631 | mekanikçilik | 1. (Fizikte) Bütün fiziksel olayları uzay ve uzayda yer değiştirmelerle açıklayan görüş. (Ör. Isının mekanikçi açıklanışı.) 2. (Dirimbilimde) Canlı varlıkları, organik olayları mekanik yasalara göre açıklamaya çalışan öğreti. (Özel bir yaşama gücünün varlığını kabul eden -> dirimselciliğin karşıtı.) 3-(Fizikötesinde) Demokritos'un atomculuğunda temellendirilmiş olan mekanik-doğa ve evren görüşü. Cansız cisimlerin devinim ve etkilerinin mekaniğini tüm gerçeklik olaylarının öz örneği sayan ve ruhsal-tinsel olayları da ancak nedensel-mekanik açıdan ele alan dünya görüşü. |
632 | metafizik | bk. fizikötesi |
633 | methexis | (Yun.): Pay alma, katılma. Platon'un -> idea öğretisinde algılanan nesnelerin idealarla olan ilişkisini belirlemede kullandığı terim: Nesneler ideaya-bu gerçek varlığa- katılmakla, ondan pay almakla belli bir şey olurlar. |
634 | mikrokosmos | (Yun. mikros = küçük, kosmos = evren) Küçük evren. Evrenin bir parçada yansımasını dile getirir. (Ör. İnsan bir küçük evrendir. Modern fizikte de atom mikrokosmos olarak adlandırılır.) |
635 | mistik | bk. gizemsel |
636 | mistisim | bk. gizemcilik |
637 | mitoloji | bk. söylencebilim |
638 | mitos | bk. söylence |
639 | modern mantık | bk. mantık 6 |
640 | modus | bk. kip |
641 | monad | (Yun. monas = bir olan) 1. (Eski Yunan felsefesinde) Bölünmez birlik (Platon'da idea). 2. (Giordano Bruno da) Fiziksel ve ruhsal gerçekliğin öğelerinden her biri. 3. (Leibniz'de) Artık bölünemez bir birlik olan sonsuz sayıdaki tözlerin her biri. |
642 | moralist | bk. ahlakçı |
643 | moralizm | bk. ahlakçılık |
644 | morfoloji | bk. biçimbilim |
645 | mutçuluk | Yaşamın anlamını mutlulukta bulan, insan eylemlerinin son ereği olarak mutluluğu gören ahlak öğretisi. // Mutluluk kavramına verilen anlama göre mutçuluk öğretileri türlere ayrılır: a. Hazcılık: Duyusal hazlara bağlanan mutçuluk, b. Bireysel mutçuluk: Tek kişinin mutluluğuna bağlanan mutçuluk, c. Toplumsal mutçuluk: Toplumun mutluluğunu, iyiliğini erek olarak alan mutçuluk. Bu sonuncusu "Olabildiğince çok insanın olabildiğince çok mutlu olması." düşüncesiyle kesin formülünü bulur ve yarar açısından ele alınarak -> yararcılığa (utilitarizm) varır. |
646 | mutluluk | 1. Genellikle insanların kendilerine en yüksek erek olarak koydukları değer. Bilinci dolduran tam bir doygunluk durumu. İstek ve eğilimlerin tam bir uyumu ve doygunluğu. Değerli şeylerin bolluğu içinde alınan nesnel durum. 2. Kişisel mutluluk duygusu: a. durum olarak b. bir kezlik bir yaşantı olarak. 3. Ahlak felsefesinin ana kavramlarından biri özellikle klasik eskiçağ ahlakının temel kavramı: a. Bireyin mutluluğu, b. Toplumun mutluluğu. 4. Kant'ta mutluluk erişilmesi güç bir ülküdür bunun karşısına Kant mutluluğa layık olma değerini ulaşılabilir bir erek olarak koyar. |
647 | neden | I. Gerçek neden (illet). 1. Bir olayın gerçek nedeni. Bir şeyi etkileyen, oluşturan, doğuran -> etkinin bağlılaşık kavramı gerçek etkilere ve değişmelere yol açan etkileme. ("A B nin nedenidir." dendiğinde, "A nın varoluşu B nin varoluşunun nedenidir." denmek istenir.) Eskiçağda ve Dekartçılarda bugünkünden daha geniş anlamda kullanılmıştır. Aristoteles nedeni dört ayrı anlamda kullanır: a.Biçimsel neden (causa formalis): Biçim veren neden. b. Özdeksel-içeriksel neden (causa materialis): Gerçekte bulunan özdeksel neden özdeksel koşul etkilemenin, temeli, değişmeyen özdeği kendisinden bir şeyin oluştuğu şey. c. Etkileyici neden (causa efficiens): Başlangıçta bulunan edici, yapıcı, etkileyici neden. d. Ereksel neden (causa finalis): Bir son, erek güden neden. Günümüzde nedenin yalnızca bu son iki anlamı kalmıştır. Etkileyici neden, bir başka olayı doğuran, bir olayı ya da bir eylemi yaratan varlığı göstermek için ereksel neden de, bir edimi gerçekleştirmek üzere güdülen ereği göstermek için kullanılır. 2. Bir özün, bir varlığın olanağının varlık koşulu olarak varlık nedeni, var olma nedeni (Lat. ratio essendiratio possibilitatis). Ancak burada olgusal olay henüz söz konusu değildir, böyle bir olay için gerçek neden (causa) olması zorunludur. 