661 | kesirli sayı sıfatları | Nesnelerin sayıca bir parçasını belirten sıfatlar tam sayıların bir parçasını, kesirli sayıları gösteren sayı sıfatları. beşte bir=1 / 5, onda üç=3 / 10 yüzde yetmiş= 70 / 100, 0.70, % 70 vb. |
662 | kesme işareti | Özel adlara, gerçek kısaltmalara, sayılara getirilen çekim eklerini ayırmak, iki kelimenin birleşmesiyle ortaya çıkan ses düşmesini belirtmek, bir harf veya ekten sonra gelen ekleri veya alıntı kelimelerde hecelerin kesilerek okunacağını göstermek üzere kullanılan işaret, (-)işareti: || Akçakocadan Antalyaya, Aliden kardeşine, İkinci Dünya Savaşından önce, ATden, ABDden, 5 Temmuz 1922de, TBMMnin açılışı 23 Nisan 1920dir, kden gye bden vye dönüşme olayı, nettin? noldu? napalım! telif, mel'un, meşum, mesul vb. bk. ve krş. ayırıcı işaret. |
663 | kılınış | Fiil kök ve gövdelerinin, dil mantığı ve zamanla olan bağlantı açısından gösterdikleri özellik fiil kök ve gövdelerindeki kılınış sürecinin zaman bakımından birbirlerine oranla taşıdıkları ayrılıklar. Söz gelişi: aç-, bas-, başla-, dokun-, fiillerinde başlangıç, ağla-, ara-, bekle-, dolaş-, gez-, gözle-, yürü- fiillerinde süreklilik başar-, bayıl-, bul-, durul-, eriş-, kavra-, öde- fiillerinde bitiş, sonuç gösterme, atıştır-, damla-, şaşala- fiillerinde aralıklı oluş boylan-, çiçeklen-, ekşi- fiillerinde ise kendi kendine oluşu gösteren bir özelliğin bulunması gibi. |
664 | kılış adı | Bir durumu, bir oluş ve kılışı ad olarak anlatan ve fiillerden -mAk, -mA, -Iş / -Uş, -IcI / -UcU vb. eklerle kurulan ad: oku-mak, oku-ma, oku-y-uş, yaz-mak, yaz-ma, yaz-ış, bak-ıcı, gel-ici, gid-ici vb. örnekler: Sükût, onları düşünür acımak onlara ağlar
(A. N. Asya, Kubbeler: Bulutlar, s. 14). Bu beklenmeyen bitişiyle çocuk için tabii bir şey olan masal uydurma bu küçük yazıda bütün bir kompozisyon oluyor (A. H. Tanpınar, Yaşadığım Gibi, s. 417). Kitaptan korkmak, insan düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir (A. H. Tanpınar, göst. e., s. 58). Pervin kitabını iki avucu arasında asabî bir kavrayışla sıkarak salondan çıktı (P. Safa, Şimşek, s. 45). Bu kuvvet kuruntusunun kendini kuvvetli sanışın sadece o delikanlılık yaşlarına has bir aldanış olduğunu kabul etmek istemiyordu (T. Buğra, Yalnızlar, s. 46). Bütün bu girişlerin, dolandırmaların ne için olduğunu şimdi hepsi de anlamıştı (T. Buğra, göst. e., s. 211). |
665 | kılış fiili | Cümlede yüklemin gösterdiği işin yapma niteliği taşıdığını, yapanın dışında bir nesneye yöneldiğini gösteren fiil: al-, bil-, getir-, derle-, düşün-, kaz-, yaz-, taşı- vb. |
666 | kılış ismi | bk. kılış adı. |
667 | kısa hece | Yalnızca ünlü veya ünsüz+ünlü kuruluşunda olan hece ünlüsü kısa olan hece: o-lu-şum, ki-şi, bi-ze, i-yi vb. Bir de bk. açık hece. |
668 | kısa ünlü | Normal ünlülerin boğumlanma sürelerinden daha kısa bir sürede boğumlanan ünlü: Ben de ona dedim ki, işte o iş böyle_oldu vb. |
669 | kısalmış kelime | Bir parçası söyleyişten düşmüş olan kelime: dişli çark > dişli, yazma eser > yazma, kaz kuşu > kaz, otomobil > oto, limonata suyu > limonata, kilogram > kilo vb. |
