1201 | koşullu coşku tepkisi | Koşullanma yolu ile, belirli bir uyaran karşısında gösterilen belirli coşkusal tepki. |
1202 | koşullu ketleme | Koşulsuz uyaran olmadan koşullu uyaranı ilişkisiz bir uyaranla eşleştirerek koşullu tepkiyi uyarma yeterliğini zayıflatma. |
1203 | koşullu tepke | Belirli bir tepkenin, doğal yolla uyarılmasını sağlayamayan bir uyaran karşısında da canlanması. (Zil sesi ya da bir ışık karşısında köpeğin et görmüşçesine davranması gibi.) |
1204 | koşullu uyaran | İlişkisiz bir uyaranın koşulsuz uyaranla birlikte, canlıya yeterince uygulanmasının sonucu olarak, koşulsuz uyaranınkine benzer nitelikler edinen ilişkisiz uyaran. |
1205 | koşulsuz tepke | Herhangi bir koşullandırma sürecinin başında belirli bir uyaranla sağlanan doğal tepke. |
1206 | koşulsuz uyaran | Belirli bir öğrenme ya da koşullandırma deneyinin başında, belirli bir tepkiyi doğal olarak harekete geçiren uyaran. |
1207 | koşutluk yasası | (Fechner) Herhangi bir duyu örgenine belirli bir süre için ayrı güçlerde iki uyaran uygulandığı zaman bir süre sonra uyaranların gücünün azalmasına karşılık, aralarındaki ayrımda bir değişme olmayacağı görüşü. |
1208 | kökleşmiş karşılık | Cezalandırma ya da ödülleme yöntemleriyle değiştirilemeyen tepki. |
1209 | köpürme | Aşırı derecede öfkeye kapılma. |
1210 | kör nokta | Ağtabakadaki görme sinirinin beyne gitmek için çıktığı nokta. (Burası görme duyumlarına tüm olarak duyar değildir.) |
1211 | körebe yansıtma yöntemi | Deneğin gözleri bağlı olarak kalemini bir tabaka kâğıt üzerinde dilediği yönde ve biçimde gezdirmesi. (Bu ölçerde deneyci ortaya çıkan biçim ve çizgileri yorumlamaya çalışır.) |
1212 | körelme | Koşullu tepkenin iyice öğrenildikten sonra, koşulsuz tepke ya da ödülle pekiştirilmesi yüzünden ortadan yitişi. |
1213 | körelme oranı | Koşullu öğrenmede, pekiştirilmiş tepkelerin pekiştirilmeyen tepkelere oranı. |
1214 | kösnül | Cinsel duyumlar ya da onlara bağlı olan duyumların uyandırdığı duygu ve coşkularla ilgili olan. |
1215 | kösnül bölge | Uyarılması cinsel duyumların oluşmasına yol açan beden bölgesi. |
1216 | kösnül duyarlaşma | (Ruhsal çözümleme) Bedenin bir parçasının ya da beden ve anlık görevlerinden birisinin cinsel açıdan duyarlık ve önem kazanması. |
1217 | kösnül sayrılık | Karşı cinsîn üyelerine hastalık derecesinde güçlü bir tutku duyma durumu. |
1218 | kösnüllük | Cinsel uyaranlara karşı olağandışı duyarlık gösterme durumu. (Freud'a göre duyu örgenleri ile öteki örgenlerin iç zarlarının bu açıdan uyarıcı niteliği vardır.) |
1219 | kötü uyum | Organizmanın, çevreyle etkileşiminde biyolojik açıdan yararlı olan özellikleri geliştirememesi. |
1220 | kötü-ben | Çocuğun kendisi üzerine olan ve çevresindeki yetişkinlerce hoş karşılanmayan yönlerini kapsayan tasarımı. |
1221 | Kretschmer beden tipleri | Alman bilgini Kretschmer'in dal beden, küt beden ve atlet beden diye üçe ayırdığı beden yapısı tipleri. |
1222 | kromozom indirimi | Erkek ve dişi üreme hücrelerindeki kromozomların birleşmeden önce eşit ikişer parçaya ayrılması ve bu yarımlardan birer tanesinin birleşerek dölüt hücresini oluşturması. |
1223 | Kuder yeğleme ölçeği | Deneklerin geniş kapsamlı ilgi alanlarından hangisine daha yatkın olduğunu kestirmekte kullanılan bir ölçek. |
1224 | kudurganlık | Tepinme, tekmeleme, ağlama, kırıp dökme ile kendini ortaya vuran aşırı kızgınlık ve öfke nöbeti. |
1225 | Kuhlmann Binet ölçeri | Binet ölçerinin Amerikan kültürüne göre düzenlenmiş değişik bir türü. |
1226 | Kuhlmann-Anderson ölçeri | Okul öncesi yıllarından olgunluk çağına dek anlağı değerlendirmeğe yarayan bir ölçer. |
1227 | kullanma yasası | Öğrenilmiş bir konu, beceri ya da davranışın kullanılmasının öğrenmeyi güçlendirdiği, kullanılmamasının da zayıflattığı varsayımı. |
1228 | kullanmama kuramı | (Thorndike) Belirli bir uyaran karşısında öğrenilmiş olan tepkinin bir süre yinelenmeyecek olursa zayıflayıp unutulabileceği görüşü. |
1229 | kuluçka dönemi | Sorun çözümleme ve yaratıcı düşüncede anlıksal süreçlerin bilinçsiz bir düzeyde oluşup geliştiği dönem. |
1230 | kurgu | Kişiyi çevredeki uyaranlar arasından kimilerine karşı daha duyar duruma getiren, geçici ama yeniden ortaya çıkabilen bir yatkınlık durumu. |