241 | duyuğ | (Halk edebiyatı terimi) Fâilâtün fâilâtün fâilün tartısında bir halk dörtlemesi. |
242 | dübeyt | (Divan edebiyatı terimi) Rubaînin bir adı. |
243 | düğüm | Bir romanda veya sahne eserinde olaydaki dolantıların meydana getirdiği tıkanıklık. |
244 | düğümlenme | (Söz sanatı terimi) Her hangi bir sebepten dolayı deyim bozukluğu, yadcıl deyim kullanma, şivesizlik gibi hallerden doğan anlaşılmazlık bu halde bulunan ifadeye DÜĞÜMLÜ (Muakkat) denir. |
245 | düğümlü | bk. düğümlenme. |
246 | düğün deyişi | Bir düğün dolayısıyla, yeni evlileri övmek için yazılan koşuk. Eskiden bu konuda yazılan kasidelere Sûrname veya Sûriye denirdi. |
247 | düşçülük | Yirminci yüzyıl başlarında çıkan ve konuları düşte görülür gibi silik, karışık ve fantezili bir şekilde anlatan öncü sanat çığırı. |
248 | düzem | Seslerin hoşa gidecek şekilde düzenlenmesi. |
249 | düzenleyiş | Bir edebiyat eserinde veya bir söylevde buluşlara verilen düzen (bk. Buluş ve Deyileme). |
250 | düzgün | Eşit aralıklı tekrarlamadan doğan taylam. bk. taylam. |
251 | düzü-tersi bir | Kelime kelime olarak ters okunduğu zaman da aynı anlamı veren (cümle veya dize). |
252 | edebiyat | 1. Sanatça, yani insanda estetik duyguyu heyecana getirecek değerde meydana getirilmiş şiir, sahne eseri, hikâye, roman, söylev gibi nazım veya nesir halindeki eserlerin hepsi. 2. Bu eserlerin yer aldığı sanat kolu. 3. Bu sanatı ve bu eserleri inceliyen b |
253 | edebiyat türleri | Edebiyat eserlerinin ayrıldığı şiir, dram, hikâyeleme, öğretme, mektup ve sözenlik türleri. |
254 | efsane | Bir tarafı az çok tarihe dayanmakla beraber inanılmaz olgularla süslü olan halk hikâyesi. |
255 | eglog | Bir çeşit küçük kır deyişi. |
256 | eksilti | (Söz sanatı terimi) Cümlenin anlaşılması için zaruri olmıyan bir veya birkaç kelimenin kaldırılması. « - Hava soğuk mu? - Çok» gibi ki «Evet, hava çok soğuktur» yerine geçer (EKSİLTİLİ, Elliptique). |
257 | el yazması | Basılı olmayıp kalemle yazılmış (kitap v.b.). |
258 | eldışı | Memleket işi olmıyan, dış memelketlerle ilgili bulunan (konu, tip, renk v. b.) (ELDIŞILIK, Exotisme). |
259 | eleji | (Yunan Latin Tartıbilim Terimi) Eskilerin, konusu ne olursa olsun, bir dizesi altı, ikincisi beş tartılı olan ve ELEJİ BEYTİ (Distique élégiaque) denilen beyitlerle meydana getirdikleri koşuk şekli. |
260 | eleştirme derlemi | Bir metnin eleştirmeli yayımında, yazma nüshalarının değişikleri hakkında, sayfaların alt kenarına konan bilgiler. |
261 | eleştirmek | Bir sanat eserini inceleyip değeri hakkında hüküm vermek (ELEŞTİRME, Tenkid, Critique ELEŞTİRİMLİ, Tenkidî, Critique ELEŞTİRİCİ, ELEŞTİRMEN, Münakkid, Auteur critique). (Eleştirmek: iyice elemek. Tenkid ve intikad da akçanın züyuf ve kemterini sçip öğürt |
262 | esenlik | (Söz sanatı terimi) Sözün yanlışsız ve eksiksiz olma hali. |
263 | eski eser kopyacılığı | Eski klasik eserleri kölecesine kopya etmekten ibaret sanat. |
264 | eski klasik komedi | Yunan komedisinin, Milâttan önce 480 yılına doğru başlıyan en eski ve korolu kaba devri. |
265 | eski söz | Az kelime ile anlatılmış olan ve halka mal olmuş bulunan fikir. Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur. Ateş olmıyan yerden duman çıkmaz. |
266 | estet | Güzelden anlayıp güzel şeyleri iş edinen kimse. |
267 | estetçilik | Sanat ve şiiri eski ve ilk şekline götürmeyi ileri süren bir Anglo - Sakson çığırı. |
268 | estetik | Güzellik duygusiyle ilgisi olan veya estetik biliminin kurallarına uygun bulunan.Güzelliği ve güzelliğin insan ruhundaki etkilerini konu olarak alan felsefe kolu (ESTETİKÇİ, Esthéticien). |
269 | estetikçilik | Sanatı her türlü fikir, ahlak, fayda gibi maksatlardan uzaklaştırarak onu sırf bir duygulanma aracı sayan kuram. |
270 | eşit | bk. düzgün. |