670 | kısaltma | Sık kullanılan kelimelerin, şahıs yer ve kuruluş adlarının, yer kazanmak, kolaylık sağlamak gibi pratik amaçlarla yazıda kısaltılmış biçimi: Dr. (doktor), bk. (bakınız), krş. (karşılaştırınız), cm. (santimetre), m. (metre), TL. (Türk Lirası), km. (kilometre), TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi), T.C. (Türkiye Cumhuriyeti), A.Ü. (Ankara Üniversitesi), TDAY-Belleten (Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten) vb. |
671 | kısaltma grupları | Ad-fiil, sıfat-fiil, zarf-fiil gibi kelime gruplarından kısalmış ya da cümlelerin aşınma, kısalma ve kalıplaşması ile oluşmuş bulunan kelime grupları. İki ad ögesinden meydana gelen bu gruplarda vurgu ikinci öge üzerindedir. Başlıca türleri bulunma, çıkma (ayrılma), isnat, vasıta, yönelme ve yükleme gruplarıdır. Ayrıntı için bunlara bk. |
672 | kısaltma kelime | Birkaç kelimeden oluşan kurum ve kuruluş adlarıyla, kitap, dergi ve yön adlarının genellikle her kelimesinin ilk harfi alınarak kurulmuş kelime: AKDTYK (Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu), ABD (Amerika Birleşik Devletleri), ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi), BM (Birleşmiş Milletler), THY (Türk Hava Yolları), NATO (North Atlantic Treaty Organization), DSİ (Devlet Su İşleri), KB (Kutadgu Bilig), TD (Türk Dili), TDED (Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi), GB (Güneybatı), KD (Kuzeydoğu) vb. Ayrıca bk. kısaltma. |
673 | ki bağlacı | ki'li birleşik cümlelerde ana cümleyi yardımcı cümleye bağlayan ve dilimize Farsçadan geçmiş olan ki nispet zamiri: Biliyorum ki yapılan işler hakkında size bilgi verecektir. Öyle bir ev almış ki görülmeye değer. Öyle yorulmuş ki yemek bile yiyemedi. Bize öyle bir oyun oynadı ki sorma vb. |
674 | ki`li birleşik cümle | Bir temel cümle ile o temel cümleye Far. ki T. kim nispet zamiri ile bağlanan açıklayıcı bir yardımcı cümleden oluşan birleşik cümle: Kim nispet zamiri genellikle tarihî devir metinlerinde yer almıştır. || Yunan neferleri tamamıyla inandılar ki Anadolu toprağını vücutlarında iken terk etmek saadettir (Y. K. Beyatlı, Eğil Dağlar, s. 70). Dünyanın başka yerlerinde öyle memleketler vardır ki düzenini periler kurdu zannedersiniz (Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından, s. 112). Felâketim şu ki ben zaman zaman kendimi bulan adamım (A. H. Tanpınar, Abdullah Efendinin Rüyaları, s. 117). Burada cesaretle söyleyebilirim ki yeryüzünde nice insan böyle bir sanatın, böyle şerefli bir hizmetin vazifeleri olduğunu düşünmemiştir (N. S. Banarlı, Türkçenin Sırları, s. 6). Biliyorum ki sen bu işlerden iyi anlıyorsun. Unutma ki başarının sırrı düzenli ve sürekli çalışmadadır. Ol kuvvetüñ yokdur ki ılanıla (yılanla) pence urasın (Marz., s. 22a-1). İşitdüm kim bir arslan var ıdı kim
(göst. e., s. 26a-8). Balıkçıl sıçrayup dutdı, diledi kim yuda (göst. e., s. 30b-11) vb. |
675 | kip | Kök ve gövde durumundaki fiilin bildirdiği oluş ve kılışın konuşan, dinleyen ya da kendisinden söz edilen şahıslar açısından ne biçimde, ne tarzda yansıtıldığını gösteren bir gramer kalıbı, bir anlatım biçimi. başladım, başlıyorsun, tatlandırmış, yuvarlanacaklar vb. Türkçede kipler bildirme kipleri ve tasarlama kipleri olarak ikiye ayrılır. Bunlara bk. |
