811 | fısıldayıcı defteri | Fıslayıcının elinde bulunan, betikle birlikte oyuncuların sahnedeki durumlarını kapsayan defter. |
812 | fısıldayıcı odacığı | Eski tiyatro sahnelerinin seyirciye yakın aşağı kesiminde yerde bulunan ve fısıldayıcının içinde oturduğu odacık. |
813 | figüran | Bir oyunun kalabalık sahnelerini doldurmak için kullanılan, bazen birkaç söz söyleyen, çoğu kez de konuşmayan kişi. |
814 | fil çomağı | Filleri hareket ettirmede kullanılan, ucunda çengeli olan çomak. |
815 | fil eğiticisi | Filleri eğiterek gösteriye hazırlayan kişi. |
816 | film gösterici | Sinema filmlerini sahne üzerindeki gergiye yansıtan motorlu aygıt. |
817 | filyakes | Antik Yunan tiyatrosunda kalın çizgili, açık saçık güldürü. |
818 | fiziksel hareketler yöntemi | Stanislavski oyunculuk dizgesinde psikofiziksel işlemin fiziksel yanı. Duyguyu yakalamak için fiziksel hareketten yararlanma olgusu. Bu çalışmanın dokuz öğesi vardır : 1. Büyüleyici «eğer», 2. Belirli ortam, 3. İmgelem, 4. Dikkati odaklama, 5. Gerçek ve inanma, 6. Duygu-düşünce alışverişi, 7. Duruma uyma, 8. Hız-tartım, 9. Coşkusal bellek. |
819 | flamenko kahvehanesi | İspanya'da Andaluziya bölgesinde çok tutulan eğlencelik gösteri. Bu gösteri içinde danslar, ezgiler ve çeşitli kısa güldürüler yer alır. Kabare tiyatrosunu andırır, ama tiyatral yanı daha azdır. |
820 | flüorışıl boru | Yüksek gerilimli flüorışıl ışıtaç. |
821 | foşgeya | Ermeni Ayvaz'ı Vanlı şivesi ile konuşurken her tümceye bir «foşgeya», ekler. |
822 | fransız perdesi | Bir yandan yukarı doğru açılırken, öbür yandan çapraz olarak yanlara doğru açılan tiyatro perdesine verilen ad. |
823 | frenk | Rum ya da tatlısu Frengi doktor, eczacı meyhaneci, terzi ya da tecimendir. Yabancı sözcüklerle dolu bozuk bir Türkçe konuşur |
824 | fritellino | Commedia dell'arte'nin uşak tiplerinden biri. |
825 | fruktoryon | Antik Yunan tiyatrosunda gözetleme kulesi. |
826 | furi (doğ.) | (Doğaçlama) : Türk doğaçlama tiyatrosunda alkış anlamına gelen argo sözcük. |
827 | gaca | Türk kukla tiyatrosunda kadın. |
828 | gaco (argo) | Türk gölge oyunu'nda kadın. |
829 | gag | Bir skeçte, revüde ya da bir eğlence gösterisinde herkesin gülebileceği bir nükteyi kapsayan sözler ya da durumlar. |
830 | gag yaratmak | Sahnede, doğaçlamaya giderek seyirciyi güldürmek ya da hazırcevap olmak. |
831 | gala | Daha çok opera için kullanılan resmi giysi ile gidilmesi zorunlu gösteri gecesi. |
832 | galeri | 1. Roma tiyatrosunda yüksek ve uzun takma saç. 2. Tiyatro yapılarında ikinci asma kat. |
833 | garrahan | Düzyazı okuyanlara verilen ad. |
834 | gaz lambası | On dokuzuncu yüzyılda tiyatrolarda kullanılan aydınlatma aracı. |
835 | gazelhan | İslam tiyatrosunda bestelenmiş şiir okuyanlara verilen ad. |
836 | gazeteci söyleşmesi | Hacivat ile Karagöz arasında geçen, biraz gazetecileri eleştiren yarışmalı konuşma. |
837 | gazi boşnak | Zorba ve levent bir yeniçeri tipi. |
838 | gece gösterisi | Hava karardıktan sonra düzenlenen gösteri. |
839 | geciktirim | Bir oyunda seyircinin ilgisini ve gerilimini canlı tutmada kullanılan geciktirme uygulayımı. |
840 | geçiş | Seyircilerin yerlerine gitmeleri için seyir yerinde bulunan geçiş yeri.Trapez cambazının bir trapezden ötekine geçip taşıyıcıya tutunması, taşıyıcıdan yine kendi trapezine geçmesi. Geçiş'in üç evresi vardır: kaçış, akrobatik takla ve düşmeden trapezi yakalama. |