1591 | moloz | (Doğaçlama) Türk doğaçlama tiyatrosunda figürana verilen ad. |
1592 | monodram | bk. tek kişilik oyun. |
1593 | more | Gölge ve ortaoyunlarında Arnavut'un hemen her tümceye eklediği sözcük. |
1594 | moritat | Bank ezgicileri'nin tekdüze melodili öykülerine verilen ad. Bu öykülerde daha çok suç işleyenler, felakete uğrayanlar, öldürenler ve öldürülenler yer alır. Öykü çeşitli ilkel çizimlerle desteklenir. |
1595 | moruk | (Doğaçlama) Türk doğaçlama tiyatrosunda yaşlı adam için kullanılan ad. |
1596 | motif | bk. örge, güdü. |
1597 | ms | Manuscript sözcüğünün kısaltılmışı. Yazarın ilk özgün betiği anlamında. bk. yazma, YZ |
1598 | muarref | Padişaha dua görevini gerçekleştiren kişi. |
1599 | mudhik | İslam tiyatrosunda güldürücü sözler söyleyen ve hareketler yapan sanatçı. |
1600 | mudhike | Güldürü. |
1601 | mugaffal | Araplarda çeşitli güldürücü benzetmeler yapan sanatçı. |
1602 | muhavere | bk. söyleşme.(Ortaoyunu) Ortaoyunu'nda söyleşme bölümü. Zurna, Kavuklu havası çaldıktan sonra ortaya Kavuklu ile Kavuklu arkası girer ve muhavere bölümü başlar. Bu bölüm iki kesimi kapsar : arzbar, tekerleme. ilkinde, oyunun iki baş kişisi Pişekâr ile Kavuklu arasındaki konuşmada kimlikleri ortaya çıkar. Bir çeşit serim kesimidir. Tekerleme'de ise Kavuklu, olağan dışı bir olayı başından geçmiş gibi anlatır. Pişekâr ikide bir de sorular sorarak konuyu aydınlatmak ister, laf ebeliği yapılır ve sonunda Kavuklu'nun anlattıklarının bir düş olduğu anlaşılır. |
1603 | mukaddem | Arap gölge oyununu oynatan törencibaşı aynı zamanda bu gölge oyununun baş kişisi. |
1604 | mukaddime | bk. başlangıç. |
1605 | mukallit | 1. Yansılamaya ya da benzetmelere giden, taklit yapan sanatçı. 2-Anadolu'da oyunları düzenleyene verilen ad. |
1606 | mum kandili | Orta Çağ ve Rönesans başlarında tiyatroda aydınlatma için kullanılan kandil. |
1607 | mum kukla | Mumdan yapılmış kukla. |
1608 | murassahan | Koşuk ya da düzyazıyla ya da her ikisiyle birlikte uyaklı öyküler anlatanlara verilen ad. |
1609 | muslu | Gölge oyununda âşık Hasan'ın oğlu. |
1610 | mutlu son | Bir öykünün sonuçta tatlıya bağlanması. Oyunlarda mutlu son, genellikle sevgililerin birleşmesi, iyi olanın kötü olana üstün çıkması ile olur. |
1611 | mührebaz | Türk seyirlik oyunlarında yuvarlak taşlarla gözbağacılık ve el çabukluğu gösteren beceri sanatçısı. |
1612 | müzik başyöneticisi | Bir tiyatroda müzik işlerini tasarlayan, uygulatan ve denetleyen sorumlu kişi. |
1613 | müzik çizelgesi | Bir tiyatro oyununda müziğin verileceği ve alınacağı yerleri gösteren çizelge. |
1614 | müzik söyleşmesi | Hacivat ile Karagöz arasında Türk müziği üzerine geçen konuşma. Hacivat yarım yamalak bilgisiyle bilgiçlik taslarken, Karagöz bir şey anlamadığından bunlara karşılık gülünç sözler uydurarak söz cambazlığına gider. |
1615 | müzikli dram | Hem sözlü tiyatronun, hem de operanın bazı özelliklerini içice kullanan bir müzikli oyun türü. Bu tür oyunda dramatik eylem sözlü oyundaki gibi gelişmiş ve operadaki yüceltilmiş, ülküleştirilmiş hareketlerin yerini gerçekçi, inandırıcı hareketler almıştır. Konuşmalar müziklidir. Bu tür oyunda söylenen aryalar operadaki kadar önemlidir ancak operada olmayan karakter ve konu derinliğini bu türde buluruz. |
1616 | müzikli güldürü | Müziğin eşliğinde gelişen güldürü. |
1617 | müzikli oyun | Müzik eşliğinde yürütülen, daha çok ABD'deki melodram ve caz müziğinden gelen etkilerle ortaya çıkmış oyun. |
1618 | müzikli tiyatro | Büyük bir kesimi ezgiler ve danslarla gelişen, ama dramatik konuşma öğesini de kullanan tiyatro. Operetle olan tek farkı, müzikli tiyatroda caz müziğinin ağır basması dır. |
1619 | müzisyen | Bir tiyatroda, orkestrada herhangi bir çalgıyı çalan sanatçı. |
1620 | müzisyenler odası | Orkestradaki müzisyenlerin dinlenme ve hazırlanma yeri. Bu yer çoğu kez sahne altında ya da gerisindedir. |