511 | has isim | bk. özel ad. |
512 | hayvan dili | Aynı türden hayvanların iç güdülerine dayanarak gerçekleştirdikleri ve belirli anlamlı hareketler veya seslerden yararlanarak aralarında haberleşmeyi sağladıkları iletişim sistemi. |
513 | hazırlık aşaması | Bir sesin boğumlanması sırasında, konuşma organlarının gerilerek o sesin çıkmasına elverişli duruma geçişi bir sesin boğumlanmasını gerçekleştiren «hazırlık», «oluşum» ve «çözülme» basamaklarından ilki. bk. gerilme. |
514 | hece | Bir nefes hamlesi içinde çıkan, tek bir ses veya ses grubundan oluşan, yalnız başına kelime olabilen veya kelime oluşumunda görev alabilen ses birliği, Türkçenin kök kelimeleri genellikle tek hecelidir: O teklik 3. şahıs zamiri, üz- «üzmek», al- «almak» bu, şu yüz- «yüzmek» süz- «süzmek» alp «alp, yiğit», art, ant kurt, yurt, sarp, tar- ya-pı tar-tı vb. |
515 | hece denkleşmesi | Uzun ünlü taşıyan bir hecenin kısa ünlüsü olan iki heceye ayrılarak denkleşmesi olayı: Ana Altayca köke> Ana Türkçe kök «gök», Moğ. köke ana Altayca ere> T. er, Moğ. ere Tkm beş >Yak. bies «beş» Tkm. bol-> Yak. buol- «olmak» Tkm. ot, Yak. uot «ot» Tkm. tört> Yak. tüört «dört» vb. |
516 | hece doruğu | Hecenin duyulma gücünün en yüksek olduğu nokta. Hece doruğunu, duyulma güçlerinin yüksek olduğu görülen ünlüler, kayan ünlüler ve bazen de ünsüzler oluşturur. || Türkçede hece doruğunu her zaman bir ünlü oluşturur ve hecenin diğer sesleri doruğun bir veya iki yanında açıklık derecelerine göre sıralanır. ak, su, kal, alt, sarp, brak, bronz gibi. || Bazı ünlemlerde akıcı ve hışıltılı sesler de hece doruğu olabilir kşt, pst, prt gibi || Türkçenin heceleri hep tek dorukludur. Diğer dillerde Ar. sabr, ömr, nakl, devr, zehr Almanca Stamm, Zahl İng. sleep, stop örneklerinde görüldüğü üzere çift doruklu hece türleri de vardır. |
517 | hece düşmesi | bk. hece yutulması |
518 | hece eksilmesi | bk. hece yutulması |
519 | hece işareti | Ses bakımından değeri hece olan işaret: v=ev, q=aq, l=al vb. |
520 | hece kaynaşması | Bir kelimede yanyana bulunan iki veya daha çok hecedeki seslerin yahut da yanyana bulunan iki kelimeden birincinin son sesi ile ikincinin önsesinin birleşip kaynaşması ve dolayısıyla hece sayısının azalması olayı: ET. -ne erse ne > EAT. nesene > TT. nesne ET. yiğirmi >TT. yirmi, EAT. ol ara >TT. ora, EAT. şol ara >TT. şura, EAT. bu ara >TT. bura bad-i hevâ>bedava, kahve altı>kahvaltı, çehâr şenbe>çarşamba, yaz-a u-madım>yazamadım, ne için>niçin?, ne asıl>nasıl?, sütlü aş>sütlaç, ne edeyim?>nideyim? Anad. ağzl.: geliyorum>geliyom, alıp beri gelmek>Babermek «getirmek», ne şekil>neşBal «nasıl?» vb. |
521 | hece sınırı | Birden fazla heceden oluşan bir kelimenin telâffuzunda, ciğerlerden gelen hava akımının başlangıç noktası ile bitiş noktasını birleştiren aralığı kelimenin telâffuzundaki hava akımında nefes baskısının en düşük olduğu nokta. Örnek olarak eksik kelimesinde hece sınırı / k / ve / s /, köprü kelimesinde / p/ ve /r/ sesleri arasında, çalışmak ve buluşmak kelimelerinde ise şden sonradır. |
