2911 | cinleri (cin) tepesine çıkmak (binmek) | çok kızmak. Örn: Gidip oyunu seyretmiş. Seyretmiş ama, bütün cinleri de tepesine çıkmış, ağızlarının payını vermiş. -N. Meriç. Biraz fazlaca gülsen, bir parça kısa giysen cin tepesine biniyor. -O. Kemal. |
2912 | cinleri ayağa kalkmak | sinirlenmek. |
2913 | cinnet geçirmek | delirmek, aklını kaçırmak. |
2914 | cinnet getirmek | bir an için delilik belirtisi göstermek. Örn: Ayol, duydunuz mu? Fahim Bey cinnet getirmiş. -A. Ş. Hisar. |
2915 | cirit oynamak | 1) cirit oyununu oynamak. Örn: Bu dallardan kendimize atlar yapar, cirit oynar, yarışa çıkardık. -Ö. Seyfettin. 2) istediği biçimde, keyfince davranmak. |
2916 | cukkayı yutmak | oyunda ütülmek. |
2917 | cumartesi kibarı gibi süslenmek | özentili fakat zevksiz süslenmek. |
2918 | cumburlopu çekmek | pat diye düşmek. |
2919 | cübbe gibi | çok geniş ve uzun (giysi). |
2920 | cümbüş yapmak | toplu olarak eğlenmek. Örn: Bir ziyafette cümbüş yapanları teker teker tokatlamış. -A. Kabaklı. |
2921 | çaba göstermek | bir işi başarmak için çalışmak, uğraşmak, gayret göstermek. Örn: Onu kurtarabilmek için olmayacak şeylere saldırmak derecesinde bir çaba gösteriyorsunuz. -H. R. Gürpınar. |
2922 | çaba harcamak | bir işi yapabilmek için elinden geleni yapmak. Örn: Tehlikeyi anlamış olacak ki seçimlerde oylarını dağıtmamaya çaba harcıyordu. -T. Buğra. |
2923 | çağ açmak | herhangi bir bakımdan öncekilerden farklı olan yeni bir evrensel gidişe yol açmak. |
2924 | çağ atlamak | büyük ilerleme sağlamak. |
2925 | çağ dışı olmak (kalmak) | 1) çağın gerektirdiği şartların gerisinde kalmak 2) ask. yedek askerlik çağını doldurmuş olmak. |
2926 | çağanoz gibi | eğri büğrü (kimse). |
2927 | çağı geçmek | 1) eskimek 2) dönemi veya modası geçmek. |
2928 | çağı yakalamak | çağın gerektirdiği gelişmişlik düzeyine ulaşmak. |
2929 | çağın gerisinde kalmak | gelişmelere ve yeni düşüncelere uyum sağlayamamak, ayak uyduramamak. Örn: Ben yeniliklere yabancı, eski moda, çağın gerisinde kalmış, emekli bir istihbaratçıyım. -O. Aysu. |
2930 | çağını aşmak | düşünce, tutum ve davranışlarıyla bulunduğu çağdan daha ileride olmak. |
2931 | çağlamadan çatlamak | gerekli olgunluğa erişmeden olgun davranışlarda bulunmak, büyüklük taslamak. |
2932 | çakı gibi | 1) canlı ve atik. Örn: Övünmek saymazsanız çakı gibi topçu subayı oluyordum. -R. Erduran. 2) sağlıklı. |
2933 | çakı suyu kesiyor | bıçak suyu kesiyor. |
2934 | çakılı kalmak | 1) yerini veya biçimini değiştirmeden durmak 2) iz bırakmak. Örn: O günkü sözleri çakılı kaldı bende. -N. Cumalı. |
2935 | çakılıp kalmak | bir yerde uzun süre hareketsiz kalmak. Örn: Bir arıza yapsa araba çakılıp kalacağız. -Ç. Altan. |
2936 | çalı gibi | sık ve sert (saç, sakal). |
2937 | çalım satmak | kurulup büyüklük taslamak. Örn: İzmir ve dolaylarında çalım satıp dolaşmaya başlayacaklar. -Y. K. Karaosmanoğlu. |
2938 | çalım yemek | futbolda çalım ile geçilmek. |
2939 | çalımına gelmek (getirmek) | uygun zaman veya durumu ele geçirmek. Örn: Sanki demek istediğim bir çalımına gelseydi seni de yüzdürürdü. -M. Ş. Esendal. Yıldız, çalımına getirdikçe ateş ediyordu. -A. Gündüz. |
2940 | çalıp çırpmak | hırsızlık yapmak. Örn: Müşteri ise her zamanki oyunbazlığıyla çalıp çırptıklarını eve yığıyordu. -İ. O. Anar. |