331 | bronteyon | Antik Yunan tiyatrosunda gök gürültüsü sesini sağlayan ilkel aygıt. |
332 | budama | Bir oyun sahneye koyulurken kesilmesi gerekli dizelerin ya da kesimlerin çıkartılması. Budama, oyunun bütünlüğünü bozmayacak ve oyuncuya rahat gelecek biçimde yapılır. |
333 | bukağı | Türk cambazının bir gösterisi : Ayağı ya da saçları ip üzerindeki makaraya bağlayıp kayma becerisi. |
334 | bukko | Roma Atellan komedyasında komik uşak tiplerinden biri ötekisi makkus. |
335 | bulgu | Aristoteles'in Poetika'sında bir kişinin başkasını çeşitli izlerden, eşyalardan ve yaptığı hareketlerden, dolayı tanıması. Bilgisizlikten bilgiye geçiş. |
336 | bulut aygıtı | Bulut etmeni yaratmada kullanılan görüntü aygıtı. |
337 | bulut etmeni | Sahnede bir bulutun ya da bulutların görünümünü sağlayan etmen. |
338 | bulut yansıtıcı | Dönen diski olan özel olarak yapılmış bir izdüşüm aygıtı. |
339 | bulvar komedyası | On dokuzuncu yüzyılda Fransa'da kentsoylu melodramlarından çıkmış sıradan seyircinin duygularına yönelik, gişe başarısını önde tutan güldürü. |
340 | bulvar tiyatrosu | On dokuzuncu yüzyılda kentsoylu seyircinin sevdiği, içerik açısından hafif, insanların küçük mutluluklarını ve acılarını gösteren oyunlar oynayan tiyatro türü. |
341 | bunraku | Japon kukla geleneği içindeki en yetkin ve en zor kukla oyunu. Bu oyundaki kuklaların boyu 1.20 metre olduğu için üç kişi tarafından oynatılır. |
342 | burattini | İtalyan el kuklası. |
343 | burla | Rönesans İtalyan halk doğaçlama tiyatrosunda gülünçlü ara oyunu. |
344 | burlesk | Kalın çizgili, kişileri ve olayları karikatürleştirerek veren ve çoğu kez verici, taşlayıcı, abartılı güldürü. «Şakacı» sözcüğünden gelir. ABD'de bu tür, kaba saba ve açık saçık bir gösteri durumunu almıştır. |
345 | bükülmeli takla | Yarı dönüşle yapılan tehlikeli bir geri taklası. |
346 | büküm | Bir konuşma tümcesinde müzik notalarının kullanılması, ses tavrının ve uzamının değişmesi. |
347 | büyücü | Türk gölge oyunu'nda eski çağlardan kalma bir tip. Büyü yapan bir kadındır.1. Büyü yapan kişi. 2. El çabukluğu ve gözbağcılık ile numaralar gösteren sanatçı. |
348 | büyük pabuç | 1. Gülünç, biçimi bozulmuş, çok büyük kara pabuç genellikle August adı verilen soytarı giyer. 2. Soytarı August'un başka bir adı. |
349 | büyük sarkaç | Jimnastikçinin, ayaklı çubukta, halkada ya da trapezde kollarını kırmadan bütün gövdesiyle dönmesi ya da sallanması. |
350 | büyük sıçrama tahtası | Bir ucu kuliste öbür ucu gösteri alanında, girişte bulunan, çeşitli sanatçıların arka arkaya taklalar atmalarına yarayan büyük sıçrama tahtası. |
351 | büyük tiyatro | Seyirci sığası bin ya da üstünde olan tiyatrolara verilen ad. |
352 | büyüleyici «eğer» | Stanislavski'nin oyunculuk dizgesinin yaratıcılıkla ilgili çalışmasında, bir oyuncunun kendi yaşantısı olmayan bir rolü «eğer» sözcüğüyle değerlendirip o rolün gerekli havasına daha iyi girebilmesi için adeta kendini büyülemesi. |
353 | c kelepçesi | Askıya ışıldağı ya da gereken aygıtı tutturan, kancaya benzer vidalı kelepçe. |
354 | cadaloz | Türk kuklasında üvey ana tipi. |
355 | cadı | Türk gölge oyunu'nda genellikle geceleri ortaya çıkan ve kötülük yapan doğaüstü bir figür. bk. cazu. |
356 | cafcaflı konuşma | Alışıla gelinmiş ses bölgesinin dışına çıkarak iddialı bir biçimde konuşma. |
357 | cam süzgeç | Işıklama düzeninde ışıldaklar önüne konulan renkli ya da renksiz çerçeveli cam. |
358 | cambaz | 1. Denge sanatında uzman ve usta olan kişi. 2. İp üstünde yürüyen ve çeşitli tehlikeli numaralar yapan becerili sanatçı. bk. rismanbaz. |
359 | cambaz kemeri | Çeşitli sirk sanatçılarının bellerine taktıkları kalın, ve dirençli kemer. |
360 | cambaz-hokkabaz | Gergin tel üstünde el çabukluğu gösteren hokkabaz. |