31 | alışkanlık | İç ve dış etkilerle eylem ve davranışların yinelenmesi, hep aynı biçimde gerçekleşmesi sonucu beliren, koşullanmış davranış ya da tepki biçimleri. Alışkanlıkların toplamı, insanın bir tür "ikinci doğası"nı oluşturur. Alışkanlık, bir yalınlaştırma olduğu, özel bir dikkat çabasını gereksiz kıldığı için düşünsel yükü azaltır ancak düşünce ve davranışlarda bir katılaşma yarattığından bunların gelişimini engelleyici etkisi de vardır. |
32 | altakoyma | (Mantıkta) 1. Bir kavram altına koyma, bir kavram altında toplama. Bireylerin türler, türlerin cinsler altına konması. 2. Bir önermede konunun yüklem altına konması. Her yargı bir nesneyi bir kavramın altına koyar: "Bu kapı demirdendir." yargısında, bu kapıyı "demir nesneler" kavramı altına koymuş olurum. Her önerme, bir bakımdan bir konunun bir yüklem altına konmasıdır başka deyişle, her yargı bir altakoymayı gösterir. |
33 | altasıralama | Bir kavramın, kapsamı daha geniş başka bir kavramın altında yer alması. (Ör. Türün cinse bağıntısında olduğu gibi.) |
34 | alternatif | bk. seçenek |
35 | altık | Konusu ile yüklemi aynı olan, biri tümel olumlu, biri tikel olumlu (A, I) biri tümel olumsuz, biri tikel olumsuz (E, O) iki önerme arasındaki bağlantı durumu. |
36 | altıklık | (Lat. sub = altında alter = başkası) : 1. Altık iki önerme arasındaki bağlantı. 2. Altık iki önermeden tümelin doğruluğundan tikelin doğruluğuna, tikelin yanlışlığından tümelin yanlışlığına geçmek olan araçsız çıkarım (altıklık ile çıkarım). |
37 | altkarşıt | (Lat. sub = altta contrarius = karşı karşıya konmuş, karşıt) : Konusu ve yüklemi aynı olan, biri tikel olumlu, öbürü tikel olumsuz, karşı karşıya konmuş iki önermeden her biri. (Ör. "Bazı S'ler P'dir.", "Bazı S'ler P değildir.") bk. karşıolum |
38 | analitik | (Yun. analytike tekhne = çözmeye yarayan sanat) 1. Aristoteles'te biçimsel mantıkla eşanlamlıdır. Birinci Analitikler ve İkinci Analitikler, Organon adlı mantık kitabının üçüncü bölümünü kurarlar, bunlarda Aristoteles, bilimsel yöntemin öğeleri olan çıkarımları ve tanıtlama yollarını inceler. 2-Kant için analitik, anlığın biçimlerini incelemedir Transendental Analitik anlığın -> öncel (apriori) biçimlerinin bilimidir. |
39 | analog | bk. benzeşen |
40 | analoji | bk. benzeşim |
41 | anamnesis | bk. anımsama |
42 | anı | 1. (Genel olarak) Yaşantı ve bilinç içeriklerinden belleğin sakladığı izler. 2. (İnsanbilimde) İnsana, zamansal-tarihsel varlığının vazgeçilmez koşulu ve varoluş boyutu olarak geçmişi kazandıran şey. |
43 | anımsama | Platon felsefesinin çekirdek kavramı olarak, ruhun bedene girmeden önceki varlığında görmüş olduğu -> ideaların bilince dönüşü. //Bu anlamda, bilgi öğretisi bakımından anımsama, ruhbilimsel anımsama ile eşanlamlı değildir. Platon'da anımsama, her türlü deneyden bağımsız bir ilk-bilgi olarak ruhta baştan beri bulunan bilgiyi yukarı çekip çıkarmaktır. Anımsama, bilgide -> önsel olan için Platon'un ortaya koyduğu bir kavramdır. |
44 | animizm | bk. canlıcılık |
45 | anlak | Kavrayış anlayış kavrama ve yargılama yetisi. Buna göre: 1. Karışık şeyleri, olayları çabuk kavrama, ve kolaylıkla onlara uyma yeteneği. 2. Bilmeye yönelen yeti ve yeteneklerin toplamı (algılama, kavrama, soyutlama, kavram kurma, genelleştirme, birleştirme, sonuç çıkarma, eleştirme, yargılama, çözümleme), a. (Duyuma karşıt olarak) Anlıkla eşanlamlı, kavramsal bilgi yetisi, b. (İçgüdüye karşıt olarak) Ereğe erişmek için araçlardan düşünerek, bilerek yararlanma isteyerek etkin olma yetisi, c. Olayları ya da başkalarının düşüncelerini kolaylıkla kavrama yetisi. 3. Olanakları yakalama, kavrama, yeni ödevlere ve yeni durumlara kendini uydurma ve onlarda kolaylıkla yolunu bulma yeteneği ve becerisi (kılgılı anlak). 4. Bağlantıları kavrama, görüşler edinme yetisi tinsel kavrama gücü tinsel uyanıklık çabuk düşünme ve yargılama yetisi (kuramsal anlak). // Anlağın en aşağıdan en yükseğe (-> öke) değin dereceleri vardır anlak derecelerinin saptanması için testler uygulanır belli sınırlarla hayvanlarda da anlağın bulunduğu kabul edilir. |
46 | anlam | 1. Bir sözcüğün belirttiği, düşündürdüğü (şey). 2. Bir önermenin, bir tasarımın, bir düşüncenin ya da yapıtın anlatmak istediği (şey). |
47 | anlama | 1. (Genel olarak) Bir şeyi yalnızca dıştan değil, kendi içinden kavrama bir şeyin özünü, bir bağlam bütünü olarak anlamını tanıma. 2. Bir olay ya da önermenin daha önce bilinen bir yasanın ya da formülün sonucu olduğunu görme. 3. Anlaşılan bir şeyin başka türlü olamıyacağını görme. 4. (Dilthey'de) Başkalarının ya da başka çağların yaşantılarını, ruh durumlarını, edimlerini onlarla birlikte duyma ve sonradan yineleyerek benimseme. // Doğa bilimlerinin açıklama yönteminin karşısına Dilthey, tinsel bilimlerin anlama yöntemini koymuştur". Dilthey'e göre tinsel bilimler yaşantılarla ilgilidir, yaşantılar da ancak anlama ile aydınlatılabilir. |
48 | anlambilim | Anlam öğretisi imlerle ya da sözcükler ve önermelerle, onların dile getirdiği anlam arasındaki bağıntıyı inceleyen bilgi dalı. -> imbilimin bir kolu. |
49 | anlatım | Sanat yapıtlarında ruhsal yaşantının dile gelmesi. |
50 | anlayış | 1. Kavrama, anlama edimi. 2. Kavrama ve anlama yetisi. |
51 | anlık | Anlama, düşünme gücü bilme yetisi kavramlarla düşünme yetisi. 1. (Skolastik felsefede) -> Duyum (sensatio), -> us (ratio), anlık (intellectus) basamaklanmasında en yüksek yere konulan düşünme ve bilme yetisi. // Usun duyumlarla alınan gereçleri kavramsal olarak işlemesine karşılık, anlık her türlü duyarlıktan bağımsız olan idelerin bilgisine vardırır. 2. (Skolastikten sonra) Usla bir tutulan, biçimleri, bağlantıları kavrama ve böylece bilgi ve görüş kazanma yetisi. 3. (Aydınlanmadan beri) Bilgi yetileri basamaklamasında ustan bir alttaki basamağa konulan düşünme ve bilme yetisi. // Bu yeti: a. kavramlar, kurallar, kategoriler, açık, somut düşünceler yetisi olarak b. ayırma, çözümleme, soyut düşünme yetisi olarak c. kılgılı yönden planlar yapan yeti olarak düşünülür. 4. Kant usun ve anlığın skolastikteki anlamlarını tersine çevirmiş, kavram kurmayı anlığa, ideler bilgisini de usa bağlamıştır. 5. Anlamaktan türetilmiş olarak: a. Anlam bağlamlarını kavrama yeteneği, b. Anlayış. |
52 | anlıkçılık | 1. (Genel olarak) Anlığın, usun egemenliğini, usun güçlerinin tek yanlı olarak geliştirilmesini ve değerlendirilmesini savunan görüş. 2. (Bilgi öğretisi bakımından) Usçuluk. 3. (Ahlak felsefesi bakımından) Ahlaksal isteme ve eylemlerin usla ve düşünmeyle belirlendiğini dile getiren görüş (Sokrates'in erdem = bilgi anlayışı). Karşıtı bk. istenççilik |
53 | ansiklopedi | (Yun. en-kyklos=daire çevresinde paedeia = eğitim) : 1. (Kök anlamında) Her özgür, genç eski Yunanlının geçirmek zorunda olduğu eğitimin tümü. 2. Bütün bilimlerin ya da bir bilim dalının verilerini dizgesel ya da abecesel olarak gösteren yapıt. (Ör. Diderot ve D'Alambert'in kurduğu ünlü "Encyclopédie ou dictionnaire raisonné des sciences, des arts et des métiers", 1751-1780) |
54 | antinomi | bk. çatışkı |
55 | antropoloji | bk. insanbilim |
56 | antropomorfizm | bk. insanbiçimcilik |
57 | antroposantrizm | bk. insaniçincilik |
58 | apaçıklık | (Lat. evidentia videre = görmek, evidens = açıkça görünen, göze görünen, açıkça kavranan) : 1. (Genel olarak) Bir şeyin, hiç bir kuşkuya yer bırakmaksızın, aydınlık bir biçimde görünmesi bilinçte yaşanan ve kesinliğe vardıran dolaysız kavranılmışlık. (Mantıksal ya da görüşel olabilir.) 2. (Descartes'ta) Algının ve bununla ilgili olarak düşünmenin açık ve seçik olması. (Klasik felsefe bu anlamı korumuştur.) 3. (Görüngübilimde) Bir "doğruluk yaşantısı" bir yönelimin (intention), düşüncede tasarımlanan bir şeyin, doğrudan doğruya görüleme ile gerçekleşmesi. (Bu da ancak iç algıda gerçekleşebilir.) |
59 | apatheia | bk. duyumsamazlık |
60 | apodiktik | bk. zorunlu (önerme) |