841 | gizil | Gelişip ortaya çıkmamış olan (kişisel özellikler). |
842 | gizil dönem | Uyaranın başlamasıyla onun varlığının bilincine varma arasında geçen zaman. |
843 | gizil içerik | Düş simgelerinin arkasında yatan gizil anlam. |
844 | gizil körelme | Yaklaşma tepkilerinin gösterilmediği durumlarda ödül verilmemesi nedeniyle, daha önce ödüllenmiş bir durum karşısında da denek hayvanının yaklaşma tepkileri göstermekten vazgeçmesi. |
845 | gizil öğrenme | Deneğin, öğrenme güdüsü söz konusu olmadan içine girdiği bir durumda, amaçsız olarak sağladığı yaşantıları, aynı durum içine öğrenme amacıyla girdiği zamankinden daha hızla kavraması ve daha az yanılgıya düşmesi. (Bu sonucun, amaçsız yaşantılar dönemindek |
846 | gizilgüç eşitliği | Beynin zarar görmeyen bir parçasının, zarar gören bölgelerin görevlerini üzerine alıp yapabilmesi gücü. (Lashley'e göre gizilgüç eşitliği kitle etkinliği kavramına bağlıdır ve yalnız beyin kabuğu için değil, kabuk altı için de doğru olduğu görülmektedir.) |
847 | giziliik | 1. Deneğe uyaranın uygulanışı ile buna bağlı tepkinin ortaya çıkışı arasında geçen süre. 2. Gelişip ortaya çıkma olanağı bulamadıklarından saklı kalmış olan kişilik özelliklerinin durumu. |
848 | gizlenmiş biçim | Başka biçimlerle işlenip karıştırılarak kimliğini belli bir oranda yitiren ve ayrı bir biçim olarak algılanması güçleşen görsel bir biçim. |
849 | gizlenmiş takınak | (Freud) Varlığını özellikle ruhsal kaynaklı ağrı ve acılarla belli eden kılık değiştirmiş bir takınak. |
850 | gizlilik dönemi | (Freud) Cinsel dürtünün baskı altına alınıp yüceltme yoluyla belirtildiği, 4-5 ile 12 yaşları arasındaki dönem. |
851 | Goodenough ölçeri | Çocukların çizdiği insan resmine göre onların anlak gelişim düzeylerini değerlendirmeye yarayan ölçer. |
852 | Gottschaldt betileri | Bütünlük algısını değerlendirmek için karmaşık biçimler içine gizlenen yalın biçimler. |
853 | gör-işit araçları | Düzgülü öğretimi desteklemek amacıyla kullanılan, göze ve kulağa yönelik araçlar. |
854 | görecilik | Bir yaşantının büyük ölçüde önceki yaşantılara bağlı olması yüzünden, anlaşılması ve değerlendirilmesinin de önceki yaşantıların bilinmesine bağlı olduğunu ileri süren görüş. |
855 | görgücülük | Bilginin edinilmesinde yargı ve düşünmeye önem veren usçuluğa karşıt olarak bilginin, gözlem, yaşantı ve duyulara dayandığını savlayan bir görüş. |
856 | görgül | Yaşantı ve denemeler yolu ile edinilen (kavram ve bilgiler). |
857 | görgül ruhbilim | Anlığı etkinlik durumunda iken incelemeyi amaçlayan, anlığın ne olduğunu değil, neleri nasıl başardığını araştırmayı konu edinen ruhbilim türü. |
858 | görme genişliği | Gözün bir saptama alanı içinde kapsadığı ve kavradığı yazılı gereçler. (Genel olarak harflerin sayısı ya da kapsayacağı yer genişliği ile ölçülür.) |
859 | görme kaynaşımı | İki ayrı imgenin tek bir imge olarak kaynaştırılması. |
860 | görme özürlü | Görme gücünde sınırlı yetersizliklerden başlayarak büsbütün körlüğe dek kaybı olan. |
861 | görmüşlük duygusu | Kişinin, yeni bir yaşantıyı eskiden de yaşamış olduğu yolundaki duygusu. |
862 | görsel işitme | İşitme özürü olanların, konuşulanı dudak hareketlerinden izleyerek anlaması. |
863 | görsel yanılsama | Örgensel ya da ruhsal nedenlerle görme duyumlarında beliren bir yanılsama. |
864 | görüngü | Herhangi bir nesne ya da olayın algılanabilen yönleri. |
865 | görüngü alanı | Belirli bir an ve yerde kişinin kendisi ile birlikte algılayabildiği nesnelerin tümü. (Bu kavrama çevrede var olup algılanamayanlar girmez var olmayıp düşlenenler girer.) |
866 | görüngücülük | Davranışın dış gerçeklik yerine, yaşantı görüngüleri ile belirlendiğini savunan bir görüş. |
867 | görüngül tip | Canlı bir varlık, yapı, durum ya da görevde varlığını ortaya koyan şey. |
868 | görünüşte devinim | Devinmeyen belirli bir uyaran düzeninin yarattığı devinim sanısı. |
869 | görüş | Herhangi bir konu üzerinde kişinin inancı. |
870 | görüş açısı | Başın durumu değiştirilmeden bir nesneye önce bir gözle, sonra da öteki ile bakıldığı zaman nesnenin yerinde görülen değişiklik. |