522 | hece yazısı | Bir dildeki kelimelerin her sesini değil her hecesini ayrı bir işaretli gösterme sistemine dayanan yazı türü heceleri temsil eden sembollere bağlı yazı türü. Eski Kıbrıs yazısı, çivi yazısı, Çin, Japon ve Kore yazısı gibi. |
523 | hece yutulması | Bir kelimede ses bakımından birbirine benzer veya eşit seslerden oluşmuş iki heceden birinin zamanla eriyip kaybolması olayı: pazar ertesi>pazartesi bar-ur (var olmaktan) >bar>var dur->dur-ur>-dur yorı-r>-yor vb. Örnek olarak atlıdır<atlıg tutur, gel-iyor<kel-e yorı-ı gibi. krş. hece kaynaşması. |
524 | heceleme | Kelimeyi hecelere ayırma: baş-la-ya-bi-lir-mi-yim?, ge-le-cek-ler-di, o-tu-ru-yo-ruz vb. |
525 | hemze | Ciğerlerden gelen havanın gırtlağa çarpması ve ses tellerindeki açılıp kapanma yüzünden hava akışının birdenbire engellenmesiyle oluşan kesintili ses. Türkçede bulunmayan ve Arapçada (:) işareti ile karşılanan bu ses, arasıra dilimize Arapçadan geçmiş bes, mebde, mesele, mesûl, neşe, heyet gibi kelimelerde göze çarpar. Ancak, söyleyişteki zorluk dolayısıyla bu kelimeler ya yerlerini Türkçe karşılıklara bırakmış yahut da araya bir ünlü eklenerek veya hemze atılarak genellikle beis, mebde, mesele gibi şekillere dönüştürülmüştür. |
526 | hışırtılı ünsüz | Çıkış yerleri diş eti ve diş eti-damak arası olan s, z, ş, j gibi sızıcı ünsüzlerden her biri. |
527 | hiatus | bk. ünlü çatışması. |
528 | hikâye | bk. hikâye birleşik kipi |
529 | hikâye birleşik kipi | Fiil kipinin gösterdiği oluş ve kılışın geçmiş zamanda gerçekleştiğini bildiren birleşik çekim türü. Asıl fiilin kipleri ile i- fiilinin görülen geçmiş zamanının veya ekleşmiş şeklinin birleşmesi ile ortaya çıkar. Emir dışındaki bütün kiplerin bir hikâye biçimi vardır: || geniş zamanın hikâyesi: oku-r-du-m, oku-r-du-n vb. || şimdiki zamanın hikâyesi: oku-yor-du-m, oku-yor-du-n vb. || Görülen geçmiş zamanın hikâyesi: oku-du-y-du-m, oku-du-y-du-n vb. || Duyulan geçmiş zamanın hikâyesi: oku-muş-tu-m, oku-muş-tu-n vb. || gelecek zamanın hikâyesi: oku-y-acak-tım, oku-y-acak-tı-n vb. || şartın hikâyesi: oku-sa-y-dı-m, oku-sa-y-dı-n vb. || istek şeklinin hikâyesi: oku-y-a-y-dı-m, oku-y-ay-dı-n vb. || gereklilik şeklinin hikâyesi: oku-malı-y-dı-m, oku-malı-y-dı-n vb. |
530 | hüküm | bk. yargı. |
531 | ıslıklı ünsüz | Dilin ön bölümüyle iki sıra diş arasında oluşan tınlama boşluğundan ıslık sesi gibi gelen sızıcı ses s, z, ş, j seslerinden her biri. |
532 | ibriksi kıkırdaklar | Gırtlağın, küçük iki kıkırdaktan oluşan, yukarıdan halka kıkırdağın başı üzerine oturtulmuş bulunan ve kalkan kıkırdağın kanatları arasına düşen, üçgen piramit şeklindeki ibriğe benzer kıkırdaklar parçası. bk. gırtlak |
533 | iç büküm | Türkçe dışındaki bazı dillerde, kelimenin içerisinde meydana gelen büküm: Ar. hükm «hüküm», hâkim «hüküm veren», mahkûm «hükümlü», tahakküm «hükmetmek, baskı yapmak», fakir, fukara «fakirler» vb. Almanca lesen «okumak» las «okuyordu», gelesen «okumuş», Haus, Häuser «ev, evler» İng. foot, feet «ayak, ayaklar», goose, geese «kaz, kazlar», tooth, teeth «diş, dişler», go «gitmek», went «gitti» gone «gitmiş» vb. |
534 | iç cümle | İç içe girmiş bir anlatımda, tümleç görevi yüklenen ve anlamca temel cümlenin nesnesi durumunda olan yardımcı cümle: Atatürk, Türk gençliğine hitabesinde Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur, dedi. Bu gün geleceğinizi bilmiyordum diyerek hazırlık yapmadığını söyledi. Genel müdür, bayrama kadar kimseye izin verilmeyeceğini bildirdi. || Yazıklar olsun kâtip, dedi hani beraber gelecektik (S. Faik, Abasıyanık, Bütün Eserleri I, s. 158) vb. |
535 | iç ek | Kelime kök veya gövdesi içine eklenen ek. Türkçede iç ek yoktur. Daha çok Asya, Afrika ve Amerikan yerli dillerinde rastlanan ek türüdür. || Latincede şimdiki zamanla geçmiş zaman arasında ayrım yapan -n- eki bir iç ektir: vic-i «yendim», vine-o «yeniyorum» gibi. Yurok yerli Amerikan dillerindeki -ge- çokluk eki de bir iç ek durumundadır: sepolah «tarla», segepolah (tarlalar) vb. |
536 | iç içe birleşik cümle | Çekimli durumdaki bir cümlenin temel cümle içinde, o cümlenin bir ögesi olarak yardımcı cümle işlevi ile yer aldığı birleşik cümle türü. Temel cümle sondadır: Balkanlarda da harp çıkabilir haberi herkesi kaygılandırmaya başladı. Hâşâ, en ufak benzetme kasdıyla söylemiyorum. Sadece anlatmak istediğim şeyi daha açık belirtebilir miyim diye söylüyorum (T. Buğra, Küçük Ağa, s. 121). Doktor bu nal seslerinin, bu çocukça taşkın neşenin sırrını hâlâ çözemeyeceğini sanıyor, yavaş yavaş hüzne kayıyordu (T. Buğra, Küçük Ağa, s. 171). Gidiş, gelişi topu dört fersah yol, sanki hiç bitmeyecek, Aslıhanı yıllarca göremiyecekmiş gibi, daha şimdiden anlamsız bir özleyiş duygusuna kapılmıştı (K. Tahir, Devlet Ana, s. 395) vb. |
537 | iç kafiye | Beni candan usandırdı, cefâdan yâr usanmaz mı? || Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı? || Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd eder ihsân || Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı? (Fuzulî) Mısra ortasındaki kelime ile mısra sonundaki kelimenin ses uyumundan kaynaklanan kafiye) (mısra ortasında bulunan kafiye: || Dönsün yine peymâneler olsun tehî hum-hâneler || Raks eylesin mestâneler mutripler ettikçe nagam || Ya neylesin bî-çareler âlûfteler âvâreler || Sâgar suna meh-pâreler nûş etmemek olur sitem (Nefî) |
538 | iç ses | Bir kelimenin ön ve son sesleri dışında kalan ve o kelimenin içinde bulunan ses veya sesler: kol (k-o-l), yorul mak (y-orulma-k) çalışma (ç-alışm-a), kalem (k-ale-m), güzelleşmek (g-üzelleşme-k) örneklerinde görüldüğü gibi. |
539 | iç ses düşmesi | Kelime içinde aynı hecede bulunan iki ünsüzden birinin söyleyişi kolaylaştırmak gayesiyle düşmesi: arslan > aslan, altmış > atmış, tüfenk > tüfek, çift > çit, çiftçi > çifçi, rastla- > rasla-, serpelemek > sepelemek vb. |
540 | iç ses türemesi | Çeşitli nedenlere bağlı olarak kelime içinde ses türemesi olayı: Ar. Akl > akıl, zikr > zikir, Ar. meclis > mencilis, Ar. mahakk > mihenk, T. kılıç > kılınç, bilezik > bilerzik, darcık > dar-a-cık vb. Ayrıca bk. iç seste ünlü türemesi, iç seste ünsüz türemesi. |