478 bocur bocur kabarmakduygulanıp içi kabarmak.
2479 bodur kalmak1) boyu uzamamak. Örn: “Boyu bosu kötü toprağa düşmüş İdris ağacı gibi bodur kalmış.” -Y. K. Karaosmanoğlu. 2) mec. gelişmemek.
2480 boğa gibiçok güçlü görünen, vücudu iyi gelişmiş (delikanlı).
2481 boğaya çekmekineği boğa ile cinsel ilişkide bulundurmak.
2482 boğaya gelmekçiftleşme zamanı gelmek.
2483 boğaz açmakağaçların dibini kazarak toprağı kabartmak.
2484 boğaz boğaza gelmekzorlu kavga etmek. Örn: “Birbiriyle boğaz boğaza gelen okul çocuklarını, Samet'in varlığı bugünlerde tek bir vücut gibi bir araya toplayabilirdi.” -H. E. Adıvar.
2485 boğaz durmazyeme içme gereksiniminin başka ihtiyaçlar gibi geri bırakılamayacağını anlatan bir söz.
2486 boğaz içinde kavga varaçlığını aşırı bir biçimde gidermeye çalışanlar için söylenen bir söz.
2487 boğaz ola hlk. “afiyet olsun, yarasın, bereketli olsun” anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü.
2488 boğaz olmak1) boğazı ağrımak. Örn: “Çocukluğumdan beri sık sık boğaz olurdum.” -B. Felek. 2) imrenmekten boğazı şişmek. Örn: “Fazla imrendiriyorsun insanı, boğaz olacağız.” -S. F. Abasıyanık.
2489 boğazı açılmakiştahı artmak.
2490 boğazı düğümlenmeküzüntüden boğazı tıkanmak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir