1561 | sınama | Deney ya da ölçmelerde belirli bir uyaran karşısında ortaya konan ve yeterliği kesin olmayan bir tepki birimi. |
1562 | sınama-yanılma öğrenmesi | Deneğin nasıl çözümlenebileceği konusunda bilgi ve becerisi bulunmadığı bir sorun ya da durum karşısında, türlü davranışları deneyerek çözüme yaramayanları bir yana bırakıp yararlı ve etkili olanları seçmeyi öğrenmesi. |
1563 | sınırlı bellek yitimi | Belli bir yaşantının ya da sıkı ilişkileri bulunan bir yaşantı kümesinin unutulması. |
1564 | sınırsal anlak | Anlağın, düzgülünün alt sınırı ile geriliğin üst sınırı arasındaki durumuna verilen ad. |
1565 | sınırsal olgu | Yetenek, öğrenme ve benzeri açılardan düzgülü olanlarla olmayanlar arasında bulunan olgu. |
1566 | sınırsal özürlü | Anlık gücü yönünden anlaklılığın yukarısında bulunan. |
1567 | sızıntı | 1. Ruhsal gerginliğin, bunu yaşatan koşulların değişmesi üzerine gevşemesi. 2. Ruhsal sağaltım sırasında hastanın başka bir kişiyle bu konunun ayrıntıları üzerinde konuşması. |
1568 | silimsiz imge | Özellikle çocuklukta yaygın olan ve duyu örgenleriyle ilişkisi bulunmadan bilinçte beliren çok renkli ve canlı imge. |
1569 | simgecilik | (Freud) Bilinçaltında baskıya alınmış olan duygu ve dileklerin kılık değiştirerek bilinç alanına çıkma durumu. |
1570 | sindirimcil tip | (Sheldon) Küt beden yapısı ile birlikte gittiği ileri sürülen, rahatını seven, insancıl, canlı ve yemeğe düşkün kişilik tipi. |
1571 | sinir argınlığı | Beden ve ruhsal görevlerde gevşeme ve bitkinlik biçiminde beliren bir sinirce. |
1572 | sinir tıkanması | Uyuşturucu ilâçlar ya da benzeri araçlarla belirli bir sinir bölgesinin geçici olarak uyaran ve tepki iletemez duruma gelmesi. |
1573 | sinirce | Kişiliğin ve uyumun tümünü etkilemeyen, ruhsal kaynaklı sinir hastalığı. (Genellikle bunalım, zorunlu davranışlar ve beden görevleri üzerinde yakınmalarla kendini belli eder.) |
1574 | sinirce dökümü | Kişide sinirce belirtisi ya da eğilimlerinin bulunup bulunmadığını ortaya çıkartmaya yarayan bir dizi soru. |
1575 | sinirce umursamazlığı | (Horney) İç çatışmalardan kurtulmak için onlarla ilgili bulunan her şeyden uzaklaşarak çözüm arama. |
1576 | sinirceli başkaldırma | Sağaltılanın, benimsemesi gereken gerçeklere ve kurallara karşı direnmesi. |
1577 | sinirceli çocuk | Sinirce türlerinden herhangi birisinin belirtilerini gösteren çocuk. |
1578 | sinirceli gereksinme | (Horney) Başkalarının, belirli şeyleri yapması için duyulan bunalımlı ve zorunlu istek. |
1579 | sinirlilik | İç ve dış uyaranlar karşısında, hızla uyuma yaramayan amaçsız, coşkusal davranışlar gösterme durumu. |
1580 | sinirsel alışkanlık | Gerginlik, çatışma ve sinirlilik belirtisi olarak kişinin amaçsız ama düzenli birtakım devinimler yapması. (Parmak çıtlatmak, nedensiz kaşınmak, burun çekmek gibi.) |
1581 | sinirsel iletim | Uyaranlar ve tepilerin sinir dizgesi boyunca ya da nörondan nörona iletimi. |
1582 | sinirsel tepi | Bir nöron boyunca geçen akım parçası. |
1583 | sinirsel tümevarım | Belirli bir etkinlik dizgesi içindeki bir ketlenme süresinin, ilintili olan başka bir dizgedeki tepkiyi güçlendirmesi (olumlu iletim), ya da belirli bir etkinlik dizgesindeki uyarılmanın ilişkili bulunan başka bir dizgedeki ketlenmeye yol açması (olumsuz |
1584 | sinirsel yansıma | (Hebb) Uyaranın bilinmesinden sonra beynin kısa bir süre daha eylemini sürdürmesi. |
1585 | Skinner kutusu | (Deneysel ruhbilim) Bir düğmeye basıldığı, bir ip çekildiği ya da bir mandal yerinden kaldırıldığı zaman denek hayvanının içinden kurtulduğu ya da başka bir ödül elde ettiği kapalı kutu. (Skinner'ce geliştirilen bu araç çoğunlukla koşullu öğrenme deneyler |
1586 | sokulma davranışı | Merak, öykünme ve saldırganlık gibi davranışlarda görüldüğü üzere bireyin karşılaştığı uyaranla ilişkilerini sürdürme çabası. |
1587 | sokulma-kaçınma çatışması | Erişilmek istenen erekle kaçınılmak istenenin uzaysal açıdan aynı ya da çok yakın noktalar üzerinde bulunması. |
1588 | solaklık | Elleri kullanarak yapılan işlerde sol elin başat olması. |
1589 | son büyüme yaşı | Boy ölçülerinde son gelişim basamağına erişilen yaş. |
1590 | sonradan sağırlık | Anadilini yeterli bir durumda öğrendikten sonra hastalık ya da kaza nedeni ile işitme gücünün yitirilmesi. |