Felsefe Terimleri Sözlüğü - XML
Felsefe terimleri ile ilgili bilgileri burada bulabilirsiniz


IDTerimAçıklama
421gidimli (düşünme)Bir tasarımdan ötekine geçerek, çıkarımlar yaparak, bir önermeden ötekine mantıksal bir yolla ilerleyerek, parçalardan bütünlüğü olan bir düşünce kuran düşünme yolu. Karşıtı bk. sezgisel (düşünme)
422gizem1. Duyuları aşan usumuzun doğal durumunda, varoluşu ve özü bize kapalı, saklı kalan şey. 2. Doğaüstü inanç doğruları.
423gizemcilikTinsel tutum ve düşünüş yaşama doğrultusu olarak: 1. Karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim. 2. Açık olmayan, gizemsel düşünme biçimi. 3. Tanrısal sezgi yoluyla, algılanamayan doğaüstü gerçekleri yaşama. 4-Tanrı'ya erişme çabalarının tümü. 5. Yüksek bir gücü kavramak ve eylemlerini bu güce göre düzenlemek için gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi.
424gizemsel(Yun. mystikos
425gizilgüç(Lat. potentia = güç, olanak, saklı güç) (Genel anlamda) Edim olarak değil de, güç olarak var olan, henüz gerçekleşmeyen, ama gerçekleşebilecek olan, olanak durumunda olan. Karşıtı bk. erke edim. 1. (Aristoteles'te) Bir şeyi yapma, özellikle bir şeyi oluşturma olanağı Yun. energeia = erke, gerçekleştirme gücü ve entelekheia = biçimleyici ilkenin karşıtı olarak salt olanak. (Ör. Bir mermer parçasında Apollon heykeli olmak üzere bir gizilgüç vardır.) 2. Eylem yeteneği, atılıma zorlayan güç.
426gnoseoloji(Yun. gnosis = bilgi logos = öğreti) Bilgi kuramı, bilgi öğretisi. Yunanca gnosis, episteme ile eşanlamlı bilgi, bilim demek. Gnoseoloji ve epistemoloji terimlerinin somut anlamlarının aynı oluşu ve çeşitli dillerde bu terimlerin ayrı anlamlarda kullanılışı, bulanıklığa yol açmıştır, Gnoseoloji ve epistemoloji genellikle kendi koşulları ve sonuçları içinde bilgi olayını (fenomenini) inceleyen felsefenin bu bölümüne verilen adlar. Bilgiyi inceleme: İki bölüme ayrılabilir. 1. Yöntem öğretisi, yöntem bilimi (metodoloji) ya da bilim öğretisi (bunu Fransızlar épistemologie ile karşılar). Bilimsel ilkeleri, temel kavramları, yasaları, konut ve varsayımları eleştiririp inceler. 2. Bilgi kuramı. Fransa'da gnoséologie bilgi kuramı (=théorie de la connaissance) anlamına kullanılır. İngilizce'de bilgi kuramının tam karşılığı "epistemology" olmakla birlikte "gnoseology" terimi de, bilginin kökeni, yapısı, sınırları ve geçerliliğini araştırması bakımından bilgi kuramını karşılar, ama özel bilimlerin temel kavramlarını, konutlarını, ve varsayımlarını (öndayanaklarını) inceleyen yöntem öğretisinden ayrılır. Almanca' da Gnoseologie, bilgi öğretisi (= Erkenntnislehre) ile karşılanır N. Hartmann, Gnoseologie terimine daha özel bir anlam vermiş, bunu bilgi kuramının temel parçası olarak görmüştür. Bu görüşünü özellikle özne ile nesne arasındaki bilinci aşan bilgi bağlantısı öğretisine uygulamıştır.
427gnostikler (bilinirciler)(Yun. gnostikoi = bilenler
428gnostisizm (bilinircilik)(Yun. gnosis = bilgi) : İnsanla Tanrı arasındaki ilişkiyi spekülatif bilgilere bağımlı kılan öğretiler.
429gönül1. (Geniş anlamda) Duyguların, ruhsal kıpırdanmaların, iç çabaların taşıyıcısı. 2. (Gizemcilikte) Kişiyi Tanrı'yla, insanla ve dünyayla içten bir ilişki içine koyan, ruhun derinliklerindeki güç. 3. Duygu bağlılığı yetisi: duygunun bağlılık, birliktelik duyuran kavrayıcılığı.
430görecilik1. Bütün bilgilerin göreli olduğunu öne süren öğreti. 2. (Ahlakta) Genel geçer, salt ahlak değerleri olmadığını, bütün değerlerin çağlara, toplumlara, kişilere, kültür durumlarına, yaşama biçimlerine göre değiştiğini öne süren öğreti.
431göreli1. Bir başka şeye bağlı olan bir başka şeye göre olan. 2-Bir başka şeye bağıntısı ile tanımlanabilen (büyüklük, uzaklık gibi). 3. Koşullu, ancak belli koşullarla, belli ilişkiler içinde geçerli olan. Karşıtı bk. saltık
432görelilik1. Göreli olma durumu. 2. Sınırlı bir geçerlilik.
433görelilik kuramıKlasik fiziğin saltık olarak gördüğü kimi şeyleri, uzay-zaman içinde -> düzenleşik bir dizgenin seçilmesine bağlı, bu seçimin de gözlemciye göre değişebildiğini ileri süren, Einstein'ın kurduğu fizik kuramı. // Bu kurama göre uzay-zaman büyüklükleri, gözlemcinin duruş noktasına ve devinim durumuna bağlıdır örneğin bir uzaklığın ölçülmesinde, bu uzaklığa oranla devinimsiz duran bir gözlemci ile, devinim durumunda olan bir gözlemcinin varacakları sonuç ayrı olacaktır. Öyleyse ölçmelerde gözlemci ile duruş noktasını hep göz önünde bulundurmak zorundayız. Öte yandan klasik fiziğin göreli saydığı kimi şeyleri de görelilik kuramı saltık sayar. (Ör. Uzayda ışığın hızı.)
434görev(Lat. functio = yerine getirme, gerçekleştirme) : 1. Bir organın başarısı, gördüğü iş, etkinlik biçimi.(Ör. Görme gözün görevidir.) 2. Bir etkenin değişmesiyle öteki etkenin de değiştiği bağlılık ilişkisi özellikle iki dizi arasındaki yasal bağlantı.
435görü(Lat. Intuitio, Intuitus sezgi
436görüngü1. (Genellikle) Duyularla algılanabilen her şey. // "Kendinde şey"in (Ding an sich, chose en soi, thing-in-itself) bağlılaşık kavramı. Görüngü, hem gerçek varlıktan, hem de salt görüntüden ayırt edilir. 2. (Fizik ötesinde) Kendinde var olan salt bir gerçekliği ortaya koyan. Örneğin Platon için duyulur dünya (görüngüler dünyası) duyulur üstü olan idealar dünyasının (Platon'a göre gerçek dünya), yani usla bilinen düşünülür dünyanın (noumenon'lar dünyasının) görüngüsüdür. Leibniz için de uzay içindeki cisimler dünyası duyulur üstü olan tinsel -> monad dünyasının "iyi temellendirilmiş bir görüngüsü"dür. 3. (Kant'ta) "Olabilir deneyin konusu" olan her şey görüngüdür. Duyularla bağlı insan usu yalnızca görüngüleri (phainomenon) bilebilir, onların arkasındaki kendinde şeyleri (noumenon) bilemez. 4. (Fichte'de) Görüngü, benlin etkinliğinin ürünüdür. 5-(Görüngübilimde) Yalnızca düşünülen, dolaylı olarak bilinen içeriklere karşıt olarak, doğrudan doğruya görülenen, yaşanmış olan içerikler. Bu anlamda, bir gerçek varolan (ör. kendi iç edimlerimiz) ya da özü bakımından kavranmış bir nesne de (ör. üçgen) görüngü olabilir.
437görüngübilim(Yun. phainomenon = görünüş logos - bilim, öğreti) I. -> Görüngüler bilimi, öğretisi. Bu anlamda: 1. (Kant'ta) Algılanan görüngüler öğretisi. (Kant bu sözcüğü "Doğabilirinin Fizikötesi Temelleri" adlı yazısında kullanmış, ama "eleştiri"lerinde artık kullanmamıştır. 2-(Hegel'de) -> Eytişimsel gelişmesi içinde bilincin geçirdiği evrelerin fizikötesi açısından ortaya konuluşu ("Phaenomenologie des Geistes"). 3. Bilinç olaylarının çözümlenmesi ve betimlenmesi (betimleyici ruhbilim-Brentano). II. E. Husserl'in kurduğu felsefe okulu. Husserl'in olgu bilimlerinin karşısına koyduğu özbilimi. Öz, görüngülerin dolaysız görüleme (özü görüleme, öz görüsü) ile kavranılan idelere ilişkin içeriğidir ama görüngübilim özün kendisi üzerine bir bilim değil, "öz görüsü", özü görüleyen bilinç üzerine bir bilimdir bilincin en önemli niteliği de "yönelmişliği" (Intentionalität) dir, bilincin bir şey üzerine bilinç olması, bir şeye yönelmiş olmasıdır. Buna göre gerçekliğin bir "kendiliğindenliği" yoktur, gerçeklik yalnızca yönelinen, bilincine varılan, görülenen bir şeydir. Görüngübilim, bir felsefe dizgesi olmaktan çok, bir yöntemdir, bu yöntem de, özü görüleme, özlüğe geri gitme, salt bilince bir indirgemedir (reduktion) bu da ayraç içine almakla başarılır. Duyularla algılanan nesnelerin ötesinde bulunan düşüncel (ideal) özlükler alanına yükselebilmek, nesnenin özünü kavrayabilmek için, bir yığın rastlantı ve özü olmayan niteliklerle yüklü olan olgular dünyasını bir yana bırakmak, ayraç içine almak gerekir. Bu, olgular dünyasının varlığını ortadan kaldırma ya da ondan kuşku duyma anlamına gelmez yalnızca yöntem gereği bir yargı vermeme, bir sırt çevirmedir. Bu yolla Husserl felsefeyi kesin bir bilim olma basamağına çıkaracağına inanır. Husserl'den sonra M. Scheler, görüngübilim yöntemini özellikle değerler alanına uygulamıştır. Görüngübilim akımının başka ünlüleri: A. Pfänder, M. Geiger, E. Stein. Husserl'in en önemli öğrencilerinden Heidegger görüngübilimi -> varlıkbilime çevirmiştir.
