Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
2521 bok yoluna gitmek kaba yararsız, gereksiz bir şey uğruna yok olmak.
2522 boku çıkmak kaba bir iş veya durum tatsızlaşmak.
2523 bokuyla kavga etmek kaba çok sinirli ve geçimsiz olmak, her şeye öfkelenir olmak.
2524 bol doğramakparasını saçıp savurmak.
2525 bomba gibi1) iyi, sağlam, göz alıcı, gösterişli 2) iyi hazırlanmış, çok çalışmış (öğrenci).
2526 bomba gibi patlamak1) öfkelenerek birdenbire ve yüksek sesle bağırıp çağırmak 2) bir olay birdenbire ortaya çıkarak herkesi şaşırtmak. Örn: “Babamın Üsküp'ü terk etmek ve Selanik'e gidip yerleşmek hakkında verdiği karar ailemiz arasında bir bomba gibi patladı.” -Y. K. Beya
2527 bora gibiçok sert, öfkeli, şiddetli.
2528 borca almakveresiye almak.
2529 borca batmakçok borçlu olmak. Örn: “Şevket ölesiye çalışmak pahasına acaba bu korkunç masrafı karşılayacak kadar para kazanıyor mu idi yoksa çocukcağız borca mı batıyordu?” -R. N. Güntekin.
2530 borca girmekborçlanmak, borç para almak.
2531 borcunu bilmek1) bir şey yapmayı yerine getirilmesi gereken bir iş olarak değerlendirmek 2) borcunu zamanında öder olmak.
2532 borcunu kapatmakborcunu ödeyip bitirmek.
2533 borç almakdaha sonra ödemek üzere birinden para veya bir şey almak. Örn: “On beş lira borç aldıktan sonra eve döndüm.” -H. E. Adıvar.
2534 borç altına girmekborç para almak.
2535 borç bini aşmakborç, altından kalkılamayacak duruma gelmek.
2536 borç etmek (yapmak)borçlanmak. Örn: “Altlarında şilte, dolaplarında eşya kalmadı ama kimseye de borç yapmadılar.” -P. Safa. “Babasından bir şey koparamadığı zaman borç ediyor, sonra ona ödetiyordu.” -H. R. Gürpınar.
2537 borç gırtlağına çıkmakborca batmak.
2538 borç harç etmeksürekli borç alıp vermek. Örn: “Hazır param var biraz, biliyorsun. Yetmezse borç harç ederim.” -N. Hikmet.
2539 borç yemekborçla geçinmek.
2540 borçlu çıkmakgörülen hesapta vereceği kalmak. Örn: “Para muamelelerinden borçlu çıkmıştı.” -Y. K. Beyatlı.
2541 boru değilhlk. “azımsanacak, küçümsenecek, önem verilmeyecek şey değil” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Gençlik bu, boru değil.” -A. İlhan.
2542 boru mu bu?“azımsanacak, küçümsenecek, önem verilmeyecek şey değil” anlamında kullanılan bir söz.
2543 boş atıp dolu tutmak (vurmak)umutsuz olarak girişilen bir iş, iyi sonuç vermek.
2544 boş bırakmakbir yerde kimse oturmamak, boş kalmak.
2545 boş bırakmamak1) para, yiyecek vb. şeylerle yardım etmek 2) işsiz bırakmamak.
2546 boş bulunmak1) dikkatsiz ve dalgın bulunmak. Örn: “Nasıl boş bulunup o gazeteci kızın resmini çekmesine imkân verdi?” -A. İlhan. 2) söylenmesi sakıncalı olan bir şeyi söyleyivermek.
2547 boş çıkmakumduğu gerçekleşmemek, sonuç vermemek. Örn: “Ben birkaç gündür arıyorum, birkaç yerlere başvurdum, boş çıktı.” -M. Ş. Esendal.
2548 boş dönmekhiçbir şey elde edemeden geri gelmek. Örn: “Ankara'ya giden hiçbir heyetin geri boş döndüğünü görmedik.” -Y. Kemal.
2549 boş durmakişsiz kalmak, çalışmamak. Örn: “Mustafa Kemal'in hiç boş durduğu yoktu.” -F. R. Atay.
2550 boş durmamak1) her zaman bir işle uğraşmak 2) birinin yaptığına karşılık olarak bir harekette bulunmak. Örn: “Bizden sonra cenaze çıkmış bir eve benzeyen Bekirağa bölüğündeki arkadaşlar boş durmamışlardı.” -H. C. Yalçın.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir