421 | geçişsiz | bk. geçişsiz fiil. |
422 | geçişsiz fiil | Gösterdiği oluş ve kılış yapana yönelen, yani özneyi etkileyen ve nesne istemeyen fiil: gel-, uyu-, yat-, kal- gibi. Mümtaz Nuranı her eve bırakışında bunu sonuncu zannederek korkardı (A. H. Tanpınar, Huzur, s. 189). Yağmur altında nereye gittiğinin farkında olmadan yürüyordu (A. H. Tanpınar, Huzur s. 20). Herşey bu baş döndürücü dönüşte küçülüyor, ufalıyor, renk ve mahiyetini diğiştiriyor, garip bir pelte, Suadın sefil ve bulaşık şahsiyetinin iğrenç hamuru hâline geliyor
(A. H. Tanpınar, göst. e., s. 205). Tutuşan yüreklerinden kopan ateş damlalarıyla ağladılar (A. H. Müftüoğlu, Çağlayanlar, s. 45). Gün batıyor sevgili, korkun gönlümde doğuyor (A. H. Müftüoğlu, Çağlayanlar: Yakarış, s. 149). Bak
sızan göz yaşları ne ağlıyor?
Sızlayan yürekler ne inliyor? (A. H. Müftüoğlu, göst. e., s. 151). O güldüğü zaman insanın yüzüne bütün saffeti, kadınlığıyla bakar (S. F. Abasıyanık, Bütün Eserleri, s. 97). vb. Karşıtı geçişli fiildir. |
423 | geçmiş zaman | Bir kılış veya oluşun meydana gelişinin şimdiki zamandan önceye ait olması. Görülen geçmiş zaman ve duyulan geçmiş zaman olarak iki kipi vardır: Aynaya koştu. yüzünün sol tarafı şişmiş (P. Safa, Mahşer, s. 288). Kendinizi denize attınız ha? (P. Safa, göst.e., s. 312). Gülsüm o gece, kalfanın odasında o kadar dua etti ve ağladı ki, ferahlığı belki bir hafta sürdü (R. N. Güntekin, Kızılcık Dalları, s. 96). Kuvvetini ve haklarını düşünmemişsin bile (T. Buğra, Yalnızlar, s. 2). Çanakkalede omuzlarınızdan her dakika üç kurşun geçmiş. Sormamışsınız (P. Safa, göst.e., s. 199). vb. |
424 | geçmiş zaman ad fiili | bk. geçmiş zaman sıfat-fiili. |
425 | geçmiş zaman kipi | bk. görülen geçmiş zaman kipi ve duyulan geçmiş zaman kipi. |
426 | geçmiş zaman sıfat-fiili | Fiilin -DIk/-DUk veya -mIş/-mUş ekleriyle geçmiş zamana bağlı olarak ad vey sıfat gibi kullanılan şekli: Fazla acıkmış insanlar gibi, ne verirlerse, bakmadan yutuyor ve memnun oluyordu (R. N. Güntekin, Kızılcık Dalları, s. 99). Zengin olmayı gözüne koymuş bir adam değilim (P. Safa, Mahşer, s. 179). Nihad, romancının koluna girerek ona ne olduğunu ne bittiğini, o zamandan sonra ne yaptığını ve Şehzadebaşına niçin geldiğini son tiyatro macerasına kadar anlattı (P. Safa, Mahşer, s. 211). vb. bk. sıfat-fiil. |
427 | geçmişe bağlı gelecek zaman | bk. gelecek zaman kipinin hikâyesi |
428 | gelecek zaman | Fiilin gösterdiği oluş, kılış ve durumun geleceğe bağlı olduğunu belirten zaman. bk. gelecek zaman kipi. |
429 | gelecek zaman isim-fiili | bk. gelecek zaman sıfat-fiili. |
430 | gelecek zaman kipi | Filin anlattığı işin şimdiki zamandan sonraki bir zamana ait olduğunu gösteren kip. Türkçede bir oluş ve kılışın gelecekte kesin olarak gerçekleşeceğini gösteren ek, -ACAK ekidir: dik-ecek, anlat-acak, sar-acak gibi. Bu ek şahıs ekleri ile genişletilerek çekimli fiil olur. İnsanlara yalnız onlardan aldığımı vereceğim (T. Buğra, Yalnızlar, s. 102). Yarın ben de onu bana gönderen makamın huzuruna çıkarak neşredilme imkânları aramakta olan dört kitabımdan söz açacağım
Bakalım, beni nereye gönderecek (A. N. Asya, Ayın Aynası, s. 71). Meçhul yerlere doğru gideceğim, oradan kendimi en meçhule atacağım (Peyami Safa, Bir Tereddüdün Romanı, s. 184). Biraz sonra o, belki hepiniz bana nasihat vermeğe kalkacaksınız (A. H. Tanpınar, Huzur, s. 255). Fakat, evvelâ Cibalıya kadar yürüyeceğiz orada bir arkadaşa haber vereceğim (P. Safa, Mahşer, s. 292). vb. Karşıtı geçmiş zamandır. bk. bildirme kipleri. |
431 | gelecek zaman kipinin hikâyesi | İleride gerçekleşecek bir oluş ve kılışı geçmişe aktararak bildiren bileşik kip türü. -AcAk gelecek zaman kipi üzerine i-di hikâye ekinin getirilmesi ile kurulur. Çekimi de 3. şah. çokluk çekimi dışında şah. ekleri hikâye ekinden sonra gelir: gelecektim, okuyacaktım, görüşecektik, bulacaktınız, gideceklerdi gibi. Bu birleşik kipte ileride gerçekleşecek bir oluş ve kılış geçmişe aktarılarak anlatıldığı için anlamda gerçekleşmemiş bir oluş ve kılış söz konusudur: Bu aptallık bukağılarını söküp atacaktı gidecekti gerçek hayata ve hayatının gerçeklerine dönecekti (T. Buğra, Yalnızlar, s. 145). Eğer kendini hülya dediğin o vahşi cazibeye kaptırmamış olsaydın, demin önümüzden geçen genç kıza bakacaktın, o da sana bakacaktı, gülümseyecektin, o da sana gülümseyecekti (Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından: Bir gence Nasihatler, s. 98). Ömrümde bir kere zafer kazanacaktım (A. H. Tanpınar, Huzur, s. 11). Muhakkak ki şimdi içeri gireceklerdi (P. Safa, Matmazel Noraliyanın Koltuğu, s. 151) vb. |
432 | gelecek zaman kipinin rivayeti | Gelecek zamanda gerçekleşecek bir oluş ve kılışı duyuma dayanarak anlatan birleşik kip türü. -(y)-AcAk gelecek zaman eki üzerine -i-miş hikâye ekinin getirilmesi ile kurulur. Şahıs ekleri, 3. şah. çokluk çekimi dışında, hikâye ekinden sonra gelir. Hikâye eki fiildeki dil ve dudak benzeşmelerine uyar: alacakmışım, bilecekmişsin, bulacakmış, dolduracakmışız, emecekmişsiniz, diyeceklermiş vb. Aaa
Ben neye gelecekmişim? (R. N. Güntekin, Kızılcık Dalları, s. 135). Meğer, ben için için onlara hak verecek, sadık kalacakmışım ve onları içimde bütün hülyalarımla hissedecekmişim (A. Ş. Hisar, Boğaziçi Mehtapları, Bizimle Birlikte Yaşayan Hatıralarımız, s. 226). Her kader gerçek benliğimin kurtuluşu uğruna verilmiş bir fidye olduğu için mi üzülecekmişim? (T. Buğra, Yalnızlar, s. 34) vb. |
433 | gelecek zaman kipinin şartı | Bir oluş ve kılışın gelecekte gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini şarta bağlı olarak bildiren bileşik kip türü. -AcAk gelecek zaman ekine i- ek-fiilinin şart biçimi olan -i-se ekinin eklenmesiyle kurulur. Şahıs ekleri 3. şah. çokluk çekimi dışında şart ekinden sonra gelir: alacak isem>alacaksam, alacaksan, alacaksa, alacaksak, alacaksanız, alacaklarsa vb. Sevdiklerimin yanında uzun uzun kalmaya katlanamıyorum
sevgimi söyleyemeyeceksem (T. Buğra, Yalnızlar, s. 21). Eğer bu konuda bir açık oturum düzenlenecekse ilgilileri şimdiden duyurunuz. Yarın pişman olocaksan bu işe hiç girişme. Gitmeyeceklerse haber versinler vb. |
434 | gelecek zaman sıfat-fiili | Fiilin gelecek zamana bağlı olarak sıfat ve ad gibi kullanılan biçimi. Türkçede gelecek zaman sıfat fiili -ACAK, -AsI ekleriyle kurulur: Eskisi gibi yemek yapacak hâl mi kaldı bende? (T. Buğra, Yalnızlar, s. 183). Ellerindekini güzelleştirmeye yetecek güçleri yok ya, ha bire çalıyorlar (T. Buğra, göst. e., s. 209). Bizim dil konusunda yapacağımız iş, kelime fethinden, hatta kelime idhalinden korkmamaktır (N. S. Banarlı, Türkçenin Sırları, s. 98). Asrımızın ileride tarihini yazacak adam, elbette ki müstahzar salgınını göz önünde tutacaktır (A. H. Tanpınar, Huzur, s. 144). O bizi güzelle iyinin, şuurla hülyanın el ele vereceği çalışkan ve mesut bir dünyaya götürecektir (A. H. Tanpınar, Beş Şehir, İstanbul s. 260). Nihayet senin göreceğin geleceğini tahmin etmiyor değildim (P. Safa, Mahşer, s. 238). Yıkılası dünya kör olası şeytan canı çıkası adam vb. |
435 | gelişmeli ses bilgisi | Bir dildeki seslerin uğradığı çeşitli değişme ve gelişme olaylarını inceleyen ses bilgisi dalı. Söz gelişi ben>men, anbar>ambar gibi benzeşme ve derşür->devşir-, attār>aktar gibi benzeşmezlik olayları birer gelişmeli ses bilgisi olayıdır. |
436 | genel dil bilimi | Dünyadaki dilleri bir bütün olarak ele alıp, bunların ortak özelliklerini, işleyiş ve gelişme şartlarını inceleyen dil denen varlığı bütün yönleriyle ve bütün belirtileriyle araştıran bilim dalı. |
437 | genel ses bilimi | Tek bir dilin değil bütün dillerin seslerini bir bütün olarak ele alan, bunların türlerini, özelliklerini inceleyen ve bütün ses bilimi dallarını içine alan geniş kapsamlı ses bilimi. krş. ses bilimi. |
438 | genel sözlük | Bir yazı dilinin kendisine mal edilmiş ve yaygınlaşarak genellikle niteliği kazanmış olan bütün kelime ve deyimlerini, özel bir alana yönelmeden tanımlayan ve açıklamalara bağlayan sözlük. Türkçe Sözlük, Kamus-ı Türkî gibi. Deyimler sözlüğü, Mecazlar Sözlüğü, Terimler Sözlüğü, Tarama Sözlüğü ve Derleme sözlüğü gibi, sınırlı ve özel bir amaca hizmet eden sözlükler bunun dışında kalır. |
439 | genel türkçe | Türk dilinin belirli bir dönemini veya belirli bir lehçesini değil, coğrafî sınırlar içindeki bütün kollarını içine alan, dil yapısı bakımından ortak özellik ve ölçünlere (standartlara) sahip olan tamamı. Türkçenin Yakut ve Çuvaş lehçeleri dışında kalan bütünü. Lehçelerdeki bazı özellikler bu ölçünlerin dışında kaldığı için genel Türkçeyi temsil edemez. Örnek olarak genel Türkçedeki ynin Yak. s (yol>sul), Çuv. ´s (yılan>´selen) olması genel Türkçede ön sesteki s-lerin Başkurtçada h-ye dönüşmesi (siz>hed) gibi. |
440 | geniş ünlü | Ağız boşluğunun ve çene açısının herhangi bir daralmaya uğramadan, açık durumunda iken boğumlanan ünlü türü: a / e / ö gibi. a, e, o, ö ünlüleri geniş ünlülerdir. Karşıtı dar ünlüdür. |