438görüngücülük1. Gerçek olanın yalnızca -> görüngüler olduğunu öne süren, görüngülerin arkasında "kendinde şey"in varlığını yadsıyan görüş (nesnel görüngücülük). // Bu anlamı Fransızca'da, Renouvier'nin ortaya attığı, "phénoménisme" sözcüğü ile karşılanır. Başlıca savunucuları: Renouvier, Shadworth, Hodgson. 2-Görüngülerin arkasında "kendinde şey"in bulunduğunu, ancak insanın bunun bilgisine erişemeyeceğini savunan görüş (eleştirel görüngücülük). // Başlıca temsilcisi: Kant. 3. Yalnızca bilinç içeriklerinin var olduğunu, bunların da ancak öznel olarak temellendirilebileceğini, dış dünyada bunlara karşılık olacak nesnel bir gerçeklik olmadığını ileri süren görüş (öznel görüngücülük).
439gözlemBir nesne ya da bir olayın, niteliklerini bilmek amacı ile, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi. // Gözlem bütün deney bilimlerinin başlıca dayanağıdır, ama eleştirilmeden geçerli olamaz çünkü en kesin gözlem bile a. eksiksiz yapılamaz b. varsayımlara dayanır.
440güç1. Fiziksel, düşüncel ve ahlaksal bir etki yapabilme ya da bir etkiye direnebilme yeteneği, a. Ağır bir cismi kımıldatabilme yeteneği: kas gücü. b. Etki ve güçlülük ilkesi: karakter gücü, direnme gücü, düşünce gücü, bir kanıtın gücü (idée force = kımıldatıcı, yönetici güç). 2. Fizik-ötesi kavramı olarak: a. İtme ve çarpmada dıştan mekanik etki yapan şey b. Bireylerde türlü biçimlerde ortaya çıkan itici, etki yapıcı ve biçimlendirici olan şey. (Leibniz'de temel etkinlik ilkesi Herder ve Nietzsche'de de temel kavram.) 3. Bir şeyin yapılmasını tüzeyle, anlaşmayla değil de, baskı yoluyla sağlayan etkinlik. (Ör. Güce dayalı devlet.)
441güdü(Lat. movere = kımıldatmak, devindirmek) : 1. Bir istenç eyleminin nedeni, kımıldatıcısı. 2. (Sanat alanında) Sanat yaratmalarının kımıldatıcısı.
442güdülenimİstencin güdülerle belirlenmesi.
443güdümbilim(Yun. kybernetike kybernetes = dümenci, yönetici, yöneltici) 1. (Ampère'in bilimleri sınıflamasında) Yönetim sanatını inceleyen siyasa bilimi. 2. (Günümüzde )a. -> Bilişi (information) tekniği ve bilimi b. Her türden (teknik, dirimbilimsel, ekonomik, toplumsal ve benzeri alanlarda) işlemleri denetleme, düzenleme, dengeleme ve programlama ilkeleri üzerine bilim. // Düzenleme, denge kurma ilkesine göre olur. Örneğin, bir ısı düzenleyicisinde bir duyar o andaki ısı ile olması gereken ısıyı karşılaştırır ve duruma göre soğuk ya da sıcağa aygıtı ayarlayıp dengeler, c. Kendi kendini denetleyen makineleri kurma tekniği, öğretisi (bilgisayarlar tekniği). Organizmalara, hesap makinelerine, toplumlara uygulanan denetleme ve düzenleme olayları, denge kurma dizgesine ve bilişilen aktarmaya dayanır. Lojistik ve bilişi, kuramı ile güçlenen güdümbilim, Amerika'da dirimbilime ve toplumbilime de uygulanmaktadır. Makineler aracılığıyle canlı varlıkların görevlerini en iyi biçimde ortaya çıkarma tekniği olan güdümbilim, ne yalnızca makinelerle, ne de yalnızca canlı varlıklarla ilgilidir, tersine bunların ortak yapılarıyle ilgilidir. Bu ortak yapı, elektronik beyinle dirimbilimdeki -> benzeşen (analog) ilkeleri yeni bir çıkış noktası olarak araştırma alanına verir. N. Wiener ("Cybernetics or control and communication in the animal and the machine"), insan beyninin elektronik hesap makinesinin ikilikli dizgesi ile aynı yapıda olduğunu göstermeye çalışır. Felsefe açısından güdümbilim: Hemen her zaman, ilerideki bir gelişme ya da -> bulgusal araştırma amacıyla yapılmış kurgusal (fiktif) bir kabulle -kendilerine bilinç yüklenemeyen dizgelerde (teknik ya da dirimbilim dizgeleri) bilinç sürecinin kabulü ile- bağlantı içindedir. Güdümbilimin kendine özgü felsefî anlamı kavrayışı aşan ilkelerin ortaya çıkarılmasında bulunur bu ilkeler, düzenleme ve bilgi verip alma işlemlerini ödev olarak koyan ve onların çözümünü matematiksel biçimde tanıtlayan bütün dallarda kendilerini gösterirler. Güdümbilimin önemi, insan gücünün yerini kendi kendine işlemler yapan ve denetleyen makinelerin almasındadır.
444güncelİçinde bulunulan an için bir anlamı, bir önemi olan konuşulan anda ortaya çıkan ya da var olan.
445güzel(Sözcüğün somut anlamı: Görmeyle ilgili, göze hoş görünen). Estetiğin temel kavramı değer yargılarının ana kavramlarından biri. Güzel, genellikle uyumlu birlik olarak kabul edilir. Platon'dan beri güzel üzerine çeşitli öğretiler geliştirilmiştir.
446habitusAristoteles'ten gelen ve skolastiğin de kullandığı terim. Bir tür nitelik sürekli bir davranış biçimi kalıcı ve sürekli durum. // Aristoteles'te erdem bir heksis'tir. (Ör. Ölçülülük: Her zaman ölçülü davranan kimse sonunda ölçülü davranışı alışkanlık haline getirmekle erdemli bir kimse olur ölçülülük o kimse için bir heksis, bir tür ikinci doğa olmuştur. )
447halkerki(Yun. demokratia, demos = halk, kratos = erk, egemenlik) : 1. Halkın kendisini yönetmesi ya da halkın halk adına yönetilmesi. // Bu yönetimde hükümet, gücünü yurttaşların tümünü içine alan halkın istencinden alır. Hükümet ve devlet işlerinin yürütülmesi, ya yurttaşların tümünün toplanmasıyle (eski Yunan kent-devletlerinde olduğu gibi) ya da doğrudan doğruya halkın seçtiği temsilciler ya da görevliler eliyle olur. 2. İnsanın saygınlığına değer veren kişilerin karşılıklı anlayış içinde birbirlerine özgürlük tanımalarını ve bütün için sorumluluk duymalarını birlikte yaşamanın temeli olarak alan yaşama biçimi.
448haz1. Duygunun, içinde bulunduğu durum bakımından temel niteliklerinden biri acının karşıtı olarak hoşlanma, tad alma. 2. İstek duyulan bir şeyi elde etmeden doğan hoşnutluk duygusu. 3. Bir şeyden duyusal ya da tinsel sevinç duyma, bk. hazcılık
449hazcılık(Yun. hedone = haz) : 1. Yaşamın anlamını hazda bulan dünya görüşü. 2. Haz=hedone'yi ahlak ilkesi olarak kabul eden ahlak eyleminin ereğini ve ölçeğini hazda bulan ahlak öğretisi. //Burada ya a. bir anlık duyusal haz, ya da b. sürekli haz (tinsel haz) söz konusudur. Kyrene Okulunun kurucusu olan Aristippos hazcılığın da kurucusu sayılır. Aristippos'a göre haz veren şey iyidir, acı veren de kötü. Haz ile iyi aynı şeydir. İnsan her şeyden sevinç duymaya çalışmalı, her yaşama durumunda iyiyi, sevincin kaynağını bulmak istemelidir. Ancak Aristippos'un göz önünde bulundurduğu bir anlık haz duygusudur. Bu öğreti daha tinsel biçimde Epikuros'ta da karşımıza çıkıyor. Ona göre de, biricik iyi hazdır, "Haz bütün eylemlerimizin ereği olmalıdır". Ancak Epikuros mutluluğun temelini ruhun dinginliğinde bulur, tinsel hazları duyusal hazların üstünde görür ve en yüksek erek olarak koyar çünkü yalnız tinsel hazlar gelip geçici olmayan hazlardır, sürekli bir ruh durumu sağlarlar.
450hedonizmbk. hazcılık

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir