2761 | canı ağzına (boğazına) gelmek | 1) büyük bir tehlike karşısında ölecekmiş gibi bir korkuya kapılmak. Örn: Bunlardan biri elimden kayarak ayağım üstüne şiddetle düşüverdi, az kalsın canım ağzıma gelecekti. -Y. K. Karaosmanoğlu. 2) aşırı duygulanmak, çok heyecanlanmak. Örn: Bitip tük |
2762 | canı bayılmak | iç geçmek, takatsizlik göstermek. |
2763 | canı burnuna (burnundan) gelmek | bir şey yaparken çok zorluk çekmek. |
2764 | canı burnundan çıkmak | çok kızgın olmak, öfkelenmek. Örn: Öte yandan Osman da canı burnundan çıkarak 'karışma, hırsını alsın, anne!' der. -M. Seyda. |
2765 | canı cana ölçmek | başkasına yapılacak şeyi kendine yapılacak gibi düşünmek. Örn: Canı cana ölç. Allah esirgesin bize birisi böyle bir şey yapsa Allah razı olsun der miyiz? -R. N. Güntekin. |
2766 | canı canına (içine) sığmamak | sabırsızlık göstermek, tahammül etmemek. |
2767 | canı cehenneme | sevilmeyen bir kimse için duyulan öfke ve nefreti bildiren bir söz. |
2768 | canı çekilmek | 1) vücudun herhangi bir organının canlılığı azalır gibi olmak 2) içi ezilmek. |
2769 | canı çekmek | bir şeyi istemek, istek duymak, arzulamak. Örn: Yufka, dedim de canım bir ıspanaklı börek çekti ki. -S. F. Abasıyanık. |
2770 | canı çıkmak | 1) çok yorulmak veya çok zorluk çekmek. Örn: Çalışmaktan canım çıktı. 2) ölmek. Örn: Herifin burnunu sıksan canı çıkacak. -S. F. Abasıyanık. 3) çok yıpranmak. Örn: Her gün giyilmekten elbisenin canı çıktı. 4) zarar etmek. Örn: Kazandığımız paranın |
2771 | canı gelip gitmek | 1) ayılıp bayılmak 2) ümit ve ümitsizlik arasında kalıp heyecanlanmak. |
2772 | canı gelmek | yeniden canlanmak, canı yerine gelmek. |
2773 | canı gibi sevmek | çok güçlü bir sevgiyle bağlanmak. Örn: Amcasının sırtını, canı gibi sevdiği sekiz yaşındaki Serdar'ı nasıl okşarsa öyle sıvazlıyor. -T. Buğra. |
2774 | canı gitmek | özen gösterilen, çok sevilen bir şeye zarar gelecek diye kaygılanmak. |
2775 | canı ile oynamak | tehlikeli işlerle uğraşmak. |
2776 | canı ile uğraşmak | 1) ağır hasta olmak, ölüm döşeğinde can çekişmek. Örn: Kadıncağız canı ile uğraşıyor, sen de eğleniyorsun. -R. N. Güntekin. 2) büyük sıkıntıya düşmek. |
2777 | canı istemek | heves duymak. Örn: Şehre ineceğiz, canı dans etmek istiyormuş. -R. H. Karay. |
2778 | canı isterse | kabul etmezse etmesin anlamında kullanılan bir söz. |
2779 | canı sıkılmak | 1) içi sıkılmak, yapacak bir işi olmamaktan tedirginlik duymak. Örn: Bir an daldı. Durup dururken canı sıkılmıştı. -E. Şafak. 2) öfkelenmek. Örn: Belki de kitapları bedavaya getireceğimi düşündüğü için canı sıkılıyor. -A. Ümit. 3) üzülmek. Örn: At |
2780 | canı yanmak | 1) çok acı duymak 2) acı bir deneme geçirmek 3) bir işte zarar görmek. |
2781 | canı yerine gelmek | 1) yorgunluğu geçmek 2) sağlığını, gücünü kazanmak. |
2782 | canım dese canın çıksın diyor sanmak | birinin en gönül okşayıcı sözleri bile kendisine dokunmak, batmak. |
2783 | canımın içi | çok sevilen bir kimse için kullanılan bir söz. Örn: Gel benim canımın içi, gel yanıma. -O. V. Kanık. |
2784 | canına acımamak | kendini düşünmeden, kendine bakmadan yaşamak. |
2785 | canına değmek | 1) çok hoşlanmak. Örn: Bu limonata canıma değdi. 2) ruhu şad olmak. Örn: Babanın canına değsin. |
2786 | canına ezan okumak | bir kimsenin hakkından gelmek, öldürmek. |
2787 | canına geçmek (işlemek veya kâr etmek) | çok etkilemek. Örn: Yalnızlık canıma kâr etti, bilmem neylesem. -Ruhi. |
2788 | canına kastetmek | 1) intihara kalkışmak 2) birini öldürmeye hazırlanmak. |
2789 | canına kıymak | 1) acımadan öldürmek 2) kendini öldürmek. Örn: Başyardımcının canına kıymasından birkaç gün sonra, gece çalışma odama geldi. -C. Külebi. 3) gücünden fazla iş görerek aşırı derecede kendini yormak. |
2790 | canına minnet (olmak) | beklenilmeyen iyi bir durumla karşılaşıldığında duyulan memnunluğu anlatmak için söylenen bir söz. Örn: Mektep işi canına minnet ya! -N. Hikmet. |