441 | geniş zaman | (Almanca Aorist, Zeitlos Fr. aoriste atemporal İng. aorist, timeless Osm. muzâri || Geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman gibi bütün ana zamanları içine alan, yani fiilin gösterdiği oluş ve kılışın her zaman yapıldığını veya yapılacağını gösteren bir sınırlama ve kesinlik kavramı taşımayan zaman. Türkçede geniş zaman -r, -Ar, -(I)r/-(U)r ekleri ile kurulur ve şahıs ekleri alarak çekime girer: Keyifle yerim, keyifle içerim (S. F. Abasıyanık, Bütün Eserleri 2, s. 208). Birçok mütefekkirler yalnız düşünmekle iktifa ederler (A. Ş. Hisar: Fahim Bey ve Biz, s. 159). Bir kırlangıç, yavrusuna uçmayı öğrettikten sonra görevinin bittiğini bilir ve artık kendi isteklerine göre yaşayabilmesi için serbest bırakır (T. Buğra, Yalnızlar, s. 25). Gerçi, bilirim, okunun değdiği yerde, bir cüceden bir dev çıkarırsın bir kaditten en güzel endamı yaratırsın ve sönmüş gözlere yeniden fer verirsin (Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından, VII, s. 39). Biz düşüncelerimizi çok defa omuzlarımızda taşırız. Onun için onları kımıldatmamız bu düşüncenin ağırlığı nisbetinde güç olur (A. H. Tanpınar, Huzur, s. 75). İşten artmaz dişten artar. Böyle gelmiş böyle gider gibi. Geniş zaman, bazı kullanılışlarında «gereklilik», «alışkanlık» ve «süreklilik» de gösterir: yarın buraya gelir her tarafı iyice temizlersin. Akşamları kitap okursun, pazar sabahları yürüyüşe çıkarsın vb. |
442 | geniş zaman eki | Fiilin gösterdiği hareketin geniş zamanda olduğunu gösteren, fiile geniş zaman kavramı veren ek. Türkçede geniş zaman eki -r, -Ar, (I)r/-Urdur: ağla-r, bak-ar, gül-er, çalış-ır, getir-ir, otur-ur, güldür-ür. bk. geniş zaman. |
443 | geniş zaman isim-fiili | bk. geniş zaman sıfat-fiili. |
444 | geniş zaman kipi | Fiilin sürekli olarak yapıldığını, hâlen yapılmakta olduğunu veya yapılacağını belirten zaman ve kip. Türkçede bu kip -Ar, (I)r/-(U)r ekleri ile kurulur: || 1. tek. şah. yaz-ar-ım, ver-ir-im, || 2. tek. şah. yaz-ar-sın, ver-ir-sin, || 3. tek. şah. yaz-ar, ver-ir, || 1. çokl. şah. yaz-ar-ız, ver-ir-iz, || 2. çokl. şah. yaz-ar-sınız, ver-ir-siniz, || 3. çokl. şah. yaz-ar-lar, ver-ir-ler || oku-r-um, oku-r-sun, oku-r, oku-r-uz, oku-r-sun-uz, oku-r-lar gibi. |
445 | geniş zaman kipinin hikâyesi | Geçmişten geleceğe uzanan geniş bir zaman kesitini içine alan, fiilin sürekli olarak yapıldığını bildiren oluş ve kılışları geçmiş zamana aktararak veren birleşik kip: -r, -Ar, -Ir/-Ur geniş zaman eklerine i-di hikâye ekinin eklenmesi ile kurulur: gelirdim, otururdu, söyleşirdi, anlatırdınız, görürlerdi gibi. || Bu birleşik kipin olumsuzu -mazdı ekiyle kurulur: almazdım, gelmezdim, oturmazdı, konuşmazdık, görmezlerdi vb. Kalfa büyük hanımla hiç geçinemezdi (R. N. Güntekin, Kızılcık Dalları, s. 90). Bunların yanında, her zaman küçük, fakir kulübeler de göze çarpardı (H. N. Zorlutuna, Aydınlık Kapı, s. 110). Cuma ve pazarları Küçüksu, Göksu, Kalender, Çubuklu gibi incesaz yerlerine, mesirelere gidilirdi (. Ş. Hisar, Boğaziçi mehtapları, I. Boğaziçi medeniyeti, s. 9). Dünyada hiç bir güzelliğin kalmayacağından korkardım (T. Buğra, Yalnızlar, s. 161). O bu yolu ötedenberi severdi (A. H. Tanpınar, Huzur, s. 37). Katılsaydınız ne kadar verimli bir toplantı yapıldığını görürdünüz. Onlar hiç yazlığa gitmezlerdi vb. |
