361 | boş levha kuramı | İnsan doğduğu zaman anlığın, üstüne hiç bir şey yazılmamış bir kâğıt gibi boş olduğunu, ancak yaşantılar, deneyler ve gözlemler yoluyla bunun doldurulabileceğini savunan görüş. |
362 | boş zaman etkinliği | Kişinin boş zamanlarında isteyerek uğraştığı ve ruhça, bedence dinlenip gevşemesine yardım eden etkinlikler. |
363 | boşalım | Baskı altına alınmış düşünceleri, bilince çıkarmak yoluyla çözümleme olayı. |
364 | boşalma sağaltımı | Sağaltımcının gözetimi altında, hastaya saldırgan ve kırıcı eğilimlerini kolaylıkla açığa vurma olanağı vererek, ona rahatlık ve uyum kazandırma. |
365 | boşsözcülük | Gerçeklerin belirtilmesi ya da tanıtılmasında gereğinden çok söze dayanma. |
366 | bozuk plak konuşması | Konuşma içinde sözcük ve cümle parçalarını durmaksızın yineleme. |
367 | bölgesel içgüdü | (Ruhsal çözümleme) Belirli bir cinsel uyaran bölgesine bağlı sevgeç eğilimi. |
368 | bölümlü öğrenme | Konunun, küçük parçalara ayrılarak bellendikten sonra birleştirildiği öğrenme. |
369 | bölümlü öğrenme yöntemi | Kapsamlı bir öğrenme konusunu, parçalara ayırarak öğrendikten sonra birleştirme. |
370 | budala | Anlıksal yetenekleri 20-40 Z. B. arasında bulunanlar. (Kimilerince bu sınır 35-55 Z.B. olarak da benimsenir.) |
371 | budunsal ruhbilim | Özellikle ilkel durumda olan ırkları ve ulusları karşılaştırmalı bir yöntemle inceleyen ruhbilim dalı. |
372 | Buhler bebek ölçerleri | Çocuğun doğumundan okul çağına değin geçirdiği gelişme evrelerini ölçmekte kullanılan ölçer dizisi. |
373 | bulanma | Bilincin sislenmesi ve uyuşma durumuna girmesi. |
374 | Bunsen-Roscoe yasası | İşık algısı eşiğinin, ışık gücü ile süresinin çarpımından oluştuğu görüşü. |
375 | buyrukçuluk | Öteki insanlarla olan ilişkilerde onlara buyurma ya da yol gösterme eğilimi. |
376 | bütüncü ahlak kuramı | Anlağın, beyinden ayrılmaz bir işlev olduğunu ve beynin her noktasına yaygın olarak bağlı bulunduğunu savunan görüş. |
377 | bütüncü davranışçılık | Davranışın kas devinimleri ve içsalgı bezlerinin çalışmaları ile açıklanamayacağına, bunun anlamlı bir bütün olarak kendini göstereceğine inanan davranışçılığın bir kolu. (Molekülcü davranışçılıkla karşıt anlamlıdır.) |
378 | bütüncül öğrenme | Konunun, baştan sona yeterince yinelenerek bellendiği öğrenme. |
379 | bütünleme yasaları | (Biçim ruhbilimi) Davranış ve anlıksal süreçlerin olanaklar açısından bütünlüğe, durulmaya ve tamamlanmaya doğru bir eğilim göstermesi ilkesi. |
380 | bütünlenme | Biçim ruhbiliminde biçimin tanımlanması, amacın sağlanması, gerginliğin giderilmesi ve dengenin elde edilmesi. |
381 | bütünleşme çemberi | (Jung) Benliğin tüm bütünlüğe erişme çabasını simgesel biçimde gösteren büyülü çember. |
382 | bütünleyici benlik kuramı | Toplumsal etkileşimin, öncelikle kişinin kendi benliğine ilişkin inancı ile, karşıdaki kişiyi anlayışına göre yöneltildiğini savunan bir kuram. |
383 | büyü dönemi | Çocuk gelişiminde bir nesneyi düşlemenin, onu yaratmak sanıldığı dönem. |
384 | büyük adam kuramı | Toplum ya da tarih olaylarının oluşumunu o dönemdeki büyük adamların etkileyip yarattığı görüşü. |
385 | büyük nöbet | Tutarık hastalığının, bayılma, çırpınma, dışkılama, horultulu uyku ve yavaş yavaş kendini bulma gibi aşamalar gösteren ağır nöbeti. |
386 | büyüklenme | Kendi değer ve yetenekleri üzerinde aşırı inanç ve beğenisi bulunma. |
387 | büyüklenme hastalığı | (Horney) Kişisel özellikleri üzerinde, aşırı ve gerçeğe uymayan inançları olma. |
388 | büyükler imgesi | Freudçulara göre bir yetişkinin taşıdığı, çoğu zaman ana babadan birisine ilişkin olarak ilk çocukluk yıllarında bilinçaltında biçimlenen ve daha sonraki yaşantılarla düzeltilemeyen ülküleştirilmiş imge. |
389 | büyüklük değişmezliği | Tanınan bir nesneyi, izlenen uzaklıktaki değişkenliklere karşın aynı büyüklükte görme. |
390 | büyüklük sabuklaması | Ruh hastalıklarının bir bölümünde görülen, hastanın gerçeklere aykırı olarak kendini aşırı derecede zengin, güçlü, önemli ya da ünlü sayması durumu. |