676 | kişi ağzı | Bireyler üstü dil sisteminin belli bir kimse tarafından kendine özgü kullanılışı. |
677 | komşu ses | Bir dil sesinin çevresinde bulunan ses. Söz gelişi kuş ve kuşak kelimelerindeki u ünlülerinin çevrelerinde bulunan sesler k ve s sesleridir. |
678 | konuşma | Düşünceyi sözle ifade etme işi. Aynı dili konuşan bireyler arasında sözle anlaşma biçimi. |
679 | konuşma cihazı | bk. konuşma organı |
680 | konuşma dili | Bir dilde ağızdan ağıza değişerek çeşitli söyleyiş özellikleri taşıyan ve yazı dilinden farklı olan dil: Şuncacıktan kuşbazlığa vurup ipini boşlamasaydık, nice baltalara sap olduktu, adam sırasına bile girdik gittiydi (K. Tahir, Yol Ayrımı, s. 75). Oni añlatāyim, oni añlatalum, bak sen de ėyi hatirlattuntun oni. Tebi baştan başlāyirum ha (T. Günay, Rize İli Ağızları, s. 245) vb. Karşıtı yazı dili'dir. |
681 | konuşma organı | Çeşitli hareketlerle konuşma faaliyetini gerçekleştiren diyafram, gırtlak, kıkırdaklar, ses telleri, ses yarığı, yutak, damak, dil, ağız gibi organların bütünü. |
682 | konuşma tonu | bk. tonlama. |
683 | koruyucu ünlü | bk. bağlayıcı ünlü |
684 | koruyucu ünsüz | bk. bağlayıcı ünsüz. |
685 | kök | Kelimelerin bütün yapım ve çekim eklerini çıkardıktan sonra ayrılamayan ve esas (temel) anlamı taşıyan bölümü: ye-, sor-, kış, el(elig), al-, dur-, yol, ver- vb. |
686 | kök-fiil | bk. basit fiil. |
687 | köken bilgisi | Bir kelimenin hangi köke dayandığını, ilk hangi kavramı taşıdığını, zaman içinde gösterdiği gelişmeleri vb. konuları inceleyen dal. bk. köken bilimi. |
688 | köken bilimi | (etimoloji) Bir dildeki kelimelerin şekil yapıları ile anlamları arasında bağlantı kuran, o kelimelerin yapı ve anlamlarını kökenlerine doğru izleyerek ilk defa hangi köklere dayandıklarını hangi kavramları yansıttıklarını ve zaman içinde hangi evrelerden geçerek ne gibi gelişmeler gösterdiklerini inceleyen ve köken bilgisi ile ilgili diğer konuları araştıran dil bilimi dalı. |
689 | kökteş kelimeler | Aynı kökten gelen, ancak yapı ve görevleri farklı olan kelimeler: gülüş, gülünç, gülme, güleç gözlük, göze, gözde (sevgili), gözenek sargı, sarma, sarılış, sarık vb. |
690 | kurallı cümle | Yardımcı ögeden ana ögeye doğru yol alan ve yüklemi sonda bulunan cümle Zıddı devrik cümledir: || O eski İstanbul o büyük, o güzel, o rengârenk İstanbul ki bir defa gören Avrupalılar memleketlerine dönünce nakletmekle, yazmakla çizmekle bitiremiyorlardı (Y. K. Beyatlı, Aziz İstanbul, s. 143). || Nuran'ın bu musikî zevkinde âşığından farkı, belki de kadın insiyakının geniş erkek sesine, onun yaradılışı yakın hüzün ve kederine olan uzvî bağlılığıyla gazeli sevmesiydi (A. H. Tanpınar, Huzur, s. 135). || Zaten hemen her bina, içinde yetiştiği tarihin bir parçasıdır (A. Ş. Hisar, Boğaziçi Mehtapları, s. 169). || Ama bugün için insanlara, bu topraklarda yaşayan ve bu topluluğun kaderini paylaşan insanlara, kabulü şart bir mecburiyet düşüyordu (T. Buğra, Küçük Ağa, s. 96). vb. |