446 | geniş zaman kipinin rivayeti | Geniş bir zaman kesiminde gerçekleşen oluş ve kılışları dyuma (rivayete) dayanarak anlatan birleşik kip türü: -r, -Ar, -Ir/-Ur geniş zaman eklerinden sonra i-miş rivayet ekinin getirilmesi ile kurulur. 3. şah. çokluk çekimi dışında kalan şahıs ekleri rivayet ekinden sonra gelir. Rivayet eki, eklendiği fiilin dil ve dudak benzeşmelerine uyar: alırmışım, başlarmışsın, çalarmış, dokunurmuşuz, ellermişsiniz, içerlermiş vb. O, bazı sabahları, uykusu kaçarmış da bir türlü uyuyamazmış (A. Ş. Hisar, Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği, s. 220). O otururken, vücudu uzun boylu, ayağa kalkınca bacakları kısa görünürmüş (A. Ş. Hisar, Geçmiş Zaman Fıkraları Sultan Azize Dair, s. 71). Ahmet Vefik Paşa Pariste elçimiz bulunurken, beyaz bir araba ile gezinirmiş (A. Ş. Hisar, Geçmiş Zaman Fıkraları, Ahmet Vefik Paşaya Dair, s. 116). Eski hatıralarını anlata anlata bitiremezmiş. O zaman böyle fenerler yanmazmıştır. Karanlık, buradan, perde perde helezonlar hâlinde yayılır, gidermiştir (S. F. Abasıyanık, Bütün Eserleri 3, Medarı Maişet Motoru: Birtakım İnsanlar, s. 194) vb. |
447 | geniş zaman kipinin şartı | Geniş bir zaman kesiminde gerçekleşen oluş ve kılışları şarta bağlı olarak anlatan birleşik kip türü. -r, -Ar, -Ir/-Ur geniş zaman eklerine, i- ek- fiilinin şart biçimi olan -i-se ekinin getirilmesi ile kurulur. 3. şah. çokluk çekimi dışında şah. ekleri şart ekinden sonra gelir: verir isem>verirsem, verirsen, verirse, verirsek, verirseniz, verirler ise, verirlerse vb. Teklifimi getirirsen üzerinde görüşebiliriz. Bu düşünceden vazgeçmezse zararlı çıkar. Bana kalırsa, biraz da haşlamalısınız
birazcık ama. (T. Buğra, Yalnızlar, s. 243). Maazallah suyun sesini duymaz olursam
(Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından: İki Amânın Sözleri, s. 108). Ev halkı üstüne üşüşerek onu yakalar, içeriye çeker ya kandırmazsa, ya tehdit etmeğe kalkarlarsa? (P. Safa, Mahşer, s. 130) vb. bk. şart kipi. |
448 | geniş zaman sıfat-fiili | Fiilin karşıladığı hareketi geniş zamana bağlı olarak belirten sıfat-fiil. Geniş zaman sıfat-fiilleri -Ar, -(I)r/-(U)r ve -mAz, -An, -IcI/-UcU ekleriyle kurulurlar ad ve sıfat olarak kullanılırlar: Koşar adım, geçer akça, bakar kör, gider «masraf», biçer döğer, bilir kişi, yatır «evliya», bitmez dert, onulmaz yara, görünmez kaza, çıkmaz sokak, Yılmaz, Solmaz, çalışan kadın, okuyan adam, geçen yıl, bitmeyen iş, yırtıcı hayvan, gezici öğretmen, ayırıcı özellik, bunaltıcı sıcak vb. |
449 | genişleme | bk. ünlü genişlemesi |
450 | genişlik derecesi | 1. Ünlülerin boğumlanmaları sırasında ağız yolunun ve çene açısının açıklık bakımından gösterdiği özellik: a ve e ünlülerinin genişlik dereceleri o ve ö, ı ve i ünlülerinden daha fazladır. 2. Bir dil sesinin özellikle bir ünlünün boğumlanması sırasında ses yolunun kişilere ve ağızlara göre değişebilen açılma durumu: alfabe/alfābe, ayar/āyar, bayan/bāyan, yarın/yārın, dünya/dünyā, gafil/gāfil, marul/mārul, sevda/sevdā vb. Burada ünlülerin kısa veya uzun söylenişlerinde, uzunluktan çok ağız açıklığı söz konusudur. |