3-Hareket nedeni, kımıldatıcı neden, güdü (motif). İstemenin, eyleminin ruhsal nedeni. II. Mantıksal neden (sebep): 1. Kensisinden, başka bir yargının, başka bir önermenin, başka bir kavramın zorunlukla çıktığı yargı, önerme ya da kavram. Temel, dayanak, gerekçe. (Bağlılaşık kavramı: sonuç=consecutio.) 2. Doğrulayıcı neden, doğrulama, gerekçe: Bir şeyi haklı göstermek üzere öne sürülen kanıt. (Bu kanıt iyi olmayabilir de.) 3. Bilgi nedeni (ratio cognoscendi): Bir şeyin bilinmesini sağlayan neden. (Ör. Termometrenin yükselmesi ısı artışının saptanması için bilgi nedenidir termometre ısının yükselmesinin gerçek nedenini açıklamaz, yalnızca onun bilinmesinin nedenidir.) |
648 | nedensellik | -> Nedenle -> etki arasındaki bağlantı. Nedensellik yasası: Her olayın bir nedeni olduğunu dile getiren yasa. Nedensellik ilkesi: Nedenle etki arasındaki bağlantının zorunluluğunu dile getiren ilke. Formülü: Her etkinin zorunlu olarak bir nedeni vardır. N |
649 | nefret | Bir şeye yönelmiş duygu. Kişilere karşı: Birinin kötülüğünü istemeye varan tutku yok etme isteğine varan bir yadsıma bu yüzden nefretin en yüksek derecesi öldürmeyi isteyen nefret olarak adlandırılır. Şeylere (nesnelere) karşı: Sevmeme uzaklaştırmayı, ortadan kaldırmayı isteme (yalandan nefret, matematikten nefret, hayvanlardan nefret vb.). |
650 | nesne | (Lat. objectum = karşıda bulunan, karşıya konan) : 1. (Genellikle) Karşımızda bulunan şey. 2. Öznenin bağlılaşık kavramı olarak, özne ediminin, bilincin kendisine yöneldiği şey: a. Kendisine yönelinen, düşünülen, tasarlanan nesne, kendisine yönelen bir edim olmadan var olmayan şey bilinçte, düşünme nesnesi (konu) olarak düşünme olayının karşısında bulunan şey düşüncel (ideal) nesne. b. Özne ediminden, bilinçten, bağımsız olan gerçek (real) nesne gerçeklik olarak, dışdünyanın bir parçası olarak bilincin karşısında duran şey. |
651 | nesnel | 1. Nesneye ilişkin olan. 2. Nesne ile uyuşan, nesne ile uyum içinde olan. 3. Bireyin kişisel görüşünden bağımsız olan. 4. Genel geçer olan, her düşünce için geçerli olan. 5. Bireyüstü olan, örneğin nesnel tin: a. Bireyleri aşan, ama aynı zamanda onları birleştiren tinsel yaşam alanı (sanat, bilim, ahlak, hukuk), b. Tinin, öznenin dışına çıkan ürünleri, yapıtları, kuruluşları. |
652 | nesnelleşme | Öznel olanın, nesnel olan, özneden ayrılmış olan bir varlık içinde ortaya çıkması. Bütün kültür ürünleri, bütün tinsel yapıtlar, tinin, kültürün nesnelleşmeleridir. |
653 | nesnelleştirme | 1. Öznel olanın, ya da bir düşüncenin (idenin) gerçekleşmesi. 2. Öznel olanın saptanması. |
654 | nesnellik | 1. Özneden bağımsızlık, nesnenin kendisine uygunluk. 2-Öznenin kendi duygu, görüş ve önyargılarından uzakta kalarak ve herhangi başka bir etki altında da kalmaksızın bir nesneyi kavrama niteliği. 3. Genel geçerlik. 4. Bireyüstü gerçeklik. |
655 | nicelik | Ölçülebilen, azalıp çoğalabilen büyüklük nice, ne kadar, ne büyüklükte sorularının karşılığı. // Aristoteles'den beri nicelik temel anlatım biçimlerinden (kategori) biridir. Mantıkta bir önermenin tümel ya da tikel oluşu onun niceliğidir. |
656 | nihilizm | bk. hiççilik |
657 | nirvana | (Sanskritçe): Budizmin "kurtuluş" için kullandığı terim. Her türlü isteklerden, tutkulardan, duygulanımlardan kurtulup, ben'in ortadan kalktığı en yüksek ruh durumuna erişme. |
658 | nitelemede çelişki | Bir terimle ona katılan, ona eklenen nitelik arasındaki çelişki. (Ör. köşeli silindir, yuvarlak üçgen.) |
659 | nitelik | 1-Bir nesnenin yapısını belirleyen, bir şeyi şöyle ya da böyle yapan özellik nite, ne gibi, nasıl sorularının karşılığı. // Aristoteles'ten beri nitelik düşüncenin temel anlatım biçimlerinden (kategori) biridir. 2-(Mantıkta)Bir önermenin olumlu ya da olumsuz oluşu. Yargılar niteliklerine göre evetleyici, değilleyici ve sınırlayıcı olurlar. |
660 | noema | (Yun.): Düşünce düşünce içeriği. Düşünme ediminden (Yun. noesis) ayırmak üzere özellikle Husserl'in kullandığı kavram. Noema (düşünce içeriği), Husserl'de, noesis'in (düşünme ediminin) ayrılmaz bir bağlılaşık kavramıdır. |