1921 | yaygınlaşma kuramı | Benzer kültürlerin insanın yaradılışındaki benzerlik yüzünden bağımsız olarak gelişebildiğini savunan evrensel kurama karşı olarak ileri sürülen ve kültürün, örneğin Mısır gibi özeklerden yayıldığını savunan görüş. |
1922 | yazgıcılık | insanın yazgısının ve davranışlarının Tanrı ya da onun yerine geçen güçlerce önceden belirlenmiş olduğunu ve bireyin istenci ya da başka birisinin çabası ile değiştirilemeyeceğini savunan görüş. |
1923 | yazı bireyselliği | Kişinin el yazısının, başkalarınınkine benzemeyen eşsiz özellikleri. (Böylece bir el yazısı örneğinin kimin tarafından yazıldığı kestirilir.) |
1924 | yazı delisi | Kimi ruh hastalıklarında belirti olarak gelişen aşırı yazma tutkusu. (Bu amaç için duvarlar, yatak çarşafı, doktor gömleği gibi şeyler bile kullanılır.) |
1925 | yazı pepeliği | Yazılı metinlerde harf, hece ve sözlerin yerini değiştirmek ya da ters okumak. |
1926 | yazıbilim | Kişinin el yazısı örneklerinden, yazıldığı zamanki coşkusal durum ya da sürekli kişilik özelliklerini kestirmekte yararlanılabileceğini savunan bir bilgi dalı. |
1927 | yelteyici | Ayaklanan bir güdüyü doyuracak nitelikte görülen ve elde edilmesi için canlıyı harekete zorlayan dıştaki bir nesne ya da durum. |
1928 | yeni çözümcüler | Geleneksel ruhsal çözüm okulunun sinircelerin nedeni konusunda biyolojik ve içgüdüsel etmenlere verdiği öncelik ve ağırlığı benimsemeyerek, toplumsal kaynaklı çatışmalar üzerinde duran çözümcüler. |
1929 | yeni davranışçılık | Ruhbilimin tanımında tepkiye birinci derecede öncelik ve ağırlık veren görüş. |
1930 | yeni kuşak gerilemesi | Gelişimin düzgülü bölümünden herhangi bir yönde uzaklaşan ana babalardan doğan çocukların bu açıdan düzgülüye doğru biraz gerilemesi. (Uzun boylu ana babalardan doğan çocukların onlardan biraz kısa olması gibi.) |
1931 | yeni ruh çözümcülüğü | Freud'un geliştirdiği görüşlerden şu ya da bu açıdan kimi değişkenlikler göstermekle birlikte onun okulunun genel yapısı içinde kalan türlü akımlar. |
1932 | yeniden güçlendirme | Kişinin her türden hastalık ya da sakatlanma sonucu bozulan beden, anlık, öğreti ve toplumsal durumunun eskisine benzer duruma getirilmesi. |
1933 | yeniden öğrenme | Bir parçası ya da tümü unutulan bir öğrenimin yenilenmesi. |
1934 | yeniden örgütlenme kuramı | Öğrenmenin, yeni ve bağımsız parçaların edinilmesiyle değil, öğrenilenler arasında yeni bağlar ve bütünlüklerin kurulması yoluyla gerçekleştiği görüşü. |
1935 | yenilik yasası | Türlü davranış ya da dizilerin öğreniminde canlının en son öğrendiğini en iyi anımsama olanağının bulunduğu yasası. |
1936 | yeniyetmelik | bk. ergenlik. |
1937 | yer değiştirimi | 1. Bir dizgenin iki birimi arasındaki ruhsal, mantıksal ya da uzaysal ilişkilerin yer değiştirmesi. 2. Okuma ve yazmada iki hece ya da sözcüğün yerini değiştirme. |
1938 | yer öğrenimi | Ereğe eriştirilecek olan davranışları yapmayı değil, ereğin uzaydaki yerini öğrenme. |
1939 | yerini tutan | Bir kişinin yaşamında üçüncü bir kişinin yerini tutabilen. (Öğretmenin, ana baba yerine geçmesi gibi.) |
1940 | yetenek | Öğrenme olmaksızın kişinin anlık ve devim alanlarındaki doğal iş başarma gücü. |
1941 | yeterli uyaran | Belirli bir olayı etkin duruma geçirmeye yeten uyarıcı. |
1942 | yetersiz kişilik | Anlıksal durumunda ya da düzeninde herhangi bir eksiklik ya da bozukluk söz konusu olmaksızın uygun ve etkili yargılama gücünden yoksun görünüp tuttuğu hiç bir işte başarı sağlayamayan kişi. |
1943 | yetersiz uyaran | Duyu örgenlerinden birini harekete geçirmekle birlikte, o örgen için düzgülü ve yeterli olmayan uyarıcı. |
1944 | yetersizlik duygusu | Çoğu zaman çöküntü durumlarında görülen, kişinin yetenek ve çaba gerektiren hiç bir şeyi başaramayacağı duygusuna kapıldığı durum. |
1945 | yeti ruhbilimi | Anlığın birbirinden bağımsız istenç, bellek, dikkat, yargı gibi birtakım özel güçlerden oluştuğunu savunan bir ruhbilim okulu. (Etmen çözümlemenin kimi yönleri, biçimsel açıdan yeti ruhbilimine benzetilebilir.) |
1946 | yetiklik | Uygun bir çevre ve eğitim olanakları sağlandığında bireyin herhangi bir alandaki gelişiminin erişebileceği son sınır. |
1947 | yetişkin | Gelişimin herhangi bir yönü ya da tümünde duraklama düzeyine erişmiş olan. |
1948 | yetişkin anlağı | Herhangi bir toplumda ortalama yetişkinin yaklaşık olarak 20 yaşlarında eriştiği anlak düzeyi. |
1949 | yetişkincilik | Çocuk davranışlarını yetişkinlere özgü kavram ve görüşlerle yorumlamak. |
1950 | yetkeci kişilik | Hiç bir koşula bağlı olmadan başkalarının kendine boyun eğmesini ve bağımlılığını isteyen kişi. |